YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM

2K 335 48
                                    

Kalbim ağzımda koşmayı sürdürüyordum, bir kez daha masum birinin, bilhassa bir bebeğin katledilmesini kaldırabilecek durumda değildim. Mutasyonun tenimde karıncalanmalara sebep olan kulak tırmalayıcı sesi etraftaki herkesi bir panik deryasına doğru sürüklerken, yolum can korkusuyla dışarı fırlayıp araçlarına doğru hızla ilerleyen insanlar tarafından kesildi.

Ben de, onlar da kendi yolumuza devam edebilmek için birbirimizi neredeyse ezip geçecek raddeye gelirken, mekânın içindeki Vhalaxlar da dışarıya çıktılar ve rastgele önlerine çıkanları yakalayıp oradan oraya savurmaya başladılar.

Hâlen mutasyonun aslında hiç olmayan insafına kalmış olan bebek huzursuzca ağlamaya başlayınca aklımda ne var ne yok hepsi silinip gitti. O an için düşündüğüm tek şey o minicik bebekti. Daha kendini bile savunacak hâlde değildi, üstelik mutasyonun korkunç bir şekle soktuğu surat ifadesi yüzünden şimdi benim canımı acıtacak derecede hıçkırmaya başlamıştı.

"Bebeği aşağı atacak!" diye bağıran bir adam tıpkı benim gibi mutasyonu izlerken, arkasından koşarak kendisine yer açmaya çalışan bir başkası yüzünden yere düştü. "O asi meleğin hiç acıması yok."

Mutasyondan bir melek olarak bahsetmesi normalde garibime gitmemesi gereken bir şeydi, çünkü bu kanatlı yaratıkların asıl amaçları da tam olarak buydu; insanlara kendilerini doğaüstü güçlere sahip, Tanrı'nın buyruğunda olan nurani varlıklar olarak tanıtma niyetindelerdi. Hatta gayelerinin bu olduğunu ilk anlayan bendim, ancak şimdi bunu gerçekleştirmiş olmalarını canlı bir şekilde tecrübe etmek çok farklı hissettiriyordu. Her ne sebeple olursa olsun, gerek Vhalaxların, gerekse mutasyonların insanları aldatmaya hakları yoktu. Bu tür bir korkuyu onların üzerine salarak aynı kendi yaşadığımız devirde olduğu gibi üstünlük sağlama çabaları hiç doğru değildi.

"Bizi görmemeli," Jasen tam da adım atıp açığa çıkacağım sırada beni kolumdan yakaladı ve geri çekti. "Eğer kim olduğumuzu anlarsa hiç tereddüt etmez, bebeği bırakır. Bununla da kalmaz, başkalarına da zarar vermeye çalışır."

"İyi ama zaten bunu yapmak üzere!" diye acıyla mırıldandım. "Sen o bebeği sağ bırakacağına inanıyor musun Jasen? Resmen insanlarla oyun oynuyor. Baksana, çoğu korkudan taş kesildi bile. O çatıda bebeği bir tehdit unsuru olarak kullanırken, Vhalaxlar da aşağıda gezinerek sıradanları yok etmenin peşindeler. Bu hâldeyken nasıl hiçbir şey olmamış gibi bekleriz?"

"Fakat bizi görürlerse gerçekten daha büyük boyutta bir karışıklık olacak," Kaen Jasen'i destekler nitelikte konuştu ve yanımızdaki diğerleri de onun sözlerine hak verdiler ama ben öylece duramazdım. Şu an umurumda olan tek şey akıbeti kötü bir sona doğru yol alan bebekti.

"Aslında yapabileceğin bir şey var."

Biri sol kulağıma doğru fısıldadı. Başımı çevirince kendi boylarımda, orta yaşlı bir adamla burun buruna geldim.

"Efendim?"

Tanıdık bir edayla dudakları kıvrıldı.

"Diyorum ki, sen çaresiz biri değilsin Cyra. Madem bu bebek için bu kadar üzülüyorsun, o hâlde durma, harekete geç. Onu kurtarabilirsin."

Adamın dudaklarından kendi adımı duyunca bir adım geriledim.

"İsmimi nereden biliyorsunuz?"

Sıkılmış gibi iç geçirdi.

"Şimdi bunu bırak da ne yapmak istiyorsun, ona karar ver. Eminim adını bilmemden daha büyük bir sorunun var şu anda," derken mutasyonu işaret etti. Sarı kanatlarından birini yay gibi germiş, bebeği de üzerine koymuştu. Aşağıda onu dikkatle izleyenlerin olduğunu bildiğinden, kendince akrobatik hareketler yaparak gövde gösterisinde bulunuyordu. "Hâlâ güçlerini kullanabiliyorsun, öyle değil mi?"

KUSURSUZ #2- Eski DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin