30.bölüm

1.7K 99 23
                                    

Yazar; Aslıhan Saranghae

Maya ve Hector yaşadıkları onca zorluğa rağmen şimdi birbirlerinin bedenlerinde yeniden doğuyorlardı. John kulübede yaşanılanlardan habersiz onlara doğru yürürken aralarındaki tek şey o küçük orman kulübesinin, yağmurdan ıslanmış ahşap duvarıydı. Hector ve Maya yeniden birbirlerine dokunmaya devam ederken, John’un elinde tuttuğu tek şey ise öfkesiydi; Öfkesi olanlara mantıklı bakmasını engelliyordu.  Dünyaya gözlerini açtığı ilk andan itibaren her şeyin tek sahibi olarak yetiştirilen bu adam, sahip olduğunu düşündüğü şeylerin elinden alınmasını, daha doğrusu sevdiği herkesin ihanet ederek ona karşı sadakatsizlik yapmasını kabul edemiyordu.

Tutkusu, içindeki aşkında önüne geçmişti. Handa gördüğü manzara ise her şeyin üzerine tuz biber ekmiş, öfkesi katbekat artmıştı. Ona göre kendisi; Hector ve Maya’yı yakalamak için her şeyini ortaya koymuş, ama ondan kaçan Maya ve Hector ise korkmaktan ziyade daha da birbirlerine sokulup, birlikte olmak için her fırsatı değerlendirmişlerdi. John dipsiz bir kederin içinde çaresizlikle kıvranırken, Hector; o sadık adamı, gözü kapalı canını teslim etmekten kaçınmayacağı şövalyesi, kralının sevdiği kadınla birlikte oluyordu.

Yakalamak için peşlerinden gideceğini bildiği halde onların bu umursamaz tavrı ve bu durumun John’a verdiği kızgınlık, kırılmışlık elbette gözle görülebilecek kadar yüzünde belirginleşiyordu, ama John’un hissettiği başka bir duygu daha vardı. Yalnızlık! Maya’nın ölümü ardından-ki yıllarca öldü sandığı için üzüntüyle yaşamıştı.- bütün her şeyi olmuştu Hector. Acısını, hüznünü, sarayın kalın duvarları ardında geçirdiği o bitmek bilmeyen yalnızlığını Hector’un dostluğuyla unutmuş ve Maya’nın ardından tekrar onda can bulmuştu. Bütün sırlarını, korkmadan çekinmeden açtığı tek kişiydi Hector. Maya’yı bile ilk ona anlatmıştı.

Ama o çok güvendiği Hector, arkasından dolaplar çevirmiş, sevdiği kadının aklını karıştırmış, Maya’ya kalbini açmak için fırsatını kollayan kralına, yani John’a şans vermeyip ilk fırsatta sırtından bıçaklamış, yıllarca acısını çektiğini bildiği, yeniden hayatta olduğunu öğrenince ise kabına sığamadığını kendi gözleriyle gördüğü John’a acımadan, Maya’yı da alıp saraydan kaçmıştı.

Kendisiyle, yaptıklarıyla, yapacaklarıyla hesaplaşıyordu John. Hector’un mu, yoksa annesi kraliçe Isabel’in mi yaptığına daha çok sinirlenmeliydi? Bilemiyordu. Babasının ona ördüğü kalın duvarları, annesinin sevgisiyle ancak yok edebilmişti. Hiçbir zaman kötü bir insan olmamış ama saray içindeki entrikalar, annesine karşı yapılan saygısızlıklar, o daha küçücük bir çocukken, insanlara karşı güvensiz, kin dolu ve uzak kalmasına neden olmuştu. Babası öldükten sonra tahta geçerken yemin etmişti; asla babası gibi zalim, halkına karşı kulakları tıkalı bir kral olmayacaktı. Halkını yönetirken de hep buna dikkat etmişti, ama saray içi tutumu hep mesafeli, önceden yaşadığı olaylar yüzünden hep güvensizdi.

Saraydaki herkesin içten pazarlıklı ve çıkarları için ona yakın durmaya çalıştığını biliyor, bazen istemese de Hector içinde böyle düşünebiliyordu. Ne de olsa şövalyesi de kral olduğu için ona bu kadar itaatkâr olmuştu. Kendisini bu sarayın dışına çıkaran tek şey ise Maya ile geçen sayılı dakikaları düşündüğü o anılar yumağıydı. Ve bir gün hiç beklemediği bir anda, her bakışında ona birisini hatırlatan bu kızın; gerçekten özlediği, yeniden görmek için birçok şeyini feda edebileceği Maya olduğunu öğrenmek…

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 21, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tutku!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin