Hako Yamasaki - Flower of the Heart
Yaklaşık olarak iki hafta geçmişti. Jongin bu iki hafta içerisinde birkaç defa daha kafeye gitmiş, hatta sarışınla karşılaştıkları gün ve saatlerde orada olmayı ihmal etmemişti. Ancak sonuç hüsrandı. Aradığı yüz o kafede yer almıyordu.
Büyükanneyle görüşme planları da yatmıştı. Yaşlı kadın evde dinlendiğini, isterse telefonda konuşabileceklerini söylemişti. Jongin yeterince keyifsiz değilmiş gibi sorunlarının yanına büyükanne için endişelenmeyi de eklemişti. Elbette bu endişesinin bir diğer boyutu "ya ona bir şey olursa" düşüncesini kapsıyordu. Büyükanneye bir şey olmamalıydı. Jongin'den istediği tek bir şey vardı ve onu bile yapamadan sevgisini hissettiği tek insanı da kaybedemezdi.
Hayatı sadece kayıplar üzerine kurulu gibiydi.
Hemen her gün büyükanneyle konuşup ardından portreyi tamamlamak üzere tuvalin başına oturuyor, altlık olarak kullandığı yüz çizimlerinin üzerine sarışının gülerken kıstığı gözlerini çiziyordu. Ümitsizlik odanın içinde bir karaltı gibi sürekli onu takip ediyordu. Sadece uyumak istiyordu bazı zamanlar, ancak uyku ona hiç iyi gelmiyordu. Kabusları aynı hızla devam ediyordu. Birkaç kez varlığını hissettiği bedeni uzaktan gördüğünü bile düşünüyordu. Ancak arkadan gördüğü kişinin kabuslarının kahramanı mı yoksa sarışın gencin zihnine kazıdığı geniş omuzları mı olduğu düşüncesi fazla yıpratıcıydı.
05.02.17
Duruyorum. Zaman akıyor, mevsimler değişiyor, ben yalnızca duruyorum. Ne onu çizebiliyorum ne kabusumu.
Bilinçaltım bana oyunlar oynuyor. Rüyalarıma girenin portredeki adam olduğunu düşündüğüm onca zaman oldu. Şimdi o adamın kafedeki sarışın olduğunu düşünüyorum. Bunlar düşüncelerim mi dileklerim mi bilmiyorum. Rüyalarımdaki o adam bana yüzünü dönmüyor. Bir defa sadece bir defa yüzünü dönse, sadece geniş omuzlarını izlemekten kurtarsa eminim ki tamamlayabilirim. Hiçbir yüz o çizime oturmuyor.
Büyükanne hasta biliyorum benden gizliyor o... O ölüyor.
Hiç bu kadar çaresiz hissettiğimi hatırlamıyorum. Biliyorum çok fazla zamanı yok. Bu yüzden benimle yüz yüze görüşmüyor. Ben üzülmeyeyim diye beni kendinden uzak tutan kadın için yapabileceğim tek şey var ve ben onu bile yapamıyorum.
Bir başka konu da onu aklımdan atamıyorum. Ne zaman çizmeye başlasam onun hayaline tutunuyorum. Ama yüzü aklımda yok gibi. Düşünmeye çalıştıkça kağıtlara karalanmış olan kendi çizdiğim çizgiler geliyor gözümün önüne. Aynı çizgilerle gülen gözler çiziyorum ona, göz kenarındaki kırışıklıkların bile aynı olduğu birbirinin kopyası değersiz karalamalarla dolu evin her yanı...
O da zihnimin bir oyunu muydu diyorum bazen. Acaba hiç olmadı mı? Hiç gülmedi belki, belki hiç vanilya kokmadı.
Jongin kötü geçen bir gecenin ardından sabaha çalan telefonla uyandı. Psikoloğu nasıl olduğunu öğrenmek için aramıştı. Son birkaç haftadır iletişimleri kesildiği için endişelenmiş olmalıydı. Esmer genç birkaç saat sonrası için doktoruyla randevulaştı.
Doktor Kwon'la görüşmeden önce son zamanların alışkanlığıyla kafeye uğradı. Bir bardak vanilya aromalı filtre kahve aldı. Kağıt bardak yol boyunca parmaklarını ısıtmıştı.
"Merhaba Jongin."
"Merhaba Bayan Kwon."
"Yalnızca iki hafta görüşmedik yine Bayan Kwon mu oldum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTRE •sekai•
FanficReenkarnasyon ve tenasüh... Ortak yanları ruhun sürekliliğine dayansa da ayrıştığı yanlar keskindir. Tenasüh inanışı, ruhların dünyaya gelip gitmelerini ceza ve ödül düalitesine dayandırırken, reenkarnasyon kavramında ceza ya da ödül söz konusu de...