9.Bölüm

1.1K 64 1
                                    

Yazar; Aslıhan Saranghae 

“Kral John Heravil…” diye bağırıyordu kapıda ki muhafız. Herkes başını öne eğerken Maya ise merakla kapıya doğru dikmişti gözlerini. Bundan sonra geçmişiyle arasında sadece bu kapı kalıyordu aralanmak için. 

Yavaşça açılan kapıdan içeri giren kral adımlarının ritmine aldırmadan yürümeye devam ederken, Maya’nın krala çevirili bakışlarını fark eden nedimelerden biri kızın kolunu dürtüp, başını aşağıya eğmesi yönünde ikaz etti. Şimdi Maya’nın da bakışları yere çevrilmişti. Önünden geçip giden kralın yüzünü görememişti. Kral ise çocukluğunun, biricik dostu Maya’dan habersiz; önünde saygıyla eğilen can dostu Hector’un selamını alıp sımsıkı sarıldı. “Şifacı nerede?” diye sorduğu anda ise Hennu belirdi cibinlikle kaplı olan yatağın kenarından dışarı çıkıp. Hennu’nun yanına gelen kral “Herkes dışarı çıksın.” Deyince odanın içinde bulunan nedimeler hızlı adımlarla dışarıya çıkmaya başladılar. Bir tek Maya afallayıp kalmıştı. Acaba dışarı mı çıkmalıydı, yoksa içeride mi kalmalıydı. 

Kral John ise odanın içinde kalan Maya’yı kastederek Hector’a döndü. “Herkes!” dedi tekrarladı. Hector durumu anlamıştı. John, Maya’yı hizmetçilerden biri zannetmişti. “Efendim, o kız şifacının yardımcısı.” Diyerek durumu anlattı. Bunun üzerine John konuşmaya başladı. “Uzun zamandır sizin saraya gelmenizi bekliyorum. Onu bir kez iyileştirmiştiniz. Yeniden iyileştirin.” Hennu karşısında ki gencin isteğini anlıyordu ama Kraliçe Isabel için yapabilecekleri sınırlıydı. Yatağın baş kısmından destek alıp konuşmaya başladı. “Ben elimden geleni yaparım ama size ümit veremem.” Dedi. John ise onca umutsuz sözlerin ardından, içinde yeni bir umut ışığı açan Hennu’dan bu sözleri duymaya hazır olmadığı için bakışlarını Hector’a çevirip “Onlarla ilgilen, ne isterlerse ellerinin altında bulunsun. Ve siz…” deyip tekrardan Hennu’ya döndü. “Eğer anneme bir şey olursa siz de bu saraydan sağ çıkamazsınız.” Deyip geldiği gibi hızlı adımlarla annesinin yanına gelerek ter içinde ki kadının alev alev yanan alnına masum bir öpücük kondurdu. 

Bu arada olanı biteni birkaç adım geriden izleyen Maya her zaman yaşlı olduğunu düşündüğü kralın, yüzünü görmese de vücudu ve ses tonundan genç bir adam olduğunu anlamıştı. Hector’un kendine attığı kaçamak bakışlar ise elini ayağını nereye koyacağını şaşırmasına neden oluyordu. “Adamı böyleyse, kral kim bilir ne kadar zorbadır.” Diye geçirdi içinden. İlk günden göze batmak işine gelmeyeceği için Hector’un ona yönelen her bakışında sanki yanlış bir şey yapıyormuş gibi kendini düzeltmeye çalışıyordu. 

Hennu ise içinden ettiği duaların kabul olması için elinden geleni yapmakta kararlıydı. Yaşlı bedeni buna izin verdiği ölçüde. 

John tekrar Hector’a dönüp “İşlerini halledince yanıma gel.” Dedikten sonra odadan ayrıldı. Hennu ise John’un ardından Hector’a dönüp “Eğer Kraliçenizin iyileşmesini istiyorsanız bir müddet ona sadece biz bakacağız.” “Nedimeleri olmadan kraliçeyi sizinle yalnız bırakamam.” Diye karşılık verdi Hector. Hennu’nun cevabı gayet açıktı. “O zaman Kraliçeniz de her gün yavaş yavaş zehirlenmeye devam eder.” “Nasıl yani?” diye sordu Hector. “Nasılı şu ki; Kraliçenin belki yemeğine, belki ilacına bir şeyler katılmış Ama bu her gün azar azar yapıldığı için kimse bir şey fark etmemiş. Eğer yeniden odasını, o insan kalabalığı ile doldurursanız benim yaptığım tedavinin hiçbir anlamı kalmaz. Önce zehri vücudundan atmasını sağlamalıyız.” “Başka bir planın var değil mi? Onca hekimin anlayamadığını; sen daha doğru dürüst muayene bile etmeden nasıl anladın?” diye sordu içinde ki şüpheci taraf devreye girmişti. “Unuttun galiba küçük, ben bir şifacıyım. Ne hekim, ne de para peşinde dolanan bir şarlatan değilim. Üstelik kraliçeyi iyileştirmek için sizden bir şey de talep etmiyorum.” 

Tutku!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin