1.bölüm

4.5K 113 7
                                    

Yazar; Aslıhan Saranghae 

http://www.youtube.com/watch?v=eAr3CEIBIHE

İspanya Kralı Leonard’ın güzeller güzeli kızıydı Isabel. Ama onun asıl güzelliği asaletiydi. Dilden dile bu küçük kızın büyüleyici bir ışık yaydığı söylenirdi. Henüz küçücük yaşında kendi ülkesinin kaderini o belirlemiş, sonu mağlubiyet olan bir savaşın ezici hezimeti ve ağır yenilgisi altına girmekten kurtarmıştı tüm krallığı. 

İngiltere Prensiyle evlendiğinde henüz 15 yaşındaydı ama geride bıraktığı ülkesinin kaderini omuzlarında taşıdığının da farkındaydı. Onunla birlikte İngiltere’ye gelen 5 nedimesinden başka hiç kimsesi yoktu. Ve Kral düşmanlarından korumak adına Prenses Isabel’in yanına en güvendiği hem zekâ hem de güç bakımından en iyi bulduğu adamını yani Dük Witshorm’u her konuda ona refakat etmesi ve dahası İngiltere Kraliyet ailesinin içinde nasıl davranması gerektiğini göstermesi için yerleştirmişti. 

Dük Witshorm; o zamanlar 26 yaşında, bir bakışıyla tüm kadınları kendine âşık edebilecek kadar hoş bir adamdı. Ama onun gözü yeni evlendiği biricik düşesi Lindsey’den başkasını görmüyordu. 

Prens ve Prenses evlendikten 5 sene kadar sonra Prens 1.Edward, babasının ani vefatı üzerine tahta çıktı. O tahta çıktığında Kraliçe Isabel’den olan oğlu Prens John henüz 3 yaşındaydı. Her şey yolunda gidiyordu. Saray ve halkın ilişkileri hiç olmadığı kadar iyi, tahta yeni çıkan kralın ılımlı tavrı ise diğer krallıklar tarafından olumlu karşılanıyordu. Ama bu sarayın kalın duvarları arasında yaşananlar dışarıdan göründüğü kadar ihtişamlı değildi. Kral ve Kraliçe arasında tıpkı saray duvarları gibi aşılmaz engeller vardı.

Kral 1.Edward; çok istemesine rağmen bir türlü Kraliçe Isabel’in kalbini tam olarak kazanamamış kendini metreslerinin kucağına bırakmıştı. Kraliçe Isabel ise bütün gününü oğlu ve hayır işleriyle geçiriyordu. Tabi zamanla Kral ve Kraliçe arasında ki soğukluk dikkatli gözlerin entrika kokan bakışlarına hazır bir malzeme oluyordu. Kral’ın metresleri her şeyi ballandıra ballandıra etrafta anlatıp hava atarken Kraliçe tüm bu rezilliğe sessiz kalmakla yetiniyordu. 

Dük Witshorm ise bir zamanlar eşinin “Ne olur, kabul et bu görevi. Hem aile unvanımız yükselir, hem de daha rahat eder ve sarayda yaşarız.” Baskılarıyla istemeyerek kabul ettiği görevi şimdi kalbi sızlayarak yerine getiriyordu. Çünkü Kral tahta çıktıktan sonra nerdeyse her saati beraber geçirdikleri Kraliçe’nin ışıltılı güzelliği ve asaleti onu da kendine esir etmişti. Ama bu her zaman gizli kalmaya mahkûm bir aşktı. Bir zamanlar deli gibi âşık olduğu biricik karısının yükselme hırsları ve saray entrikalarında hiçbir günahı yokken Kraliçe’nin arkasından konuşması bir hayli canını sıksa da bu aynı zaman da karısından soğumasına da neden olmuştu. Karısı ise hiçbir zaman tam anlamıyla sevmediği kocasının ilk günlerin aksine azalan ilgisizliğini umursamamış ve artan saray ödeneği ile kendince kurduğu dünyasında keyifli bir hayat sürmeye devam etmişti. 

Neredeyse hiç konuşmuyorlar, birbirlerine hiç dokunmuyorlardı. Çocukları 6 yaşında ki Anthony ve 2 yaşında ki Maya olmasa bir araya gelmek bile istemiyordu Dük Witshorm. Seneler birbirini kovalamış her şey kendi düzensizliğinde bir raya oturmuştu. Artık ne Kral, Kraliçeden hislerine karşılık vermesini bekliyor, ne de Düşes Witshorm eski umursamaz halinde devam ediyordu. Çünkü kocasının ona olan ilgisizliği aklını başına getirmiş ve Kraliçeye olan kıskançlığı sadece variyetle olan kısımdan çok başka yerlere gelmişti. Çünkü Kraliçe ve kocası arasında ki yakınlık artık tüm saray içinde açık seçik konuşulmaya başlanmıştı.

Yıllar birbirini kovalarken Kraliçe iyice yalnız kalmış Dük Withsorm’dan başka konuşabileceği, sırlarını, hayallerini, ileride biricik oğlu John ile ilgili kurduğu planları anlatabileceği kimsesi kalmamıştı. Kraliçe Isabel ve en yakın Muhafızı Dük Witshorm arasında ki aşk söylentileri ise iyice ayyuka çıkmıştı. En son, Kralın en güvendiği adamı bu işi Krala söylemiş ve işler tamamen çıkılmaz bir hal almıştı.

Tutku!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin