23 Nisan'da 23. Bölüm. Milletimizin egemenliği daim olsun inşallah.
Bir ay sonra, 17 Ekim 1836, Galveston, Teksas Cumhuriyeti
- Miles, akşam şu salon denilen yerlerden birine gidelim mi?
- Akşam konsere davetli değil miydin sen?
- Haklısın ama ben senfoni falan sevmem ki. Gitmesem o kalabalıkta kimse fark etmez. Haftalarca yolumuz var. Kimbilir bir daha ne zaman eğlenebileceğiz?
Arthur kırk gündür sabırla katlanmakta olduğu Hudson'ın cevabına nedense hiç şaşırmamıştı. Böyle, dünyada aldığı her nefes temiz hava israfı olan bir adamı bu kadar önemli bir vazife için dünyanın bir ucuna göndermiş olan patronunun muhtemelen aklından zoru vardı.
Henüz yirmi küsur yıl önce İspanyol egemenliğinden kurtulmuş olan bölgede ticari faaliyetlerini arttırma şansı bulan pek çok şirket gibi Hudson'ın çalıştığı Oswalds&Co. Firması da değerli pazar bağlantıları oluşturmuştu. Mart ayında Teksas Cumhuriyeti'nin Meksika'dan bağımsızlığını ilan etmesiyle beraber Britanya Krallığı tarafından tanınmayan dolayısıyla da diplomatik ilişkiler tesis edilmeyen ülkedeki bağlantılarını korumak için şirketin yönetim kurulu başkanı Bay Oswald, bir temsilci göndermeye karar vermiş ve pek de medeni sayılmayacak topraklara gönüllü gidecek biri olmadığı için, zaten işten atılma ihtimali yüksek olan Hudson bu vazifeye atanmıştı.
Şu anda bulundukları Galveston kenti, yeni kurulan ve henüz yerleşik bir başkenti ve parlamento binası bile olmayan devletin deniz güçlerine ev sahipliği yapıyor ve geçici bir başkent görevi görüyordu. Hudson, New Orleans'da birkaç tüccarla görüştükten sonra, denize açılıp, üç gün önce buraya gelmişlerdi. Henüz kimin ne yetkisi olduğu belli olmayan şehirde birkaç devlet görevlisi ve birkaç firma temsilcisiyle bağlantı kurabilmişlerdi ve imkanlar dahilinde ağırlanıyorlardı.
Arthur, anakaraya çok yakın dar uzun bir ada üzerine kurulu liman kentinin, birkaç yıl evveline kadar bir korsan merkezi olduğunu ve Lafitte adlı bir Fransız korsanın hükmünde bulunduğunu öğrendiğinde şimdi bir devletin başkenti ünvanını taşıyor olmasını ilginç bulmuştu. Yeni Dünya'da, Eski Kıta'dan çok farklı bir enerji vardı ve bir anda bütün işler değişebiliyordu.
Arthur, New Orleans'da edindiği şapkasını yüzüne iyice indirdi. Ekim ortasında İngiltere için hayal olan bir havada, evet, ada masmavi sular, kıyıdaki beyaz kumlar ve palmiye ağaçlarıyla cennetten bir köşeydi ama cayır cayır yakan öğlen güneşinden etkilenmek istemiyordu. Ahalisinin öğlenleri uyuduğu ve ortalıkta ağ ören yaşlı zencilerden başka kimseciklerin olmadığı balıkçı barınaklarına gitmek için ısrar eden Hudson çoktan tombul pembe bir domuza dönmüştü bile.
- Artık otele dönmezsek korumam gereken kimse kalmayacak.
- Dur Miles, buradan köpekbalığı ihracatı yapabilir miyiz diye araştırma yapmaya çalışıyorum.
- Bay Oswald bunlarla ilgilenir mi sanıyorsun? Adamın seni görüşmen için gönderdiği yetkililerin davetine icabet etmediğini duyarsa onu köpekbalıklarıyla etkileyemezsin.
- Bunu Bay Oswald'a sen mi söyleyeceksin?
- İşim olmaz. Ama ya Bay Morrison 'Bay Oswald'a gönderdiğiniz temsilci çok önemsediğimiz devlet orkestramızın Beethoven dinletisine katılmadığı için ülkemizde ticaret yapmanıza izin vermiyoruz.' diye bir mektup gönderirse ne yapacaksın?
Hudson önce bir süre korumasının ne dediğini anlamaya çalıştı. Zaten hep böyle oluyordu. Adamın söylediklerini anlayamadığı gibi, kendisine hizmet etsin diye para ödediği halde sürekli kendisinin ona hizmet etmesi gerekiyormuş hissine kapılıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/75959242-288-k338844.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demir Dük'ün Oğlu
Historical FictionTAMAMLANMIŞ HİKAYE WATTYS 2017 KAZANANI TARİHİ KURGU 2. KİTAP TARİHİ KURGU #1 12.08.2017 Alexandra kimsesizliğine çare olacak bir liman arıyordu, Arthur ise babasının onu mecbur bıraktığı evlilikten kurtulmaya çalışıyordu. Kader bu iki insanın yoll...