We The Kings - Sad Song (Lyric Video) ft. Elena CoatsYatağın üzerinde kıvrılmış örtüye takılan bakışları, aklının çok daha farklı yerlerde olduğunun kanıtıydı. Sehun o anı yaşadığını hissediyordu. Bir an büyükbabası oluyor geride kalan eve bakıyor, bir an giden araçtan bakan gözleri yakalamaya çalışıyordu. Bu gece bir yabancı hatırayla daha yüzleşecek gücü yoktu. Yatağın üzerindeki mektupları toplayıp komodinin üzerine koydu. Soğumuş kahvesinin kötü tadını umursamayarak açık pencerenin önünde bir sigara daha içti. İzmariti fincana atarken hiç tereddüt etmedi. Oysa bundan nefret ederdi.
Bu ev, evin önünde uzanan yol, gördüğü her şey çok fazla hüzün içeriyordu. Sehun bunu şimdi şimdi anlıyordu. Sehun'un da Kai'n de Yeseul'le arkadaş olduğunu biliyordu da, Yeseul'un döndükten sonra o anılarla, o aşka ait şahit olduklarıyla ve bu mektuplarla nasıl başa çıktığını düşünemiyordu. O yüzden belki de Yeseul mutluluğu karşılık beklemeden sevdiği iki çocukta bulmuştu. Sehun ve Jongin, Yeseul'un kaçışı olmuştu.
Üzerini değiştirip, yatağına uzandı. İnce örtüyü üzerine çekti, bir sıcaklığa ihtiyaç duyar gibi kıvrıldı. Kaçıncı defa olduğunu bilmeden Jongin'in yanında olmayı diledi. Sanki o yanında olsa içindeki hüzün onu böyle tutsak edemeyecekti. Ama yaşananları öğrenmeliydi. Büyükannesi için, büyükbabası için hatta Kai için geçmişin verdiklerini sükunetle kabul etmeliydi. Onlar yaşamış ve başa çıkmayı denemişti. Sehun da yapabilirdi. O zaman belki daha iyi anlardı insanları, fedakarlığı ve aşkı...
Uyandı. Bir şeyler olmuştu. Gitmeliydi. Aceleyle yataktan kalktı. Koşarak merdivenleri indi. Ama bir şey eksikti. Yeniden odasına dönmesi gerekiyordu. Kolundan tutan kadın onu hareket etmeye hazır araca sürüklerken, elinden kurtulup gitmek için çırpınıyordu. Ancak garip bir şekilde kurtulamıyordu. Oysa kadın ondan çok daha güçsüz duruyordu. Zorla içine sokulduğu aracın kapısı kapandığında kadının tutuşundan kurtulmuş, iki elini dayadığı arka camdan, geride kalan eve bakıyordu. Açılan pencere camını fark etti önce, ardından da odasının camında ağlayan genci.
Jongin!
Sehun nefes nefese yataktan fırladı. İnce parmakları önüne düşen saçlarını hırsla geri itti. Bu kabus... Daha önce gördükleriyle alakası bile olmayan başkasına ait olduğunu bildiği bir anıdan farklı bir şey değildi. Dün gece okudukları onu çok etkilemiş olmalıydı. Kai anlatmış, Sehun'un bilinçaltı anlatılanları Jongin'le kurgulamıştı. Onu geride bıraktığını düşündüğünde hissettiği kalp acısı hala tazeydi, sanki rüya değil de gerçekmiş gibi hissettiriyordu. Aşk böyle mi acıtıyordu?
Kısa bir sabah yürüyüşünün ardından ailesiyle kahvaltı yapmış, babasıyla sohbet etmiş, hiçbir şey yokmuş gibi davranmak için çabalamıştı. Gözlerinin kızarıklığını ya da şişkinliğini sormamaları tümüyle ailesinin anlayışlı yanıydı. Odasına döndüğünde camın önünde bir sigara yaktı. Kaldığı yerden devam etmek üzere, komodinin üstündeki mektubu aldı. Pencerenin önündeki koltuğa yerleşti. Elindeki 2. mektup Junmyeon'un Kai'nin birliğe katılmadan önce yazılmış olduğunu tahmin ettiğiydi.
Zarfın içinden çıkan çizimi inceledi. Çizgiler bir öncekine göre daha titrekti. Tepelerin arasından görünen eve baktı. Bu şu an oturdukları evi andırıyordu. Diğer yanda ise büyük gemilerin olduğu liman görünüyordu. Limanda gemiler dışında tek bir gölge vardı. Bir insan silueti... Elini kaldırmış selam veriyor ya da el salıyor olmalıydı.
12 Şubat 1951
Özür dilerim.
Sana verdiğim sözü tutamadım. Gidiyorum. Ama beni bulacağına yürekten inanıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTRE •sekai•
FanfictionReenkarnasyon ve tenasüh... Ortak yanları ruhun sürekliliğine dayansa da ayrıştığı yanlar keskindir. Tenasüh inanışı, ruhların dünyaya gelip gitmelerini ceza ve ödül düalitesine dayandırırken, reenkarnasyon kavramında ceza ya da ödül söz konusu de...