Yazar; Aslıhan Saranghae
Maya şifalı bitkiler odasına geldiğinde John’un kendisini odasında beklediğini öğrendi. Eli ayağına dolanmış halde beklemeye başladı. Korkuyordu. O odaya giderse, hele de dün gece yaşanılanlardan sonra neler olabileceğini kestirmek hiçte zor değildi. Ama gitmekten başka bir çaresi de yoktu. Yavaş adımlara yürüyerek kralın odasının önüne geldiğinde ise teşrifatçılar içeriye haber verip devasa kapıyı hafifçe aralamaya başladılar. John oturduğu yerden ayağa kalkarken, Maya’nın bütün bedeni zangır zangır titriyordu.
http://www.youtube.com/watch?v=kDm80qqUOjM
Korkudan, göğüs kafesini yarıp çıkmaya hazır kalbine inat, olabildiğince sakin adımlarla içeriye girdi. John’a çok fazla yaklaşmadan, girdiği kapıdan birkaç adım sonra durup, eteğinin yanlarından, farkında olmadan sıkıca tutarak hafifçe eğilip John’u selamladı. “Beni emretmişsiniz Majesteleri.” Derken sesindeki tedirginliği anlayabiliyordu John.
“Yaklaş!” İşte Maya’nın korkularını daha da arttıran söz bu olmuştu. “Yaklaş!” bir krala nasıl karşı gelinebilirdi ki? Hiçbir kitapta bunun yeri yoktu. Adımları geri geri gitmek isterken, onlara itaat edemeyeceği için John’a doğru yürümeye başladı. Ama aralarında birkaç adım kalacak şekilde yeniden durdu.
John ise daha fazla sessiz kalamayarak, Maya’nın bu tedirgin halini sormaktan çekinmedi. “Neden böylesin?” Aslında cevabını az çok tahmin ettiği şeyi Maya’dan duymak ve oradan söze girip içindekileri genç kıza anlatmak istiyordu. Maya kendisine yöneltilen sorunun ardından hala yere bakan gözlerini hızla yukarı kaldırıp John’a bakarken, odaya girdiği andan beri ilk kez göz göze geliyorlardı.
Hiçbir şey söylemeyeceğini anlayan John ise, kendisi de gergin olmasına rağmen yüzüne takındığı küçük bir gülümsemeyle devam etti konuşmasına. “Seni korkuttum değil mi?” Elini Maya’nın eline uzatıp, genç kızın korkudan buz gibi olan elini avucunun içine aldı. “Üşümüşsün.” Diyerek kızın elini hafifçe sıvazlamak istedi ama Maya aniden çekti elini. “Üşümedim.” Kısa ve özdü cevabı. Dahası vücut dili daha da açık cevaplar veriyordu John’a. Ama genç kral bundan çekinip aklındakileri geri plana atacak sınırı çoktan geçmişti.
Yeniden Maya’nın eline uzanıp, elinden tuttuğunda ise bu kez Maya elini çekmeye çalıştı. “Majesteleri lütfen!” diyebildi genç kız. Daha fazlası da geçiyordu aklından ama şimdilik susuyordu. “Benden korkuyor musun?” diye sordu bu kez John. Maya yeniden gözlerini, John’un gözleriyle aynı hizaya getirirken genç kral cevabını bildiği bir soruyu sorduğu için çoktan pişman olmuştu. “Haklısın, henüz benim bildiğim şeyleri bilmiyorsun. Ama öğreneceksin. Çok yakında herşey…” deyip sustu.
Hector ise orada yaşanılanlardan habersiz kralın odasının önüne gelmişti. Teşrifatçılar verilen emir üzerine Krala sorma gereği bile duymadan kapıyı ardına kadar açtılar. Çünkü Kral “Hector gelir gelmez içeri alın.” Demişti. Hector bu telaşı sebebini bilemediği için merakla içeri girerken John’da çoktan eline aldığı kolyeyle Maya’nın yanına gelmişti bile. İşte tam da bu sırada içeri girmişti Hector.
Kapıdan girip bu manzarayla karşılaşınca olduğu yere mıh gibi saplandı genç adam. John ise içeri giren Hector’u umursamadan parmağıyla bekle işareti yapıp, Maya’nın boynundaki kolyeyi tek eliyle söküp aldı. “Majesteleri!” diyerek şaşkınlığını belli eden Maya’nın gözleri önünde elindeki kolyeyi odanın içinde yanmaya devam eden şöminenin içine fırlattı. Bundan sonra hiç kimse Maya’ya geçmişini unutturamayacaktı.