Yazar; Aslıhan Saranghae
Maya sorduğu sorunun cevabını almaya bile korkar bir ifadeyle kraliçenin odasından koşar adım ayrılırken onun ardından koşan kişi John’du. Hector ise geldikleri duruma inanamaz gözlerle sevdiği kadının ardından bakıyordu.
Herşey allak bullak olmuştu. Kraliçe ise oğlunun öfkesini anlasa da Maya’nın böyle bir tepki verebileceğini hiç düşünmemişti. Ama şimdi Maya’nın sorularıyla da yüz yüze gelmişti. Onun sorularına vereceği cevaplar ise geçmişiyle arasında yaşanan, bir bakıma Dük Withshorm olayından dolayı “Günah çıkarma.” Olacaktı. Ama Maya’nın hiç çekinmeden yüzüne karşı sorduğu soruları o da defalarca kendisine sormuş, üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin kendisine verdiği cevaplarda bile hep açıklar bulmuştu; onların ardından gönderdiği adamları daha erken yollayabilseydi belki de olaylar bambaşka şekilde sonuçlanacaktı.
Eğer, konvoyun peşine gönderdiği adamlarını daha erken yollasaydı, bu katliamı durdurabilir miydi gerçekten? Yoksa ne olursa olsun hazin son, kaçınılmaz olan son muydu herkes için? Ya da gerçekten kendisi ve oğlunun hayatı için katledilen onca insanın ölüme gitmelerine bile bile mi seyirci kalmıştı? Sonuçta kocasının öfkesini ve kinini en iyi bilen kişi kraliçe Isabel’di. Ve onların sağ kalmasına müsaade etmeyeceğini bilmesi gerekirdi.
Saraydan dışarı çıkan Maya ise soluğu gene süs havuzunun yanında almıştı. Şimdi daha iyi anlıyordu; bu koskoca sarayda onu en çok sakinleştiren yerin neden burası olduğunu. Bu küçük havuz geçmişiyle arasında çok kuvvetli bir bağ oluşturmuştu. Öfkeliydi, korkmuştu ve en önemlisi bu saraya geldiğinden beri kendisini ilk kez bu kadar yalnız hissediyordu. En güvendiği Hennu’ya bile artık ne kadar güvenebilirdi ki?
Onun ardından kraliçenin odasında kalanlar ise John’un ağzından dökülenleri dinliyorlardı. “Bundan böyle hiç kimse, ama hiç kimse bu işe karışmayacak. Maya ve ben, bizden aldıklarınızı geri alacağız. Bu işe karışan kim olursa olsun bu kez onu affetmeyeceğim.” Odadan çıkıp kendi odasına giderken aklındaki tek soru ise Maya’nın Hector’a söylediği son cümleydi. “Haklısın. O zaman ilk önce sana sorayım. Beni almak için ormana geldiğinde mi biliyordun her şeyi, yoksa saraya döndükten sonra mı öğrendin? Bunca zaman beni kandırdın mı, yoksa yaşadığımız şeyler gerçek miydi?”
Yoksa Amly’nin asıl söylemek isteyip söylemediği gerçek bu muydu? Hector ve Maya arasında yaşanan şey neydi? Neden Maya Hector’a bunları sormuştu. Genç adamın Maya’ya bakışını birkaç kez yakalamıştı ama daha önceden bu konuyla ilgili konuşmalarından dolayı başka bir şeye yormak istememişti John. Şimdi ise aslında açık seçik ortada duran cevabı görmemek için bahaneler bulmaya çalışıyordu.
Hector ise izin isteyip kraliçenin odasından ayrıldıktan sonra Maya’yı nerede bulabileceğini bildiği için havuzun yanında aldı soluğu. Etraflarda kimselerin olmayışı ise havuzun yanındaki labirente yönelmesine neden oldu. Labirentten içeri girdiğinde gözlerinin önünden bir an olsun gitmeyen tek bir kare vardı. John ve Maya’nın kraliçenin odasına el ele girmeleri.
Labirentin içinde birkaç dönüş yaptıktan sonra aradığını bulmuş olmanın huzuru ile Maya’ya baktı. Genç kız ise Hector’un geldiğini görünce çömeldiği yerden ayağa kalkıp hızlı adımlarla yürümeye başladı. Adımları Hector’un yanından öfkeyle geçip giderken genç adam bu sessiz çığlıklara daha fazla katlanmak niyetinde değildi. Son bir hamleyle Maya’nın bileğinden kavrayıp kendisine çekti.
“Gitme!” deyip sıkıca sarıldı genç kıza. “Neden gitmeyim? Benden daha fazla ne saklayabilirsin ki?” diye karşılık verdi Maya. “Özür dilerim, biliyorum daha önceden söylemem gerekirdi ama gerçekleri öğrendiğim an bende en az senin kadar korktum. Ne yapacağımı bilemediğim için sustum. Bu kadar acı bir geçmişi öğrenmenin sana bir fayda sağlamayacağını düşündüm.” Maya öfkeyle yeniden elini çekip Hector’a baktı.