KIRK İKİNCİ BÖLÜM: FİNAL - ÜÇÜNCÜ KISIM

3K 319 71
                                    

*** CYRA ***

Paniğe kapılmak için hâlen erken olduğunu düşünüyordum ama dakikalar geçtikçe ve ne ağabeyimin, ne de Jasen’in hiç sesi soluğu çıkmadığını gördükçe endişelerim katlanarak artıyordu. Breccan’ın söylediği gibi, son gördüğüm yüz onunki olmamalıydı. Buraya her şeyi bitirmek için gelmişken, tam tersine işi biten kişinin kendim olmasını hiç istemiyordum.

Bir - iki adım atıp diğer yanıma geçen Breccan bana bakarken sırıttı.

“İlk olarak en sevdiğin arkadaşından başlayalım, öyle değil mi Cyra?” dediği anda parmaklarını şıklattı ve Deick’i tutan mutasyonlar, onu bize doğru sürüklemeye başladılar. O an soğukkanlı davranmayı falan bir kenara bırakıp ayaklandım, Deick’e Breccan’dan önce ulaşabilirsem, belki bir şekilde onu koruyabilirdim.

Ne var ki, bu düşüncem ansızın ayaklarımın yerden kesilmesiyle ve savrulup kendimi duvara sertçe çarpmamla yerle bir oldu. Son anda başımı geriye doğru çevirip bir darbe almaktan kurtarmıştım kendimi ama vücudumu o kadar kötü çarpmıştım ki, hâli hazırda, tetikte bekleyen kırık kaburgalarımın ağrısıyla birleşen yeni sancılarım yüzünden acıyla haykırdım.

İçine düştüğüm durumdan memnun olan Breccan sevimsiz bir sırıtışla yanıma doğru gelmeyi planlarken, birden arkamızda kalan kalabalığın dikkatinin başka bir yöne kaydığını benimle birlikte o da gördü.

Hâlâ titreyen bedenimi kontrol etmeye çalışıyordum ama başımı kaldırıp orada nelerin döndüğünü görmek için çabaladım.

Jasen en üst basamakların sol tarafında, kapının hemen girişinde bekliyordu ve aşağıya doğru yönelttiği bakışları nefret, öfke ve adını veremediğim birçok olumsuz duyguyla örülüydü. Onu gördüğümde dört bir yanıma saplanıp kalmış olan ağrılarım paydos verip yeniden vücudumun kontrolünü ele geçirmeme vesile oldu.

Duvardan destek alarak ayağa kalktım, o sırada sırtı bana dönük, ezeli düşmanlarının burunlarının dibine kadar gelmeyi başarmış olmalarını saklamaya çalıştığı hayretiyle izleyen Breccan’ın etrafından dolanarak sıradanların olduğu açıklığa geldim.

Yukarıda çoktan küçük bir kıyamet kopmuştu. Vhalaxlar ve onlara en yakın duran mutasyonlar, Jasen’in ve Kaen’in öncülük ettiği grubumuza saldırıya geçmişlerdi. Sadece saniyeler sonra ortalık göz gözü görmeyecek şekilde, birbirinden hızlı hareketleri takip etmenin imkânsız bir boyuta ulaştığı noktaya gelmişti.

“Ne diyordun?” diye yüksek sesle bağırdım Breccan’a. Gözlerim onu takip ederken ellerim aşağı doğru uzanıp neredeyse yere yapışmış olan sıradan kadını kavradı ve yukarı doğru çekti. “Son göreceğim şey senin şu iğrenç suratın olacaktı, öyle değil mi?”

Alaylı konuşmam karşısında hiddetlenip iki kısa adımda yanıma yaklaştı. Keskin tırnaklarını çıkarıp yüzüme doğru savuracakken vazgeçip yerde oturan bir diğer sıradanı çekti ve bana yapamadığını ona yapmak için çabuk davrandı.

Ama hesaba katmadığı biri vardı.

Tam o sırada mutasyonların ellerinden bir şekilde kurtulmayı başarmış olan Deick olduğu yerden sıçrayıp Breccan’ın üzerine çullandı ve onu da beraberinde yere devirdi. İkisinin zeminde debelenmesini seyretmeyi bir kenara bırakıp, yanımdaki bütün sıradanları ayağa kaldırdım ve arka tarafıma geçmelerini sağladım.

“Sizi buradan çıkaracağım,” dedim ama biri hariç diğerleri ne dediğimi anlayamadılar. Boş gözlerle yüzümü incelerlerken el hareketlerimle az önce dile getirdiklerimi onlara anlatmaya çalıştım. Ve galiba bunda da başarılı oldum, çünkü hepsi de ürkekçe de olsa başlarını salladılar.

KUSURSUZ #2- Eski DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin