Her yerin, gözün alabildiğine çöl olduğu şu topraklarda, elimde kazma kürek, bir kaç depo su ve bir miktar tohumla tarım yapmaya ve verimli ürünler elde etmeye çalışıyorum. Halbuki nerede görülmüş bir çölde domates yetiştiği, yahut herhangi bir fidenin baş gösterdiği? Gören varsa haber etsin bana, daha bir azimli daha bir gayretle kazacağım şu toprağı...
Ya tutarsa deyip çalışıyoruz bakalım. Çöl toprağına kazmayı her vurduğumda bir ümitsizlik kaplıyor beni. Fark ediyorum belkide olmayacağını ama bunu kendime kabul ettiremiyorum. Bir tarafım; "Boşa yoruyorsun kendini." diyor, diğer tarafım ise; "Denemekten ne çıkar?" diyor. Kime uyacağımı şaşırdım.
Aslında biliyor musun dostum, ben bu çölün hükümdarı olmayı başarabilmiştim bir ara. Sonra ne oldu? Ne olacak! Kendini beğenmişin biri elimden aldı hükümdarlığı. "Hayır! O benim hakkım." diyemedim. Demem gerekirdi evet biliyorum ama diyemedim işte. Şimdi ise bunun acısını çekiyorum. Üzülüyorum içten içe, tüm her şeyden kendimi sorumlu tutuyorum. Her şeyden ama her şeyden. Yere düşen sararmış yapraktan bile desem inanır mısın? Inan inan, şimdiye kadar hiç kandırmadım seni. Ne söylediysem ikimizin iyiliği için söyledim.
Ne diyordum? Yoruldum, yıprandım ve tükenmek üzereyim. Eskiden yere düşsem dizim kanasa yinede sürüklenerek baş koyduğum yola azimle, inançla ve kararlılıkla devam ederdim. Şimdi yere düşüyorum, kalkmayı bırak devam etmek düşüncesini aklımdan geçirecek gücü dahi kendimde bulamıyorum.
Nasıl geldim bu hale? Böyle değildim, dahası bu şekilde bir vazgeçiş içinde olmamalıydım da. Hiç sırası değildi gerçekten. Ben hiçbir şeyi böyle planlamamıştım. Çok güzel düşüncelerim vardı. Yapmak istediklerim beni heyecanlandırdığı gibi kime anlatsam onu bile heyecanlandıracak cinstendi. Fakat bir eksiklik vardı. Daha doğrusu unuttuğum yani gözden kaçırdığım bir nokta demeliyim. Hayat sadece bana bağlı kalarak ilerlemiyordu. Ben sadece bu hayat oyunun içindeki ufacık rolü olan bir figürandım. Bak yine rolümü büyüttüm. Ne kadar alıştırmışsam kendimi!? Figüran bile değilim, sahnede uçuşan toz falanım büyük ihtimalle. Ve şu konumda kendi çölümün planını yapıyorum. Ne kadar da gerçekçi değil mi!?
Şimdi ne olacak peki? Bu soruyu sorduğunu duyuyorum dostum. Şimdi ben yürüyorum. Belki bu çölün keşfedilmemiş bir yeri vardır ve ben orayı keşfederim düşüncesindeyim. Belli mi olur? Bu hayatta hakikatlar dışında hiçbir şey belli değil unutma. Bir kapı çalar. Birisi girer içeri usulca, müsaade ister senden ve ele geçirdiği hükümdarlığı sana geri vermeyi teklif eder. Olabilir, olabilir, olabilir.
Hayatı ihtimallere bırakmayı sevmeyen ben, şu sıralar kesin konuşmaktan çekinirim oldum. Yapacak bir şey yok. Aslında var; elimizden de dilimizden de, kalbimizden de dua gelir elhamdülillah.
Hadi ben kaçtım, elimde bir kaç tohum onları ekmek için yer bakmaya gidiyorum. Bakalım hayat karşımıza ne çıkaracak, hangi kapıları çaldıracak ve müsaade istetecek. Bakalım, sabredelim ve sonuncunda ne olursa olsun şükredelim.
Allah'a emanet...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~HER ŞEY BÖYLE BAŞLADI~
SpiritualSiz ''Benim de hiç sorunum yok. Her şey mükemmel, güllük gülistanlık'' diyen birisini gördünüz mü? Kime sorsanız derdi sıkıntısı başından aşkındır. Neden peki? Hepimizin sorunları var bir türlü tatmin olamayan duyguları var. Kimimizin geçim sı...