Bölüm 20

20.5K 1.5K 112
                                    


Haki elbisesini giyip saçlarını gevşekçe topuz yapan Sandra, Melina'yla beraber öğlen yemeği için mutfağa gitti. Derli toplu temiz hali Bayan Jennings'den sessiz bir onay alan kız bir yandan yemeğini yerken bir yandan da çalışanlarla tanışıyordu.

Berrington'da fazla dedikodu ve çekememezlik olmazdı. Bilirsiniz, yoğun çalışma ortamları böyledir, insanların birbirleriyle uğraşmaya vakti kalmaz. Yemek saatlerinde grup grup toplanılır, birazcık sohbet edilir sonra yine malikane ve bahçeye dağılınırdı.

Kalabalık çalışıldığı için kahya seviyesinin altında sorumlular vardı, kıdemine ya da Sandra'nın okur yazar oluşu gibi becerisine göre görevlendirilen sorumlular hizmetçi kanadının üst katındaki daha geniş odalarda kalırlar, daha fazla haftalık alırlar ve Bay - Bayan diye çağırılırlardı.

Sandra ve Melina yemekten sonra kütüphaneye doğru giderken yolda büyük salon, yemek salonu, balo salonu gibi birkaç önemli odayı da ziyaret ettiler. Melina yeni arkadaşına Dük ve Düşes'in yaz boyunca verdikleri davetlerin ihtişamını ve ev çalışanı olarak yaşadıkları telaşları anlata anlata bitiremezken, Sandra da bu olağanüstü zevkli döşenmiş salonları şık konuklarıyla hayal edip bir gün öyle bir daveti kapının kenarından da olsa izleyebilmek için içten içe dua ediyordu. Tabii bu sınıf ayrımına içgüdüsel olarak karşı, asi ruhlu kızın aklı, kalbine 'seni küçük aptal, birileri eğlenirken kapının kenarından bakmanın nesi hoş?' diye söyleniyordu söylenmesine ama o zarif kadınlar ve asil beyleri, güzel kıyafetleri ve gösterişli mücevherleri ile, sohbet ederken, yemek yerken, ya da balolarda her ne yapılıyorsa onları yaparken görme isteği ağır basıyordu. Hayatında balo görmemiş on sekiz yaşında bir kız için tuhaf bir istek miydi? Elbette hayır...

Berrington Kütüphanesi, duvarlarında tavana kadar ve orta kısmında sırt sırta dizili yüzlerce raf ve o raflarda Sandra'yı dehşete düşürecek kadar çok kitap içeren kocaman bir odaydı. Odaya bitişik küçük ofisinde oturmayı seven yaşlı Bay Easton kızların gelişine çok memnun olmuş gibi değildi. Sırtının tutmadığından, gözünün görmediğinden, kaç zamandır yardımcı isteyip durduğundan yakınıp durduktan sonra ilk bakışta genç yaşından ötürü dört duvar arasında çalışmaktan hoşlanmayacağına ve işini ciddiye almayacağına hükmettiği için çok da gözünün tutmadığı kıza çalışma prensiplerini anlatmaya başladı.

- Rafların temizliğini düzen içinde yaptırmalısın, bir günde bütün raflar silinemez tabii ki. Her gün sabah erken saatlerde bölüm bölüm sildirmek lazım. Yapılan işi dikkatli kontrol et. Düşes Hazretleri okumayı çok sever. Bir kitap alsa, eline toz bulaşsa ne diyeceksin?

Sandra'nın, sanki gerçekten başına gelmiş gibi utançla yüzü pembeleşiverdi.

- Haklısınız, Bay Easton.

- Bütün kitapların yerini bilmen lazım. Dük Hazretleri sabırsızdır. Bir şey isteyince bekletemezsin. Kütüphaneden çıkan kitapların adını ve kimin aldığını buraya yaz. Kitap uzun zaman geri gelmezse Majesteleri Kral William bile almış olsa gidip soracaksın. Başka türlü buraya sahip çıkamazsın.

- Tabii, sorarım, Bay Easton.

- Hah, bana öyle geliyor ki sen kimseden bir şey isteyemezsin. Neyse sen git rafları incele. İstediğini oku. Bol bol oku ki kitaplarla samimiyetin artsın. İçlerinde ne yazdığını bilmezsen onları yeterince umursamazsın.

Sandra sevinsin mi üzülsün mü bilemiyodu ki odaya Bayan Bailey geldi.

- Nasılsınız Bay Easton? Yeni yardımcınızdan memnun kaldınız mı?

- Pek genç, kitaplardan sıkılıp dışarılara kaçar durur, odanın başı boş kalır.

Sandra inadına gözüne çok sevimli görünen yaşlı adamın söylediklerine inanamıyordu.

Demir Dük'ün OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin