Yazar; Aslıhan Saranghae
Hector ise öfkeyle bu aptal kıza doğru dönüp hızlı adımlarla kızın dikildiği yatağın yanına geldi ve yaşlı kadını elbisesinin yakasından kavrayarak yukarı doğrulttu. “İster burada, isterse yolda ölsün. Zerre umurumda değil. Bu kadın, bu öğleden sonra bizimle saraya gelecek. Bunu o küçük aklına sok.” Hector dışarı çıktığında Maya kendine sunulan teklifi çok iyi anlamıştı. Eğer Hennu onlarla gitmezse kadını öldüreceğini ima ediyordu Hector. Hem de gözünü bile kırpmadan. Maya’nın aklına gelen tek yol ise bir şekilde oradan kaçmaktı. Ama bunu nasıl yapacağını hala bulamamıştı. Sabaha kadar düşünmüş ama büyükannesinin hastalıktan ağırlaşan bedeni aklına gelen her plana engel olmuştu. Önce yatağında yatmaya devam eden Hennu’ya baktı ve aklına gelen ilk şeyi yapmaya karar verdi. Derin bir nefes alıp dışarı çıktı.
Aynı saatlerde John’da yatağından kalkmış ve kahvaltısını yapmadan soluğu annesinin yanında almıştı. O Kraliçenin süitine girdiğindeyse karşılaştığı durum daha da çaresizce sinirlenmesine neden oluyordu. Annesi feryat figan içinde bağırıyor “Beni öldürün, bu acıya katlanamıyorum.” Diye yanında ki nedimelerinin O’nun acısına son vermelerini istiyordu. Yavaş adımlarla annesinin yanına gelip eğildi. Elini hala ağlamaya devam eden annesinin eline uzatıp incitmekten korktuğu bir çiçeği tutar gibi oldukça narin bir şekilde Kraliçenin elini tutup dudaklarına götürdü. “Ne olur dayanın Kraliçem sadece birkaç gün daha. Sonra acılarınız hafifleyecek ve eski günlerimize döneceğiz.” Süitten dışarı çıktığında hızlı adımlarla kendi odasına yöneldi. Arkasında onu takip eden muhafızlarına dönüp aniden durdu. “Hector’dan bir haber var mı?” Baş muhafızın yerine O gelene kadar bakacak olan Philip, Kralın yanına bir adım daha yaklaşıp konuşmaya başladı. “Efendim gidecekleri yer saraya dört günlük mesafedeydi. Büyük ihtimalle şimdi oradadır. Bugün yola çıkarsa dört gün sonra sarayda olurlar.” Deyip tekrardan bir adım geri çekildi.
John; zamana karşı yarışıyor olmanın ve çaresizliğin ağır yüküyle farkında olmadan sıktığı yumruğunu yavaşça açıp adımlarını hızlandırarak tekrardan yürümeye devam etti. Bu arada yol üzerinde yanından geçtiği ve hatta o geçerken reverans yapıp kenara çekilen Amly’i bile fark etmeden süitine girdi. Amly yüzünde beliren hırs ve umursanmazlığın verdiği sinirle içten içe küçük bir kriz geçirse de bunu yanında ki diğer düşeslere belli edecek değildi. Kraliçenin odasına doğru yürümeye devam etti. Aynı dakikalarda Maya’da Hector ve adamlarının oturduğu yere doğru yavaş adımlarla yürümeye devam ediyordu. Hector’un sırtı Maya’ya dönük olduğu için onun geldiğini fark eden son kişi Hector oldu. Maya yavaşça öksürüp “Seninle konuşmam gereken bir şey var.” Deyince Hector oturduğu yerden ayağa kalkıp “Konuş.” Dedi sadece.
Maya derin bir nefes daha alıp, elleriyle yaptığı yumruğu bu adamın yüzüne yapıştırmamak için kendini daha da sıkarak konuşmaya başladı. “Büyükannem sizinle gelmeyi kabul etti. Madem Kraliçeniz bu kadar hasta ve o yaşlı kralınız bu kadar insafsız başka çaremiz yok gibi görünüyor.” Hector; geleceklerini anladıktan sonra Maya’nın konuşmasını daha fazla duymaya gerek duymadan araya girip “Tamam o halde. Hemen hazırlanın ve yola çıkalım.” Deyince, Maya şöyle bir etrafına bakınıp “Sizinle gelecek ama sizde gördünüz uzun zamandır hasta. O nedenle de hazırda ilacı yok. Gitmeden önce ormandan toplamamız gereken bazı bitkiler var.” “Yani?” dedi Hector. “Yanisi şu, ben size listeler vereceğim. Ve sizler bu listede yazılı olan şeyleri bulup getireceksiniz. Biz de bu arada yolculuk için hazırlanacağız. Hem bu şekilde daha çabuk yola çıkmış oluruz.” Hector duyduğu sözlerle yüzüne yayılan ve karşısındakini küçük gördüğünü belli eden ifadeyi hiç bozmadan kendinden iki adım ötede duran Maya’ya iyice yaklaşıp “Kendini çok akıllı zannediyor olmalısın. Akıllı olabilirsin ama ben senin sandığın kadar aptal değilim. Söylediğin bitkilerden eminim sarayda da vardır ya da ilaçlardan. Şimdi bu şaklabanlığı bırak ve hazırlan. Güneş iyice tepeye çıkmadan önce yola koyulacağız.” Dedi ve geri çekildi.