28.Bölüm

691 42 1
                                    

Yazar; Aslıhan Saranghae

Maya elindeki çaydan bir yudum alıp oturduğu yerden ayağa kalktı. “Şimdi ne olacak.” Derken yüzündeki ifade korkudan çok bezmişlikti. Hector ise Maya’nın yanına gelip “Kaçabileceğimiz kadar uzağa gidip, yeni bir hayat kuracağız.” Dedikten sonra, pencereden dışarı bakmaya devam eden sevdiğinin arkasından sarılıp gülümsedi.

“Yarın sabaha Cornvels’de oluruz. Oradan sonrada batı kıyısına geçip limana gideriz. Yanımda yeteri kadar altın var. Yolcu gemisi olmasına gerek yok, yük gemisi de olur. Herhangi birine binmeyi başardık mı gerisi çorap söküğü gibi gelir.” Maya sıkıca omuzlarından onu kucaklayan kolları, yavaşça okşayıp “Umarım herşey anlattığın kadar kolay olur.” Dedi.

Hector kısa bir iç çekişin ardından “Herşey dediğim gibi olacak. Başka çaremiz yok. Hem zamanla John’da yaptığını anlayacaktır; Bu ülkeden ayrıldıktan sonra bizi bulması imkânsız.” “Gerçekten anlayacak mı?” “Anlaması lazım.” Deyip sustu Hector. “Artık geçmişi düşünmeyelim. Hava kararınca hemen yola çıkarız.” “Peki.” Dedi Maya sesinde sevdiğine olan teslimiyeti hissedilebiliyordu. Sanki birden ürpermiş gibi ellerini Hector’un kollarının üzerinde yeniden gezdirdi. “Bu gece soğuk olacak gibi.” “Evet. Daha sıkı giyinmeliyiz.”

Onlar yola koyulabilmek için geceyi beklerken John’da yeniden muhafızlarıyla birlikte yollara düşmüştü. Gecenin bıraktığı izler güneşin aydınlığında daha da belirgin olacaktı; en azından John böyle düşünüyordu. Atının üstünden inip kilometrelerce arkasında kalan yıkık köye baktı. Yanındaki muhafız ise “Majesteleri sizi anlıyorum ama orada olmaları imkânsız. Nerdeyse her taşın altına baktık. Bu kadar kısa zamanda buraya gelmeleri bile mümkün değil bence hala ormanda saklanıyorlar ve biraz zaman geçince kaçacaklar.” Dedi kendisinden emin bir sesle.

John’un bu inadını anlayamıyordu. Sadece bir gece boyunca onca yolu gelmiş olmaları mümkün değildi; bunu anlamak bu kadar mı zordu. Adam söylene söylene arama yapmaya devam ederken, bir şey bulamayacağına o kadar emindi ki az ilerde ışıldayan şeyi bile çok sonra fark etti.

Eline aldığı kırık kolye parçasını, avucunun içinde sıkıca tutarak John’a götürdü. “Majesteleri bir şey bulduk.” “Nedir o?” diye sordu John; telaşı her halinden belli oluyordu. Muhafızın elinde Maya’ya hediye ettiği kolyenin parçalarını gördüğü an ise ne hissedeceğini şaşırmış halde kolyeyi eline aldı.

“Siz aramaya devam edin. Buradan geçmişler, belki de hala buradalar. Her taşın altına bakın.” Deyip avucunun içinde sıkıca tuttuğu kolyeyle birlikte yeniden atının üstüne bindi. Askerlerinden biraz ilerisine gidip önünde uzanan engebeli yola baktı.  O an bedeni orada olsa da kalbi elinde sıkıca tuttuğu kolyeyi, büyük bir mutlulukla Maya’ya hediye ettiği gündeydi. Bu kolyenin her şeyi yeniden başlatacağını, bütün sırları ortaya çıkaracağını ve yıllar sonra yeniden bulduğu aşkına kavuşacağını düşünmüştü. Şimdi geldiği noktada ise elinde sadece bu kolye kalmıştı.

Sevdiği, güvendiği kim varsa hepsi tek tek sırtından bıçaklamış bu da; öfkesini, tutkusunu daha da harmanlamıştı. Maya’yı düşünürken kalbi sıkışıyor, onu yeniden kaybettiği için canı daha çok yanıyordu. “Kahretsin Maya! Nerdesin?” diye söylendi. Sonra atının yularından sıkıca çekip arkada kalan yola döndü. Maya’nın nerede olduğunu tam olarak bilmese de bu kasabada olduğuna adı kadar emindi.

Hector gece boyunca atla buraya kadar gelmişti ama buradan sonrasını gündüz gözüne gitmeye cesaret edemezdi; hele de yanında Maya varken. “Buralardasın… Ama nerde?” diye söylenip yeniden bakınmaya başladı. Birkaç dakika sonra ise elinden gelen hafif sızı ile avucunu açtı. Sıkıca tuttuğu kolyenin kesik mücevheri avucunu kanatmıştı.

Tutku!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin