BÖLÜM 24

4.6K 256 139
                                    

MERHABA ARKADAŞLAR. YENİ BÖLÜM SİZLERLE. ÖNCELİKLE ŞUNU BELİRTEYİM, HİKAYEMİZ FİNAL YAPANA KADAR ''ASKERDE'' ADLI HİKAYEMİZİ ASKIYA ALACAĞIM. İKİSİNİ BİR ARADA DEVAM ETTİRMEYE ZAMAN BULAMIYORUM ÇÜNKÜ. YENİ BÖLÜM HAKKINDA YORUMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR. İYİ OKUMALAR DİLERİM.

Zeliha, kızları ve Rojda, güzel geçen nişan akşamının ardından harika bir kahvaltı hazırlamıştı. Bahçedeki büyük ve ahşap masanın üzerine serili, pembe puantiyeli beyaz örtünün üstünde yok yoktu. Yeni fırından çıkmış poğaçalar, ıspanaklı ve peynirli börekler iştah açıcıydı. İnce belli bardaklar, tabakların yanındaki yerini almış doldurulmayı bekliyordu.

Evin büyükleri uyanmış, yavaş yavaş avluya çıkmaya başlamıştı. Zeliha, Rojda'ya seslenerek Halil'i uyandırmasını rica etti. Rojda seve seve kabul etmişti Zeliha'nın isteğini. Hemen konağa girdi ve neşe içinde üst katın merdivenlerini çıkmaya başladı. Merdivenlerin sonuna gelen Rojda, bir anda duraksadı. Halil'in odasından sesler işitmişti. İçerden gelen diğer ses, Serap'ın sesiydi. Bunu farkeden Rojda'nın şaşkınlıktan gözleri büyümüştü. Eliyle ağzını kapatan genç kız, hızla yan odanın kapısına koştu. Halil ile Serap'ın konuşması duyuluyordu. Rojda dinlemeye başlamıştı aralarındaki tartışmayı:

- Hataydı bu! Evet, evet hataydı. Kendimizde değildik.
- Hata ya da değil, işte buradayım. Senin yatağındayım Halil.
- Kalk! Lütfen kalk giyin.
- Neden korkuyorsun? Ne var benim burada olmamda?
- Serap bu bir hataydı diyorum!
- Ne o, yoksa Boran duyar diye mi endişe ediyorsun?

Rojda konuşulanları dinlemeye çalışıyor, Boran'ın ne ilgisi olduğuna ise anlam veremiyordu.

- Boran mı? Ne Boran'ı ne diyorsun?
- Boşversene Halil! Sen beni saf mı sandın? Her halinizden belli aranızda bir şey olduğu. Hem nişan gecesi, amcana anlatırken de şahit oldum.

Rojda şok içindeydi. Olanı biteni duymuş, Boran ve Halil arasında bir şey olduğunu öğrenmişti. Ağzını iyice sıktı avcuyla. Şoku atlatmak istiyor, ancak kulağını konuşmalardan ayırmıyordu.

- Varsa var! Ne demek bu şimdi? Şantaj mı yapıyorsun?
- Merak etme, umrumda değil ne yaşadığınız. Zaten benim konuşmama gerek kalmayacak. Amcan yakında ayağa...
- Sus! Giyin ve çık odamdan Serap! Derhal!

Halil'in odasının kapısı açılmış, giyinen Halil odadan çıkmıştı. Rojda hemen kapının arkasına geçti. Nefesini sıkıca tuttu. Görünmek istemiyordu ikisine de. Bu sırada Halil'in oda kapısı hafif aralıktı ve Serap'ın söyledikleri duyuluyordu.

- Senin hayatını kaydırmadan, buradan gitmeyeceğim Halil. Bir gece yatıp, beni bırakabileceğini sanıyorsun öyle mi?

Rojda herşeyi duymuş, Serap'a olan nefreti kat kat artmıştı. Hemen kapının arkasından çıktı ve parmak ucunda yürüyerek aşağı indi.

Rojda birşeyler yapmayı düşünüyordu. Sevdiği adamın sırrını öğrenmişti. Serap bu sırrı ortaya çıkarırsa, Halil'in sonunun ölüm olacağını da iyi biliyordu. Serap'ı susturması gerektiğini düşünüyordu. Peki bunu nasıl yapacaktı?

Alt kana inen Rojda, öncelikle odasına ilerledi. Halinden tavrından belli ederim korkusuyla, odasında bir ileri bir geri dolandı önce. Derin bir nefes alıp verdikten sonra, odadan çıkarak avluya ilerledi. Aklı karmaşık bir haldeydi. Boran ve Halil'i öğrenmenin şokunamı, Serap ve Halil'in durumuna mı üzülsün bilemiyordu. Halil'i her ne kadar aykırı olursa olsun, ele vermeyi düşünmüyordu. Çünkü ona derin bir aşk besliyordu Rojda. Ancak bunu dile getiremiyor, içini sayfalara döküyordu. Avluya çıktığı an Halil'le göz göze geldiler. Hemen yüzünü çevirdi ve mutfağa doğru ilerledi. Nasıl duracaktı yanlarında, birşey olmamış gibi? Ancak bunu yapmak zorundaydı. Çünkü onlar bir aileydi ve aynı çatı altında yaşıyorlardı. Bir bardak su içtikten sonra, tekrar avluya döndü. Masaya otururken, alçak bir sesle seslendi:

- Günaydın herkese.
- Günaydın
- Günaydın kızım, neredesin sen?
- Hiç, hiçbir yerde anne. Babama baktım biraz.
- Anladım kızım. Hadi geç kahvaltını et.


Söz Derman ağadan açılmışken, Saliha Serap'a seslendi ve merak ettiklerini sordu:

- Serap kızım, Derman ağa iyileşecek değil mi? Hep aklım onda valla. Başımızdan eksik olmasın, o olmasa naparız biz?
- Merak etmeyin Saliha abla. Geçen gün şahit oldunuz zaten. Ellerini yavaş yavaş oynatmaya başladı. Bunun ardından bacakları ve konuşması ile devam edecek. Tabi bunu kendinin de istemesi gerekiyor. Ki istekli olduğu belli zaten.
- Hay Allah'ım sana şükürler olsun.


Kahvaltı anında Saliha, Emine oldukça sohbetkar ve neşeliyken, Halil, Serap ve Rojda önlerine bakarak sessizce yemeklerini yiyorlardı. Serap lokmasını ağzına götürürken, yatakta geçen diyalogun acısını nasıl çıkaracağını düşünüyordu. Halil güne moralsiz başlamış, ancak oluruna bırakmıştı. Rojda ise kahvaltısını ederken, evde kalmanın ve Serap'la başbaşa kalabileceği anı yakalamanın planlarını yapıyordu. Onunla başbaşa kaldığında, gün yüzüne çıkmayan haliyle konuşacaktı. Onu ya bu evden gönderecek ya da susturmanın başka yolunu bulacaktı. Kahvaltı oldukça gergin bir şekilde devam etti.

Kahvaltının ardından Halil ceketini aldı ve evden ayrıldı. O gün evde durmak istememişti ki, işlerinin başına gidip kafasını dağıtması gerekiyordu. Saliha ve Emine, Rojin anayı ziyarete gitmek için hazırlanıyorlardı. Serap'la da konuşup gelmesini istemişler, ancak Derman ağa ile işleri olduğu için nazikçe reddetmişti. Rojda'da evde kalan isimlerden biriydi. Bir halini yolunu bulup, okula gitmemeyi başarmıştı. Şimdi sıra onunla başbaşa kalmaya gelmişti. Avluda oturup ellerini avuşturan Rojda, babasıyla Serap'ın egzersizlerini tamamlamasını bekledi. Bir süre bekledikten sonra, Serap'ın avluya geldiğini farketti. Fırsat bu fırsattı ve hemen seslendi:

- Şey, biraz konuşabilir miyiz?
- Tabi Rojda.


Serap elindeki havluyu bir köşeye bırakıp, Rojda'nın yanına geçmişti. Rojda öyle bir konuşma yapmalıydı ki, Serap bu evden derhal çıkıp gitmeliydi. Derin nefesler alıp veren Rojda, meraklı gözlerle kendine bakan Serap'a karşı, hızlı bir giriş yaptı:

- Ben, ben konuştuklarınızı duydum.
- Ne, nasıl yani? Rojda'cım birşey anlamadım ben.
- Halil abimle odada diyorum, konuştuklarınıza kulak misafiri oldum. Onu üzmeye, tehdit etmeye hakkın yok!
- Tatlım beni dinle. Halil abinle aynı odada kalmak için, ben bir uğraş vermedim. Sabah duyduklarımı ise, sindirip yutacak biri değilim.
- Öyle mi? Yutmadığın zaman ne olacağını biliyor musun peki? Sırları açığa çıkardığında, bu Halil abimin ölümüyle sonuçlanır. Peki sen buradan elini kolunu sallayarak, çıkabilir misin sanıyorsun? Bana bak Serap hanım, hemen pılını pırtını toplayıp bu evden ayrılıyorsun! Seninde sonun olsun istemiyorsan, ardına bile bakmadan çık git bu evden!
- Ama, ben şey...
- Daha fazla konuşmaya gerek yok. Sen konuşursan, senin yatak sohbetlerini de öğrenecek herkes. Sen burayı İstanbul gibi sandın herhalde! Hemen kalk ve çık git bu evden anladın mı?


Serap gövde gösterisi yapmak isterken, Rojda'nın ağzından çıkanlarla irkilmişti. İşin ucunda ölüm ve kalım olacağını bilmediği için, rahatça rest çekmeyi planlayan Serap, bir anda ne olduğunu şaşırmıştı. Tek bir cevap verebildi Rojda'nın bu sözleri ve devamında bahsettiklerine:

- Pe..Peki, peki tamam!

Rojda bu kabullenmenin üzerine, sert ama alaycı bir bakış attı Serap'a.

- Merak etme, babam için daha iyilerini bulur tedavi ettiririz. İşinin dışına çıkmayacak kadar iyilerini!

Bu söz Serap'ı utandırmayı başarmıştı. Serap o gün içinde herşeyini toplamış, çok geçmeden konaktan ayrılmıştı. Aracına bindiği gibi, Mardin'den en hızlı şekilde ayrılmıştı. Rojda sevgi dolu yüreğiyle, iki adamın hayatını kurtarmıştı. Bildiği tüm sırlarıda, ölene dek saklamaya kararlıydı. Aşk buydu işte! Sevdiğinin zarar görmemesi için, kendinden feda etmekti. Ancak bu sır, birgün mutlaka ortaya çıkacaktı.

HALİL İLE BORANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin