Hako Yamasaki-Windmill
05:15 (ertesi gün)
Bayan Oh odaya girdiğinde birbirine sarılmış uyuyan iki çocuğa baktı. Ayrılığın daha kolay olacağını düşündüğünden yalnızca Sehun'u uyandırdı. Sehun, uykunun verdiği aptallık ve annesinin uyarısıyla sessizce hazırlandı. Odadan çıkmadan önce son bir kez küçüğe yaklaştı, yüzüne düşen saçlarını kaldırıp şakağına hafifçe dudaklarını bastırdı.
"Çabuk döneceğim, söz veriyorum" diye fısıldadı.
O odadan çıktığında Kai'in yüzündeki olumsuz çizgiler belirginleşmiş, kapının eşiğinde bekleyen huzursuzluk yavaş yavaş sokularak minik bedeni ele geçirmeye başlamıştı.
Sehun, Yeseul'un karşısında, araçtaki yerini aldı. Annesinin de onlara katılmasıyla araç limana doğru yola çıktı. Beyaz tenli, narin yapılı küçük kız büyük annesinin omzunda yarım kalan uykusuna devam ederken çok sakin görünüyordu, gerçi Yeseul, hep sakin, yaşından çok daha olgun bir kızdı.
Sehun onunla iyi anlaşırdı, küçük kız Kai'le de yakın arkadaştı. Belki ikisi de anne sevgisi bilmediğinden, belki de Yeseul'un Kai'e acıyor oluşundan... Kim bilir...
Sehun yolculuk boyunca duygusuz bakışlarla dışarıyı izledi. Annesiyle Bayan Han arasındaki gergin ve endişeli havanın farkında değildi.
06:30
Limana ulaştıklarında Yeseul yeni uyanmış, Sehun ise yoğun düşüncelerinden çıkmış şaşkınlıkla etrafı inceliyorlardı. Bayan Han yanlarına gelen görevliyle sessizce bir şeyler konuşurken Bayan Oh çocukları oyalamaya çalışıyordu. Yaşlı Bayan Han'ın direktifiyle, görevliyi takip ederek geminin güvertesine çıktılar. Uzaktan küçük görünen geminin yanına yaklaştıkça büyümesi Sehun'a korkutucu gelmişti. İlk kez deniz yolculuğu yapacaktı, hem de başka bir ülkeye gitmek için. Güverteye çıktığında Yeseul'un sorusuyla içinde bulundukları durumdan kuşkulanmaya başlamış, sorgulayan gözlerle annesini süzüyordu.
"Babam bu gemiyle mi Hindistan'dan o kokulu tozlardan getiriyor büyükanne?"
Sehun, artık neden Bayan Han'ın kız kardeşini görmeye gitmek zorunda olduklarını sorgulamıyordu, niye ticaret gemisiyle gittiklerini merak ediyordu.
Görevlinin rehberliğinde kamaralarına ulaştıklarında Sehun ve Bayan Oh yalnız kalabilmişti. Han ailesinin yanında mızmızlanamayacak ya da söylenemeyecek kadar büyüktü artık, o yüzden bunun için annesiyle yalnız kalmayı beklemişti. Meraklı çocuk tam azını açacakken annesi gözünden süzülen bir damla yaşı silip "Daha sonra konuşalım lütfen oğlum, şimdi dinlenmek istiyorum" diyerek kendini yığılırcasına yatağa bıraktı. Sehun çaresizce annesine itaat etti ve kendi yatağına uzanıp farkında olmadan uykuya daldı.
11:40
"Sehun"
"...ıııhhmm hayır"
"Uyan Sehun"
Sehun aniden yatakta doğruldu.
"Ne oldu?
...
Anne?
Nerdeyiz?"
Uyandığı yabancı yerde heyecanla sordu. Bir an ne halde olduklarını unutmuştu. Geminin salınımıyla kendine geldi. O uyurken gemi hareket etmiş olmalıydı. Uyumadan önce son düşündüğü şey güverteye çıkıp Kai'e sessizce veda etmekti; uzaktan, hissedemeyeceği kadar uzaktan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTRE •sekai•
Fiksi PenggemarReenkarnasyon ve tenasüh... Ortak yanları ruhun sürekliliğine dayansa da ayrıştığı yanlar keskindir. Tenasüh inanışı, ruhların dünyaya gelip gitmelerini ceza ve ödül düalitesine dayandırırken, reenkarnasyon kavramında ceza ya da ödül söz konusu de...
