11• geri gelecek...

2.2K 353 141
                                    

Kobasolo & Lefty Hand Cream (cover) - No.1






10.05.17

Evim, onun kokusu...
Odam, onun kokusu...
Yatağım, onun kokusu...

O nefret ettiğim vanilya kokusuna boğulmak istiyorum. Bu normal mi? Çiçekli vanilya kokusu, dışardaki silik güneşe inat evimin içi baharla kaplı... Odamda çiçekler açıyor. Yatağımda çiçek festivali, vanilya çiçekleri serili çarşafımda...

Korkularım, kabuslarım kapı dışında kalmış gibi.

Dün gece o buradaydı diyorum kendi kendime, inanamayan yanlarım var hala. Şurada güldü, burada kahvesinden bir yudum aldı, ellerini şurada tuttum diyorum. Ama inanamıyorum. Dudaklarını nasıl öpmek istediğimi hatırlıyorum da neden öpemediğim yok zihnimde. Öpsem o da beni öper miydi diyorum cevabım yok kendime.

Gülüşünü düşündükçe gülümsüyorum. Susuşunu düşündükçe gülümsüyorum. Bakışlarını kaçırdığı anlar geliyor gözümün önüne yine gülümsüyorum.

Kendimi şanslı hissediyorum. Bunları yaşayacak kadar şanslı ve yaşadığı için mutlu.

Odadan gelen kısık horultuya gülümsüyorum. Başka bir boyuttan açılmış şarkı gibiydi duyduğum nefes alış verişleri, güzeldi diyorum. Yanında uyumak nasıl hissettirirdi merak ediyorum. Bu kadar yakınlık bile kalbime zarar oysa...

Kahve içtiği kupa sehpanın üzerinde, kaldıramıyorum. Başını yasladığı yastık evin her yerinde kucağımda geziyor, bırakamıyorum.

Gülüşü gitmiyor benden. Gülüşünü çizmek istiyorum, evin her yerine gülüşü sinsin istiyorum. O neşe fışkıran kahkahayı resmedip ölsem çok mu olurum?

Dün gece o vardı, gülüşü, gözleri, dudakları, elleri vardı. Aşk vardı. Kabuslar yoktu, kanlı topraklar, beni boğan derin sular, yabancı ellere ait dokunuşlar, acıya zorlanmalar yoktu.

Yalnızca o vardı. Rüya gibi...

Kabusa dönmeyen ilk rüyam...

Oh Sehun...





Jongin kahve yapmak için masasından kalktığında telefona gelen mesajı gördü. Sondaki notu okuduğundaysa yüzündeki gülümseme tüm ülkeyi aydınlatmaya yeterdi. "Ben çok rahattım..." diye tekrarladı.

Parmakları düşünmesine fırsat vermeden arama tuşuna gitti. Telefonun ucundaki sesi duyduğundaysa ülkeyi aydınlatan gülümseme artık dünyayı aydınlatmaya yeterdi.

Yarın için program yapıp telefonu kapattıklarında Jongin neşeli bir melodi tutturmuş kahvesine eklediği vanilya aromasını derin derin soluyordu. Birkaç saat sonra yetimhaneye gidip çocuklarla resim yapacak olması da gününün iyi devam edeceğine işaretti. Çocuklarla olmak büyükanneye olduğu gibi ona da huzur veriyordu. Fikrin sahibi olan yaşlı kadın ondan sonra da Jongin'in saf sevgiyle hayatını sürdürmesini arzulamıştı.

Jongin dönüş yolunun bir bölümünü yürüdü. Yürüyüş boyunca bir gece önceyi düşünüp içini özlemle dolduruyordu. Sehun'u özlüyordu. Her saniye sanki mümkünmüş gibi biraz daha fazla... Düşünceleri arasında dünü kabussuz geçirdiğini hatırladı. Belki de tanrı ara sıra da olsa sesine kulak veriyordu.





"Su, su, yok, SU!" sayıklayarak uyandı. Yataktan aniden kalktığı için başı döndü. Yine başlamıştı. Susuzluk uzun süre sonra yine kendisini hatırlatmıştı. Kanlı, karanlık sahneler zihninde canlandı. Bu defa insansızdı düşü, arayan kendisiydi. Su bulması gerektiği sesleri yükseliyordu düşünde. Mutfağa gidip dolaptan büyük bir bardak su aldı. Tezgahtan destek alarak tek dikişte tümünü içti. Geçmiş kabuslarını bilmeyen biri yalnızca fiziksel bir susuzluktan bahsedebilirdi. Ancak Jongin biliyordu, düşlerinde çektiği yoksulluklardan birinin de suya olduğunu çok iyi biliyordu. Uzun süreden beri bunu hissetmemiş olması unuttuğu anlamına gelmiyordu.

PORTRE •sekai•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin