23.Bölüm

801 53 1
                                    

Yazar; Aslıhan Saranghae

John, Amly’nin sözlerine sinirlenerek genç kadının yanına gelip, kolundan sıkıca kavradı. “Söylediğin şeyi bana ispat edeceksin, yoksa bunun bedeli ağır olur.” Amly ise yüzünde sinsi bir gülümsemeyle: “Majesteleri bu dünya cidden sizin sandığınız gibi bir yer değil. Hele de güvendiğiniz insanları çok iyi seçmeniz gerekli. Hector’un sizin verdiğiniz mektupla ilk önce Kraliçe Isabel’in odasına gittiğini kendi gözlerimle gördüm.” Diye tekrar etti.

“Eğer bu dediğin aşağılık bir yalandan ibaretse, senin şuracıkta kafanı koparırım.”  John, yanına aldığı muhafızlarla Hector’un odasının yolunu tutarken, Amly ise bundan sonra olacakların kendi aleyhine işleyeceğinden adı kadar emindi; Ona göre iyice yalnızlaşan kral soluğu kendisinin koynunda alacaktı.

Muhafızlarıyla birlikte Hector’un odasına gelen John ise kapıyı açan muhafızın “İçeride hiç kimse yok majesteleri.” Sözleriyle “Bana hemen Hector’u bulun.” Diye bağırıp bu kez de annesinin odasına doğru yürümeye başladı. Kapının önüne geldiğinde hala çok sinirliydi. En güvendiği adamının bunları yapmasına bir türlü mantıklı bir neden bulamıyordu. Ama son anda aklına gelen şeyle annesinin odasına gitmek yerine kendi odasına doğru yürümeye başladı yeniden. Fikirleri anbean değişiyordu. Aklı gibi adımları da aynı karmaşanın içinde kaybolmuş gibiydi.

Hector ise çoktan piskoposa doğru yola çıkmıştı. John yeniden odasına girdiğinde Amly’nin sözlerine güven olmayacağını bilse de içindeki şüpheden kurtulmak adına Hector’la konuşması gerektiğinin farkındaydı. Odasına giren muhafız ise “Majesteleri lort Hector Ricaldi manastıra gitmek için yarım saat önce saraydan ayrılmış.” Deyince, muhafıza “Çekilebilirsin.” Deyip kapanan kapının ardından yatağına uzandı.

Son birkaç gündür yaşadığı şeyler Maya’yı yeniden bulduğu anda, annesinin muhalefetiyle karşılaşması onu haddinden fazla şüpheci ve öfkeli yapmıştı. Gözleri istemsiz kapanırken yeniden düşüncelere dalmıştı; aynı Maya gibi.

Maya ise yeniden odasına geldiğinden beri gördüğü kâbusu düşünüyordu. Uyumaktan korksa da, bedeni son günlerde yaşadığı gerilimden olsa gerek yeniden uykuya yenik düşmüştü. Ve uykuya teslim olan ruhu ona yeni kapılar açmaya başlamıştı bile. Bir rüyanın içinde bulmuştu kendisini. “Burayı tanıyorum.” Diye söylendi rüyasının içinde. Şu anda olduğu halindeydi. Ama önünde suyla oynayan kıvırcık saçlı küçük bir kız vardı. Sarayın süs havuzunun yanındaydı. Birden yanında beliren, kendinden büyük olduğu belli olan genç ise elindeki suyu küçük kızın yüzüne fırlattı. İşte o an Küçük kız da ona su fırlatan kişinin bacağına sert bir tekme indirdi. Birden bulundukları yerin az ilerisindeki kadın bağırmaya başladı. “Leydi Maya gitmemiz gerek efendim.”

İşte tüm rüyası bundan ibaretti Maya’nın. Gözlerini açtığında kalbi güm güm atıyordu. Sanki yeniden yazılıyordu bütün hayatı. Unuttuğu, geçmişine dair bilmediği ne varsa tüm anıları bir bir yerlerine oturuyordu hafızasında. Ailesini hatırladı ilk önce. Bedeni yattığı yatağın üstünde tir tir titrerken, gözlerinden oluk oluk yaşlar akmaya başladı.

Handa yedikleri yemeği, bir daha saraya gidemeyeceğini orada öğrendiğini ve John’u bir daha göremeyeceği için ne kadar üzüldüğünü o anda hatırlıyordu. Aklındaki tüm sorular ise bir bir yanıt buluyordu. Hennu ile nasıl tanıştığı, acılar içinde ölen dadısının Hennu’ya anlattıkları; hepsi geçmişten gelen birer misafir gibi, kendi yerlerine davetsizce kurulmuşlardı.

Öğrendiği, daha doğrusu yıllar sonra hatırladığı şeyler üstündeki yükleri alıp götürürken, bir yandan da yeni yükler bindiriyordu. John’u görmek için her sabah o süs havuzunun oraya gittiğini hatırlıyordu. Küçücük kalbi annesinin ikazlarına rağmen onunla her gün inatlaşmasına neden oluyor ve annesi en sonunda çenesinden kurtulamayacağını bildiği için küçük kızı dadısıyla birlikte sarayın bahçesine yolluyordu.

Tutku!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin