BÖLÜM 11

7.6K 340 35
                                    

YENİ BÖLÜM İLE TÜM DOSTLARA MERHABA. ELİMDEN GELDİĞİNCE, HIZLI BİR ŞEKİLDE EKLEMEYE GAYRET EDİYORUM BÖLÜMLERİ. ANCAK DİYALOGLU BÖLÜMLER OLDUKÇA, BELKİ UFAK GECİKMELER OLABİLİYOR. HEPİNİZE İYİ OKUMALAR DİLİYORUM.

Aldıkları kötü haberin ardından, konakta tüm aile acı ve feryat içinde kalmıştı. Haberi vermeye gelen komutan, aileye acılarını yaşamaları için süre tanıdı. Bir süre sonra erkekler toparlanmış, kadınlar ise ayakta zor durdukları için, kızlarının yardımıyla oturmuşlardı.

Halil, Devran ve Derman ağa, komutanı başka bir tarafa alıp konu hakkında bilgi edinmeye başladılar. Halil dik durmaya çalışıyor, acılarını yaşayan babası ve amcasının yerine soruları soruyordu:

- Komutanım, nasıl olmuş? Kaza mı, yoksa...?
- Mahmut bey araçta sürücü koltuğunda bulundu. Yanında biri daha varmış. Ancak kaza anında ön camdan fırlamış. O da hayatını kaybetmiş maalesef.
- Biri mi varmış? Kim?
- Öğrendiğimiz kadarıyla, şoförüymüş yanındaki. Heralde Mahmut bey kendi sürmek istedi.
- ...
- Ayrıca dedeniz dönüş yolunda kaza yapmış. Yani bir yere gitmiş ve geri dönüyormuş. Görgü tanıkları; Aracın kontrolünü son anda kaybedip, uçuruma yuvarlandığını söylüyorlar. Henüz hiç birşey belli değil tabi, ancak bu durumda kaza olacağı gibi, intihar olmasıda mümkün görünüyor.
- Komutan ne diyorsun? Babam intiharı düşünecek durumda biri değildi.
- Derman bey, intihar demiyorum. İntihar ihtimalini de, göz önünde bulunduracağız. Herşey öğrenilene kadar, tüm ihtimaller, olasılıklar var sayılacaktır. Şu anda olay yeri incelemesi yapılıyor. Ardından Adli Otopsi yapılacak ve herşey kesinleşecektir. Otopsi işlemlerinin ardından, cenazenizi alabileceksiniz.

Herkes yıkılmıştı bu haber karşısında. Ancak akılda sorularda oluşmaya başlamıştı. Mahmut ağa neden şoför koltuğundaydı? Kazayı düşünerek, bilerek, intihar için mi geçmişti sürücü koltuğuna? Yoksa tamamen keyfi bir durum muydu? İntihar ise, sebebi neydi? Değilse, ne sebeple gerçeklemişti kaza? Tüm bu sorular dolaşıyordu, aile içindeki herkesin kafasında.


Herkes bir yana dağılmış ve şok içinde durumu kabullenmeye çalışıyordu. Devran ve Derman ağa, komutan ile çıkmışlardı. Halil neler olduğunu düşünürken, telefonun sesiyle kendine geldi. Arayana baktı ve arayan kişi Boran'dı:

- Alo
- Nasılsın Halil'im? Arayayım dedim napıyorsun diye.
- İyi, iyi değilim Boran. Dedemi kaybettik.
- Ne? Şaka mı yapıyorsun sen? Ne, nasıl kaybettiniz?
- Mardin'den dönerken, trafik kazası olmuş. Uçuruma yuvarlanmış araç. Kurtulamamış dedem. Çok kötü hissediyorum Boran, kapatıyorum.
- Tamam, tamam biz hemen geliyoruz!


Halil'den aldığı haber Boran'ı da şok etmişti. Ne de olsa ölüm, beklenen bir haber, bir olay değildi hiçbir zaman. Boran hemen annesinin yanına koştu ve söze girdi:

- Anne!
- Ayy! Yüreğimi hoplattın Boran, ne bağırıyorsun öyle aniden?
- Anne, şey. Halil'in dedesi, Mahmut amca...
- Ne, ne diyorsun oğlum? Ne olmuş Mahmut ağaya?
- Kaza geçirmiş anne, kurtulamamış.


Neriman'da şok olmuş ve avazı çıktığı kadar bağırmıştı:

- Ne? Başımıza gelenler!
- Hazırlan sen, babama haber ver hemen.
- Rojin ana duymasın, kahrolur valla.
- Of, of. Siz hazırlanın anne. Ben konuşacağım şimdi Rojin anayla.


Boran hemen Rojin anayı aramaya başladı. Önce avluya baktı ama orada yoktu. Hemen odasına doğru ilerledi ve kapıyı çaldı. Az sonra Rojin ana seslendi:

- Gel!
- Şey, gelebilir miyim babaanne?
- Gel oğlum tabi, gel. Ne oldu hayırdır?
- Babaanne birşey söylemem lazım. Ama...
- Noldu oğlum, yüreğime indirme benim. Lafı geveleme, söyle noldu?
- Şey, Mahmut ağa...
- Yapma! Nolmuş oğlum?
- Kaza yapmış babaanne. Maalesef kurtaramamışlar.
- Ay! Başımıza gelenlere bak!


Rojin ana duyduğu haber sonrası, göğsünü tutmuştu. Göğsü sıkışmış ve fenalaşacak gibi olmuştu. Ancak yıllardır gösterdiği dirayeti, şimdi de göstermeye kararlıydı. Hemen söze girdi:

- Ver, oğlum şuradan ilaçlarımı ver benim. İçeyim, hemen kalkın gidelim!
- Gidiyoruz babaanne, annemlere söyledim hazırlanıyorlar.
- Ah koca Mahmut! Böyle mi alacaktım haberini senin?
- Al babaanne, tut. İç ilaçlarını hemen.


Boran babaannesini çok sever ve sayardı. Bu haberi verirken de, çok fazla endişe duymuştu. Yaşlı bir kadına böyle bir haber vermek, kötü sonuçlar doğurabilirdi. Ancak nihayetinde söyleyebilmişti Boran. Çok geçmeden herkes hazırlandı ve yola çıktılar. Köroğlu konağına doğru sürmeye başladı şoför. Her biri üzüntü içindeydi. Çünku yıllardır gelen bir bağlardı vardı. Ancak Rojin ananın üzüntüsü ile, hiçbirinin hisleri kıyaslanamazdı. Siyah elbisesi, siyah eşarbı, siyah sürmeli gözlerinde biriken gözyaşları, yılların yaşlandırdığı elleriyle destek alır gibi Boran'ın elini tutup sıkması, Rojin ananın üzüntüsü bir başkaydı. Yol boyunca semalara bakmış, dalıp gitmişti. Bir süre sonra Köroğlu konağına vardılar. Herkes araçtan indi ve hızlıca konağa girdiler.

Neriman öyle duygulanmıştı ki, Emine ve Saliha'ya omuz verirken, gözyaşları akıp gitmişti. Rojin ana zorlukla ayakta duruyor, oğlu Murat ağadan destek alıyordu. Boran ise ilk olarak Halil'e doğru koştu. Halil'e sıkıca sarıldı ve kulağına doğru fısıldadı:

- Başımız sağolsun.
- Biz, biz mi sebep olduk?


Halil kendinde değil gibiydi. Sanki aklını yitirimişçesine, boş gözlerle bakıyor ve sessizce bu soruyu tekrar ediyordu Boran'a. Boran ses etmedi ve bir an için düşündü. O gece Halil'e ısrarla ''Görmüş olabilir.'' dediği geldi aklına. Ardından söze girdi:

- Böyle düşünme Halil, yapma böyle. Toparlan, kendine gel. Bizi kimse görmedi, merak etme. Hiçbir şey bizim yüzümüzden olmadı. Lütfen toparla kendini.

Halil, gözlerinden ufak ufak süzülen yaşları silmeye bile çalışmıyordu. Bitkin bir halde, duvara yaslanmış ve başını öne eğip, dalmış gitmişti. Boran'da hiçbir müdahalede bulunamıyordu. Çünkü aile olarak büyük bir acı tatmışlardı. Teselli vermek istiyor, ancak henüz zamanı olmadığını düşünüyordu. Biraz yanında kaldıktan sonra, müsaade isteyip diğerlerinin yanına geçti. Her birine ayrı ayrı destek olmaya çalıştı. O esnada Şaheste sesli bir şekilde ağlamaya başlayarak, Boran'ın göğsüne koydu başını. Boran'da zor bela eliyle omzunu okşadı. Halil ise tüm bu olanlara seyirci oluyor, acısına biraz daha acı ekliyordu. Boran'ın elinden gelen birşey yoktu. Evleneceği kıza destek olması, onun yanında olduğunu hissettirmesi gerekiyordu. Ancak o da, Halil'in üzüleceğini hissediyor, Şaheste'yi teselli ederken arada bir Halil'e bakıyordu.

Bu acı günü, iki aile birlikte yaşamışlardı. Rojin ana kendi acısının yanında, evdekilere destek olmak için oradaydı. Ancak kendine hayrı olmayacak kadar da bitkin haldeydi. Kadınlar avludaki divanda toplanmış, herkese çay getirilmişti. Saat ilerlemiş ve Derman ağalar eve dönmüştü. Erkekler de, getirilen sandalyeler ile diğer köşeye geçtiler. Halil'in gözü babası ve amcasının ağzından çıkacaklara bakıyordu.

- Gittik, gördük kaza yerini. Araç mahvolmuş. Mustafa'nın ailesi perişan. Ne yapacağız, ne edeceğiz bilemedik. Dedeni Mardin'e yollamışlar. Otopsi yapıldığında, haber verilecek. Ne olduğunu öğreneceğiz, sonra da cenazesini teslim alacağız.

Halil yine mırıldanır bir ses tonuyla, sözün arasına girdi:

- Biz, biz mi sebep olduk?

Bu dediğini ise, amcası, babası, Boran ve Murat ağa duymuş, şaşkınlık içinde bakakalmışlardı.


HALİL İLE BORANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin