Yazar; Aslıhan Saranghae
“Majesteleri… Yalvarırım, ne olur onu affedin. Bana bir şey olacağından koktuğu için böyle davrandı.” Maya’nın sözleri, John’u sakinleştirmek yerine daha da çileden çıkarıyordu. “Sana öyle mi dedi bu alçak?” diye bağırdı John. “Seni ne kadar özlediğimi, hüzünle andığımı bile bile sana kötü bir şey yapabileceğimi mi söyledi?” “Majesteleri… Öyle demek istemedim. Sadece işlerin bu duruma gelmemesi için.” Deyip Hector’a baktı Maya.
Hector ise Maya’ya bakıp “Eğer benim ölümüm sizi sakinleştirecekse, öldürün beni. Ama lütfen durun artık. Esip gürleyerek hiçbir yere varamazsınız.” “Bir yere varmak mı? Tek istediğim sevdiğim kadına, elinden alınan her şeyi, mutluluğunu geri verebilmekken bunu bana söylemeye nasıl cesaret edersin?”
Bir saat kadar sonra, Hector muhafızların kolunda mahzene indirilirken, Maya’da John’un yanında sessizce bekliyordu. John ise Hector’un söylediği son sözleri düşünüyordu aynı sessizliğin içinde. “Sevdiğiniz kadına hiç sordunuz mu? Onun mutlu olmak için ne istediğini biliyor musunuz?” Başını sağa sola sallayıp, ayağa kalktı. Kapıya doğru yürümeye başladığında ise Maya’da onu takip ediyordu.
Kapının üstüne sertçe tıklatıp, dışarıdaki muhafızlara kapıyı açmalarını işaret edip, yan gözle Maya’ya baktı. “Ben gelene kadar buradan dışarı çıkmanı yasaklıyorum.” Maya yavaşça yutkunup “Peki Majesteleri.” Dedikten sonra Onun dışarıya çıkmasını beklemeden dilinin ucundaki soruyu sordu. Biliyordu, eğer John bu odadan çıkıp giderse olacakların önüne geçmek için başka bir fırsatı olmayabilirdi.
“Majesteleri… Hector’u cidden…” “Cidden ne?” diye karşılık verdi John. “Onu gerçekten cezalandıracak mısınız?” “Sence?” deyip bir an duraksadı genç kral. Maya’ya yüzünü dönmek, onun gözündeki aşkı fark etmek istemiyordu. Elleri arkadan birbirine bağlanmış halde konuşmasına devam etti. “Sence bu davranışı cezasız mı bırakmalıyım?” “Majesteleri o aslında bana değil, size de kötü bir şey olmasını engellemek için öyle davrandı.”
John bu kez göreceği her ne ise ona bile katlanmaya hazır halde Maya’ya öfkeyle dönüp, genç kıza baktı. Maya ise başka bir şansının olmadığını bildiği için korksa da konuşmaya devam etti. “Ben de ilk başta bu yaptığının sadece Kraliçe Isabel’in bir oyunu olduğunu düşündüm. Ama Lord Hector için benden önce siz vardınız. Saklayacak değilim. Beni sevdiğini biliyorum ama size de ne kadar bağlı olduğunun farkındayım.” “Sus artık!” diye bağırdı John.
Önünde duran genç kızı kollarından kavrayıp arkasında duran diğer odanın kapısına yapıştırıp “Sus… Şu anda bunları dinlemek, duymak istemiyorum.” “Asıl bunları duymak zorundasınız majesteleri. Birazdan yapacağınız şeyden, daha sonra pişman olmamak için bunları en çok da şimdi duymak zorundasınız. Babanızın yaptığı hataya sizde düşmeyin lütfen.”
“Babam mı? Babam ve benim yaşadığımız şey sence aynı mı?” Maya gözünden akmak için direnen yaşı serbest bırakıp “Sizce?” diye sordu. “Babam kendi inandığı şüpheler yüzünden masum insanları katletti. Bense…” deyip daha da sıktı genç kızın kollarını. “Bense bana açıkça ihanet etmiş olan kişiyi cezalandıracağım.” “O zaman beni de cezalandırmalısınız.” Diye karşılık verdi Maya. “Seni mi?” “Eğer ortada bir suç var ise, bunu ikimiz de aynı oranda işledik.” “Sus artık… Beni anlamak bu kadar mı zor?” “Asıl anlamak istemeyen sizsiniz. Ya da ben anlatamıyorum size.”
John’un gözleri duyduğu her sözle daha da büyüyordu sanki. “Hector ve ben ilk tanıştığımızda ne ben, ne de o gerçekleri bilmiyorduk. Ben bir şifacının torunu, o ise yaşlı bir kralın muhafızıydı. Saray yolunda önümüzü kesen dilencilerden hayatımı kurtardığı an bile bunu benim için değil, kralı için yaptığını söyleyecek kadar kalpsizdi. Bana olan hislerini ise ne ben, ne de kendisi öyle, bir anda fark etmedik. Birbirimizi tanıdıkça, ormandaki o gece şelalenin buz gibi suyuna atlayıp, hayatımı ikinci kez kurtardığında anladım hislerimi. Ve o da, o gecenin sabahında söyledi gerçekten hissettiklerini.”
“Yeter artık!” diye bağırdı John. “Ne derseniz deyin bunları bilmek zorundasınız.” Deyip devam etti Maya. “O gece ve ondan sonra gözlerimizde sadece aşk vardı. Ta ki…” deyip yutkundu “ nedenini anlayamadığım bir şekilde, Hector’un bakışlarında ki pişmanlığı görene kadar. O gece sanırım benim gerçekte kim olduğumu öğrendiği geceydi. Ve inanın bana şimdi daha iyi anlıyorum. Bana duyduğu aşk kadar, size duyduğu bağlılık yüzünden de bu pişmanlığı yaşıyordu. Eğer mektubu piskopostan önce annenize götürdüyse bunu sadece benim için yapmadı; buna adım kadar eminim.”
“Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?” diye sordu John. “Eminim çünkü tek derdi bana olan aşkı olsaydı en azından bir kere olsun bana buradan kaçıp gitmeyi teklif ederdi. O ise her şeyi yoluna koymayı, sizin başınıza başka bir sorun açılmamasını istedi. Bunun içindi tüm çabası.”
John kollarını gene sertçe çekip “Bunların hiçbiri umurumda değil. Herkes hak ettiği şeyi yaşayacak. Ve bu diğerlerine ders olacak.” Maya’nın kendisine uzanan elini sertçe kavrayıp, odanın içine iteledikten sonra yeniden kapıya uzanıp, Maya’nın yere düşmesini umursamadan oradan dışarı çıktı. Maya ise hala bağırıyordu. “Majesteleri… Lütfen… Yalvarıyorum size…” John ise dışarıdaki muhafızlara yeni emrini veriyordu.
“Leydi Maya, benim iznim olmadan, bu odadan dışarıya asla çıkmayacak!”
Hector mahzenin en kuytusunda kendisine yazılan kaderi beklerken, Maya Kral John’un odasında bildiği bütün duaları tek tek okuyordu. Söylediği sözleri söylememiş olmayı bile diledi o an. Hennu’nun dediği doğruydu; burada oluşu, herkesin hayatını alt üst etmişti. Şimdi ona hak veriyor olmak ise hiçbir işine yaramıyordu.
John ise aynı dakikalarda mahzene inen taş merdivenlerde, ardında onla birlikte yürüyen iki muhafızıyla birlikte yavaş adımlarla aşağıya doğru iniyordu. Bu gecenin hesabı daha kapanmamıştı. En son tahta kapı açılıp, içeri girdiği anda ise garip bir şekilde Hector’la karşılaştıkları ilk gün geldi aklına. Henüz ikisi de çocuk yaşlarda sayılırdı. Maya’nın acısı hala içini yakıyordu. Sarayın içinde kendisini koyu bir yalnızlığa mahkûm etmiş, annesinden başka hiç kimseyle mecbur olmadıkça konuşmuyordu.
İşte öyle bir zamanda girmişti Hector onun hayatına. İçindeki o büyük boşluğu dolduran bir kardeşten farksız olmuştu zaman ilerledikçe. Şimdi geldikleri noktayı en kötü kâbuslarında bile görmemişti John. Gözlerini hızla kapayıp, yeniden açtı. Önünde duran diğer kapıyı açmalarını emredip beklemeye başladı.
Kapı yavaşça açılırken Hector’a soracağı tek bir soru ve asla dönmeyeceği bir kararla buraya geldiğini iyi biliyordu John. Diğer yanda ise Kraliçe Isabel ardındaki dört muhafızla birlikte John’un odasının önüne gelmişti. “Kapıyı açın!” diye bağırdı. Muhafızlar ne diyeceklerini şaşmış halde, önce birbirlerine sonra yeniden kraliçeye bakarken, yaşlı kadının ardındaki iki muhafız kapı ağzında bekleyen adamları etkisiz hale getirmek için daha fazla beklemeye gerek duymamışlardı.
Kapı önüne yığılan adamların ardından önünde duran büyük ahşap kapıyı hızla açan diğer iki muhafız ise kraliçenin içeri girmesi için kenara çekildiler. “İşte buradasın küçük kız… Haydi, ayağa kalk! Benimle geliyorsun.” Deyip hala orta yerde, dizlerinin üstünde oturmaya devam eden Maya’ya elini uzattı. Maya ise kendisinden önce “Ya Hector?” diye sorunca, kraliçe ardında kalan kapıya döndü.
Hector adımlarını hızlandırmış halde Maya’nın yanına gelip, üstündeki siyah pelerinin başlığını hızla açtıktan sonra “Buradan gidiyoruz leydim. Başka çaremiz yok.” Deyip genç kızın elinden tutup, yerden kaldırdı. Maya şaşkın, korkmuş, ürkek ve aklında sorularla ayağa kalkıp Hector’un peşi sıra koşmaya başladı. Sarayın dışına bir an evvel varmak ve onları bekleyen İngiliz atına bir an evvel binmek zorundaydılar.
John ise aynı anda önünde açılan kapıdan içeri girip Hector’u göremeyince öfkeyle ardındaki muhafıza döndü. Muhafız titreyen sesiyle konuşmaya başladı. “Majesteleri az önce anneniz kraliçe Isabel ve üç adamı gelip…” adam daha sözünü bitirmeden yediği tekmeyle kendisini yerde bulmuştu. John az önce ağır ağır indiği merdivenlerden, şimdi koşar adım yukarı çıkıyordu. Kader hangisi için iyi yönde tecelli edecekti bilinmez ama zamanın hızla ilerlediği bir gerçekti.
25.bölüm sonu
26.bölüm gelen beğeni ve yorumlara göre ya bu gece 12 de ya da yarın gene bu saatlerde gelecektir.
Aslıhan Saranghae