MERHABA DEĞERLİ DOSTLAR. HİKAYEMİZİN SONUNA GELDİK. BUGÜNE KADAR BİR HATAMIZ OLDUYSA, AFFINIZA SIĞINIYORUM. GÜNLERCE HEP BİRLİKTE OLDUK. BİRLİKTE GÜLDÜK VE BİRLİKTE HÜZÜNLENDİK. BİRLİKTE YORUMLADIK TÜM BÖLÜMLERİ...
MUTLU BİR SON OLACAĞINI SÖYLEMİŞTİK...MUTLU VE SADE BİR SONLA BU HİKAYEMİZİ DE BİTİRDİK...
KISA SÜRE İÇİNDE YENİ HİKAYELERİMİZ İLE KARŞINIZDA OLACAĞIZ. TAKİPTE KALIRSANIZ BU HİKAYEMİZİ ARATMAYACAK KADAR İYİ BİR HİKAYE İLE YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ. HİKAYE İLE İLGİLİ BİLGİLER, ZAMANI GELİNCE BU BÖLÜMÜN ARDINDAN GELECEK BİR BÖLÜMLE SİZE ULAŞTIRILACAKTIR.
HERKESE İYİ OKUMALAR DİLERİM. SEVGİYLE KALIN. SEVİLİYORSUNUZ.Telefonu çalan Halil, olan bitenden dolayı açmakta tereddüt etmişti. Ancak bir süre sonra telefonunu açtı. Ses vermedi ve karşı tarafın konuşmasını bekledi.
- Halil bey. Alo Halil bey sesimi alabiliyor musunuz?
Halil telefondaki sesi tanımıştı. Neden aradığını bilmediği için de afallamıştı. Arayan dedesinin tüm hukuki işlerini gören avukatı Nedim beydi. Halil çok kez eşlik etmişti dedesine, avukatıyla görüşmeye giderken. Yani birazda olsa tanıyordu Nedim beyi. Bu nedenle sesini tanıyınca cevap verdi:
- Nedim bey, siz misiniz?
- Ah nihayet. Evet benim Halil bey.
- Hayrola bir şey mi oldu acaba?
- Halil bey İstanbul'dan bugün geldim Mardin'e. Sizinle ilgili olan biten herşeyi biliyorum. Ancak bunu açıklamam için, sizinle görüşmemiz gerekiyor. Sizi içinde bulunduğunuz durumdan çıkaracağım. Bana güvenin lütfen.Halil şaşırmıştı duydukları karşısında. Sürekli İstanbul'da olan biri, böyle bir konudan nasıl haberdar olabilirdi? Açıklama yapacağını ve yardım edeceğini söylüyordu ayrıca. Ancak bu bir tuzak olabilir miydi? Bir süre sessiz kaldı ve düşündü. Dedesi Mahmut ağanın özel avukatıydı Nedim bey. Aileyle bir yakınlığı yoktu. Hatta mühim bir konu olursa, İstanbul'dan kalkar gelir ve dışarıda görüşürlerdi Mahmut ağayla. Halil eşlik ederdi bazen dedesine. Dedesi hep özel işleriyle ilgilenen biri olduğunu vurgulardı torununa.
Halil tüm bunları düşündükten sonra, Nedim beye cevap verdi:
- Peki Nedim bey. Görüşebiliriz ama ben evde değilim ve eve, yakınlarına dönemem.
- Biliyorum Halil bey. Siz bulunduğunuz yerin ya da yakınlarda bir yerin adresini verin bana. Kısa sürede orada olacağım ve sizi tekrar arayacağım.Halil bulundukları civarda bir yeri tarif etmiş ve telefonu kapatmıştı. Boran'ın meraklı bakışlarını farketti ve konudan ona da bahsetti. Avukatın gelmesini beklerken, Halil'e Nedim beyi ve söylediklerini uzun uzun anlattı. Heyecan doruğa ulaşmıştı. Halil yardım alacaklarına mı sevinsin, İstanbul'da yaşayan ve aile içinde olmayan bir avukatın, bu derece konuya dahil oluşunu mu düşünsün bilemiyordu. Ancak yüz yüze geldiklerinde öğrenecekti herşeyi. Dakikalar geçmek bilmiyordu beklerken. Derin derin alınan nefesler, rahatlamaya yetmiyordu ikisi için. Halil, Boran'a zorda olsa diretmiş ve Nedim'le görüşmek için tek başına gideceğini söyleyerek kabul ettirmişti. Bir süre geçtikten sonra, Halil'in telefonu çaldı. Heyecanla beklediği arama gelmişti. Hemen telefona sarıldı ve cevap verdi:
- Efendim Nedim bey?
- Halil bey ben bahsettiğiniz yerdeyim. Sizi bekliyor olacağım.
- Peki ben de çıkıyorum. Kısa süre içinde orada olurum.
Telefonu kapatan Halil, gücünü toplamış ve yürüme mesafesindeki buluşma yerine doğru yola çıkmıştı. Çok geçmeden bahsettikleri yere vardı. İlk etapta ortaya çıkmak istemedi ve avukatın göremeyeceği bir alandan, tek başına olup olmadığını görmek için izledi. Nedim tek başına gelmişti ve aracın önünde bekliyordu. Halil bir cesaretle gizlendiği yerden çıkarak, Nedim'e doğru yürümeye başladı. Halil'i karanlıkta farkeden Nedim toparlandı. Karşı karşıya geldiklerinde el sıkıştılar ve ilk söze giren Nedim oldu:
- Hoşgeldiniz Halil. Güvendiğiniz için teşekkür ederim. Merak etmeyin herşeyi öğreneceksiniz.
- Lütfen bir an önce anlatın Nedim bey. Neler olduğunu bilmek istiyorum.
- Gelin, gelin şöyle.
Uygun bir köşede oturacak yer bulan iki adam, sohbet etmeye başlamışlardı. Nedim, Halil'in kafasındaki soru işaretlerini bir bir gideriyordu:
- Mardin'e bugün yola çıktım. Bir an önce buraya ulaşmam gerektiğini biliyordum. Halil bey, dedeniz rahmetli olmadan önce, hatta o üzücü kazadan birkaç saat önce benimle buluşmuştu.
Halil şaşkınlık dolu ifadesiyle, cümlelerin bir an önce ağızdan çıkmasını bekliyordu. Dedesiyle bu durumun ne ilgisi olabilirdi?
- Dedeniz Mahmut bey, birçok önemli işi için beni tercih ederdi. Biliyorsunuz o gelirken siz de sıkça eşlik etmiştiniz. Şimdi bahsedeceklerim sizi sakın üzmesin.
- Lütfen, lütfen devam edin.
- Şey, Mahmut bey o gün benimle görüşmeye geldiğinde, siz ve Boran bey arasında geçen herşeyi biliyordu.
Halil'in yaşadığı asıl şok anı, işte bu andı. Kekeleyerek cevap verdi:
- Ne, ne diyorsunuz siz? Dedem bilmiyordu! Hayır, hayır biliyor olamaz!
- Lütfen, sakin olun ve dinleyin Halil bey. Herşeyi anlatacağımı söylemiştim. Dedenizle o gün uzun soluklu bir konuşma yaptık. Herşeyi bana anlatmak zorunda olduğunu, ilerleyen zamanlarda yaşanacakları şimdiden görebildiğini söylemişti. Dedeniz muhteşem karakterde bir insandı gerçekten. Ve şu ana bakarsak, ön görüsü gerçek oldu.
- Ama bilmiyordu, bilmiyordu!
- Bu durumdan nasıl haberdar olduğunu, sanıyorum sizin için bana bıraktığı mektupta yazmıştır. Kafanızda soru işareti olmaması adına şundan bahsetmek istiyorum. Mahmut beyin ölümüyle, sizin hiçbir ilginiz olmadı. Mahmut bey benimle konuşmaya geldiğinde, o gece intiharı bile düşündüğünü ve yapamadığını söylemişti. Benimle acilen görüşmek istedi. Çünkü nereye kadar sizi kollayabileceğini bilmiyordu. Bu nedenle bazı önlemler almak istemişti torunu için. Ancak ne kötü bir rastlantı ki, o gün eve dönüş yolunda kazaya kurban gitti. Merak etmeyin Halil bey, gerçekten bir kazaydı ve her şüphe araştırıldı.
- Dedem, onu nasıl üzdüm kimbilir? İntiharı bile düşünmesine sebep olmuşum. Herkesin hayatını mahvettim ben! Ailemin, kız kardeşimin hayatına bir kara bulut gibi indim!
- Kendinize gelin lütfen. Dedeniz sizin arkanızda durmak için, sizin bir hata yapıp bu duruma gelmemeniz için mücadele verecekti. Ancak olmadı işte ne yazık ki. Size bahsettiğim gibi bir zarf bıraktı. Muhtemelen bir mektup bu. Bunun yanında sadece benim bilgi sahibi olduğum, kendine ait özel bir hesabını sizin adınıza aktardı. Bu hesaptaki birikim, sizin kurtuluşunuz olacak.
- Hesap mı? Nasıl, ne hesabı?
- Mahmut beyle çalışma imkanı bulduğumuz yıllardan bu yana, aile hesaplarının dışında kendine özel bir hesabı bulunuyordu. Hatrı sayılır bir birikim, bir servet. İşte bu hesabı her ihtimali göze alarak, sizin adınıza bir hesaba aktarmamızı istedi. İşte bu hesabınızın detayları ve bu da o zarf.
Halil, Nedim'in uzun açıklamalarını göz kırpmadan dinlemişti. Dedesi Boran'la olan ilişkisinden haberdar olarak ölmüştü. Halil bunları dinlerken, yine aklına intiharına sebep olduğu düşüncesi gelmişti. Ancak bu düşüncesini çürüten, Nedim'in bahsettiği diğer şeyler olmuştu. Nedim'in uzattığı zarfı ve hesaba ait evrakları, elleri titreyerek aldı genç adam. Zaman o anda çok önemliydi. Nedim kısa süreli sessizliğin ardından, asıl konuya giriş yaptı:
- Benim buraya gelişimin, bugün olanlardan haberdar oluşumun sebebi ailenizin hizmetindeki bir adamdır. Bu adam güvenilir biri ve dedenize çok sadık bir insan. Dedenizin ölümünün ardından, sizi onun aracılığıyla anbean takip ettim. Bugün olup bitenlerin ardından da, hemen buraya uçtum. Şimdi harekete geçmemiz gerekiyor Halil bey. Öncelikle yanınızda araçlarınız varsa, siz ve Boran beyin bu araçları Mardin çıkış yolunun aksi bir mevkiiye bırakmanızı istiyorum. Bu yüzden sizi burada bekleyeceğim. Gidin ve Boran beyle görüşün. Zamanımız çok az ve hızlı olmamız gerekiyor. Araçlarınıza binin ve benimle burada buluşun.
Halil zarfı bile açamadan, aceleyle kalktı. Bir an önce bu işin son bulmasını istiyordu. Kısa sürede Boran'ın yanına geri döndü ve Boran'a olan biteni hızlıca anlattı. Ardından herşeyi geride bırakarak, araçlarına koştu iki adam. Çok geçmeden Nedim'in olduğu yere, ikisi de araçlarıyla gelmişti. Plan önceden belirlenmişti. Halil ile Boran araçlarını, çıkışa aksi bir yerde terkedecekti. Ardından Nedim güvendiği o adamı arayacak ve tüm ahaliyi oraya yönlendirmesini sağlayacaktı. Bu gerçekleştiği an, Nedim'in kiraladığı araca saklanarak Mardin'den çıkacaklardı.
Herşey tıkır tıkır işliyordu. Araçlar dikkat çekecek bir alana doğru, farklı farklı yerlere bırakılmıştı. Halil ve Boran, Nedim'in aracına geçmişti. Mardin'den çıkarak gidecekleri istikameti belirleyen yere doğru yola çıktılar. Nedim yolda telefonuna sarıldı ve adamı aradı:
- Alo, araçlar hazır. Bahsettiğim gibi terkedildi ikisi de. Sana yerlerini söyleyeceğim ve sen üzerine düşeni yaptığında, bana bildirmen yeterli olacak. Sana güveniyorum.
Nedim telefonda araçların yerlerine dair bilgileri verdikten sonra, telefonu kapattı. Ardından arka koltuklara doğru dönerek söze girdi:
- Merak etmeyin, bu işten kurtulacaksınız. O da hakettiği parayı aldı ve ağzını kesinlikle açmayacak kadar güvenilir biri. Şimdi bekleyeceğiz ve haber geldiğinde yola çıkacağız. Siz rahatınıza bakın, arkada su ve yiyecekler var. Ben de sizin için gereken bilet işlemlerini halledeyim.
Halil ve Boran bilet sözünü duyunca, meraklı gözlerle baktılar. Ne biletiydi bu? Yurt dışına mı kaçacaklardı yoksa? Neler olacağını kestirmeleri, gerçekten çok zordu. Nedim telefonla görüşme yaparken, kimliklerini istedi. İkisi de tereddütte kalmış, ancak ne olacaksa olsun düşüncesiyle kimliklerini vermişlerdi. Telefon görüşmesi bittiğinde, Nedim kimliklerini geri uzattı ve açıklamaya başladı:
- Diyarbakır'dan 3 adet bilet ayrıldı. İkisi sizin adınıza ve özellikle adlarınız bilinecek şekilde. Merak etmeyin, bu da kurtuluşunuzun bir parçası. Ailenizin eli kolu oldukça geniş ve mutlaka otobüsler ve ulaşım yolları hakkında araştırma yaptıracaklardır. Siz Diyarbakır'dan Ankara'ya giden otobüse binmiş olarak görüneceksiniz. İşte kimlik bilgilerinizi bu yüzden istedim. Ankara'ya giderken otobüste ben de sizinle olacağım. Vardığımızda bir gece sizi kızımın evinde ağırlayacağız. Ardından bana ait araçla, İstanbul'a doğru yola çıkacağız. Aileniz en kötü ihtimalde, sizi aramak için ilk hedef olarak Ankara'yı seçmiş olacak. Biz de bu süreçte adamımızdan her an bilgi alacağız ve ona göre hareket etmenizi sağlayacağız. İstanbul'da eviniz hazır. Oraya vardığımızda herşey bitmiş ve siz kurtulmuş olacaksınız.
- Çok, çok teşekkür ederim Nedim bey. Siz de kendinizi tehlike içine attınız bugün. Ne olursa olsun göğüs gerdiniz ve buraya kadar geldiniz bizim için.
- Hiç önemi yok Halil bey. Mahmut bey benim için çok değerlidir. Bir baba gibi bilirim dedenizi. Çok büyük yardımı ve desteği olmuştur bana. Benim bu yardımım onun iyilikleri yanında ne ki?
Halil ve Boran'ın içine su serpilmeye başlamıştı. Belirli bir kaçış planı vardı ve bu onların uzun soluk almasına zaman tanıyacak kadar iyiydi. Halil dedesinden bahsedilince, cebine koyduğu zarfı çıkardı. Elleri titreyerek, kalbinin heyecanına karşı durarak açtı zarfı. Bu bir mektuptu. Kısa ama etkili birkaç şey yazıyordu kağıtta.
''Sevgili torunum;
Yıllar yılı hem senin, hem diğer torunlarımın yeri apayrı olmuştu. Ancak sen bir başkaydın benim gözümde. Bana son zamanlarımda, kol olmuştun kanat germiştin oğlum. Yaşlanıyorum artık ve desteğe ihtiyacım oluyor. Ama sen o ihtiyacı hiç hissettirmedin bana.
Bu mektubu yazmamın ve bırakmamın sebebi, kalbimin olan bitene dayanamayacağından endişe etmemdir. O gece olan biteni gördüğümde, gözümün önünden çocukluğun ve gençliğin geçti oğlum. Bu ömrü heba edecek bir harekette bulunmaya cesaret edemedim. Görmezden geldim olan biteni. Görmediğimi sandığını farkettim ve ses edemedim. Ancak kalbim görmezden gelemedi ve o gece intiharı bile düşündüm. Seni ayıpladığımdan değil bu düşüncelerim. Biz görmedik böyle şeyler, hiç bilmedik. Belki de anlamakta zorlanacağımız şeylerdi ve ağır geleceği belliydi. Ardından gece boyunca düşündüm ve mücadele etmeye karar verdim. Senin için oğlum, senin için! Canım torunum için.
Bana birgün birşey olursa, bu mektup eline ulaşacak. Sakın ola kendini birşey için sorumlu tutma. Kaç buralardan ve uzaklaş. Gönlünün istediği gibi yaşa.
Biz ömrümüz boyunca törenin, örf ve adetlerin altında ezilip kaldık. Sen sen ol, bunu yapma! Özgürlüğünün peşini asla bırakma. Savaş oğlum! Biz olanları kaldıramasak bile, sen savaşı asla bırakma! Kendin için savaş, sevdiğin herşey için savaş! Benliğin için savaş!''
Dedesinin yazdıklarını okurken gözleri dolan Halil, yüzünde anlamsız bir tebessümü de beraberinde taşıyordu. Okuduğu satırların ardından, bir güç gelmişti üzerine. Ağlamamak için kendini sıkarken, Boran'a baktı ve birbirlerine yorgun yüz ifadelerinin arasından sıcacık bir gülüş yolladılar. Halil elini yana uzattı ve Boran'ın elini tuttu. Sımsıkı sardı elini ve kalbine doğru götürdü. Boran'da sessizliğini bozdu ve söze girdi:
- Kurtulacağız
- Biliyorum aşkım, biliyorum. Kurtulacağız ve yeni bir hayata adım atacağız.
Sözlerinin arasına Nedim'in telefon sesi karışmıştı. Arayan adamlarıydı ve herşey hazırdı. Artık yola çıkma zamanı gelmişti. Hiç vakit kaybetmeden, kısa sürede Mardin'den ayrıldılar. Önlerinde koca bir yol vardı artık. Kurtulacaklardı! Yeni bir hayata adım atacaklardı! HALİL ile BORAN aşklarının peşinden koşacaklardı sonsuza dek. Birbirleri için yaşayacaklar ve kalpleri birbirleri için atacaktı...
-SON-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALİL İLE BORAN
General FictionMardin'de iki büyük ve birbirine dost aşiret. Babalarından sonra aşiretlerin başlarına geçmeleri ümit edilen iki erkek Halil ile Boran. Ayrıca çocukluktan gelen iki dost. Peki ya şimdi? ''DELİKANLI BİR AŞK HİKAYESİ''