HERKESE MERHABA. DAHA SADE, BÖLÜMLERİ BAĞLAYACAK OLAN BİR BÖLÜM İLE SİZLERLEYİM. HİKAYEYE OLAN İLGİ BENİ ÖYLE MUTLU EDİYORKİ, SEVE SEVE YENİ BÖLÜMLER OLUŞTURUYORUM. TÜM DOSTLARA İYİ OKUMALAR DİLİYORUM.
Halil Boran'ı beklerken, Dilan ve Rojin ana ile birlikte sohbet ediyorlardı. Rojin ana, evden Emine ve Saliha'dan haber soruyor, Dilan okulda neler yaptığından bahsediyordu. Halil samimi bir bakışla dinliyordu ikisini. Ancak aklı başında değildi. Ara sıra aklına çözmesi gerekenler geliyor ve duruluyordu.
Çok geçmeden Boran aşağı indi ve konağın kapısında göründü. Halil utangaç bir ifade takınarak yerinden kalktı. Boran, Halil'e yaklaştı ve söze girdi:
- Halil hoşgeldin.
- Hoşbulduk Boran'ım. Odana geldim ama, banyondaydın galiba. Ben de indim Rojin ana ve Dilan'la laflıyorduk.
- İyi yapmışsın kardeşim. Gel oturalım şöyle. Ooo, bu börekler, poğaçalar ne böyle?
- Dilan, Halil abisine hazırladı oğlum.
- Bak bak bak, bize hiç hazırlama Dilan hanım.
- Olurmu öyle şey abi. Hazırlarım ne demek.Hep birlikte gülüştüler. Ardından Halil ile Boran sohbet etmeye başladı. Birbirlerine bakmaya utanıyordu iki adam. Gözlerinden ise yalan akıyordu resmen. İkisi o anda masum birer yalancıydı. Çünkü yukarda yaşadıkları ufak macerayı, kimsenin anlamaması gerekiyordu. Hep beraber börek ve poğaçalardan yediler. Çaylarını yudumlayıp, sohbetlerine devam ettiler.
Rojin ana tabağındakileri bitirince, Boran ve Halil'den müsaade isteyip, dinlenmek için odasına çıktı. Çok geçmeden Dilan'da, ders çalışmak için yanlarından ayrıldı.
İki adam, iki arkadaş, iki dost, iki utangaç aşık başbaşa kalmıştı. Uzun zamandır konuşan bu iki adam, birden konuşmaktan utanmaya başladı. Çünkü az önce iyi bir sahneyi oynamışlardı. Şimdi ikiside gerçek hisleriyle oturuyordu koltukta. Çok geçmeden Halil, ne için oraya geldiğini hatırladı. Boran'a olanları anlatacak ve ondan akıl, destek alacaktı. Önce derin bir nefes alıp verdi. Ardından söze başladı:
- Boran, yardımına ihtiyacım var. Daha doğrusu akıl almam lazım.
- Hayırdır, kötü birşey mi oldu?
Halil ceketinin cebinden çıkardığı kağıdı, Boran'a uzattı.
- Al bak oku. Biri bizim kapıya bırakmış bunu. Kesin o kesin!
- Ver bakayım.
Boran notun yazılı olduğu kağıdı aldı ve açtı. Okurken yüzündeki ifade, şaşkınlığını gösteriyordu. Daha sonra kağıdı katladı ve gözü daldı. Anlık bir sessizliğin ardından, kağıdı Halil'e uzattı ve konuşmaya başladı:
- Demek ki duyulmuş o gün konuşma. Onu duyan her kimse, bu notu bırakanda o. Ama bak korkma sakın. Eğer ortaya çıkarmak isteseydi, notu daha açık olurdu. Ya da gider görüşürdü sizinkilerle ve herşeyi anlatırdı. Demek ki, oyun oynamak istiyor kendince.
- Bak Boran, ben korkmuyorum. Korkarsam eğer, ailem adına korkarım. Ölüm gelecekse gelir nasılsa. Öyle ya da böyle ama, ailemin yüzünü öne eğmek beni korkutur işte.
- Neler diyorsun sen ya? Ne ölümü, düşünme böyle şeyleri. Söyleyecek olsaydı, notla kalır mıydı bu?
- Bilmiyorum, napacağım bilmiyorum!
Halil azda olsa moral buldu, Boran'ın verdiği destek sayesinde. Ayrıca aşık olduğu adama, dokunabildiği kadar dokundu o gün. Aşkını bu şekilde itiraf etmiş oldu. Hem bunun mutluluğu, hem yaşananların gerginliği, Halil'i alt üst etmişti sanki. Bir süre daha bu konu üzerinde durdular. Sohbet ağır aksak ilerliyordu. Çünkü karşılıklı oturup bir çözüm yolu arayan bu iki adam, birbirlerinden birer çocuk gibi utanıyorlardı. Çok geçmeden Halil ayaklandı ve Boran'dan müsaade istedi. Onunla tokalaştı ve Boran'ın atılmasıyla birbirlerine sarılıp, sırtlarını sıvazladılar. Öyle güvende hissediyordu ki ikiside o an, bunu hiçbir yerde hiçbir şekilde hissetmemişlerdi daha önce. Bu temaslar, bu görüşmeler ve bu konuşmalar iki adamı birbirine daha da yaklaştıracaktı. Bu yakınlaşmanın boyutu büyüdükçe, tehlikeli günlerde yakınlaşacaktı Halil ile Boran'a.
Halil konağın kapısına doğru ilerledi ve içeri seslendi:
- Dilan! Rojin ana! Herşey için sağolun, ben gidiyorum.
Rojin ana uyumamıştı ve sanki birinden ses gelmesini bekler gibi odasından çıktı. Yavaş ama emin adımlarıyla konağın kapısına yaklaştı. Halil'in yanına gelince elini uzattı. Halil saygı gereği Rojin ananın elini öperken, Rojin ana söze girdi:
- Annenlere, dedene selamlarımı ilet oğlum. Ne yaptık ki, yine gel. Ailene söyle biz de geleceğiz yakın zamanda.
- Tabi söylerim Rojin ana.
Rojin ananın sözleri, Boran ile Şaheste'nin geleceğine dair bir ziyaretin habercisiydi. Halil konaktan ayrıldı ve arabasına atladığı gibi, kendi konaklarına doğru sürmeye başladı. Kafası karmaşık, ne yapacağını ise bilmez bir haldeydi. O gerginlikle eve varması, çokta uzun sürmemişti. Hemen arabayı park etti ve konağa girdi. Annesi, kardeşleri, yengesi ve yeğeni avluda oturuyorlardı. Halil içeri geçmeden önce, yanlarına yaklaştı ve söze girdi:
- Hanımlar toplanmışsınız!
- He yavrum, oturuyoruz yengenle.
Annesinin gözündeki endişeyi, kolayca farketmişti Halil. Emine neler olduğunu merak ediyordu belliki. Halil ise endişesini hafifletmek için, rahat bir tavırla ve neşeli halleriyle, masadakileri gülümsetiyordu.
- Rojin ana selamlarını iletti. Yakın zamanda ziyarette bulunacaklarmış.
- Getiren götüren sağolsun yavrum. Gelsinler tabi bekleriz.
- Şaheste için geliyorlar heralde.
Bunun söylerken kardeşine doğru bakıp, göz kırptı. Şaheste ise abisinin şakasına gülümseyerek ama utangaç bir tavırla karşılık verdi. Bu esnada Saliha konuşmaya başladı:
- Gelsinler gelsinler, verelim şu kızı artık. Boran'da efendi, örfünü adetini bilen çocuktur. Ardından da benimkine, Nigar'a gelir artık sıra. Baksana erkeklerin evleneceği falan yok.
İğneli sözleri samimiyet içeriyordu. Bu yüzden hepsi gülüştüler. Aslında bu sözler, Halil'e karşı bir göndermeydi. Onun evlenme vaktinin çoktan geldiğini ima eden cümlelerdi. Halil'den bunu beklemek ise, tüm ailenin hakkıydı. Çünkü yaşı gereği çoktan evlenmiş olmalıydı. Ancak Halil sebepsiz olarak geçiştirmişti hep. Özgürlüğünü kısıtlamak istemediğinden, evliliği düşünmemişti. Ancak artık hem onun, hem kız kardeşinin hem de yıllardır dostu olan Boran'ın evlilik yaşlarıydı. Boran ile Şaheste'nin gidişatı, ufukta evlilik olacağının habercisiydi. Böyle bir evliliğin gerçekleşmesi, Halil için neleri değiştirecekti? Bu genç adam nasıl adımlar atacak ve ne gibi önemli kararlar alacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALİL İLE BORAN
General FictionMardin'de iki büyük ve birbirine dost aşiret. Babalarından sonra aşiretlerin başlarına geçmeleri ümit edilen iki erkek Halil ile Boran. Ayrıca çocukluktan gelen iki dost. Peki ya şimdi? ''DELİKANLI BİR AŞK HİKAYESİ''