Geçen bölümdeki Apaçi çılgınlığından sonra bu bölümde medyaya Sandra'yı koydum. 😂😂😂 Değil tabii ki, bu Miss Havisham ve burada ne aradığını bölümün son kısmında göreceğiz. İyi okumalar.
Arthur, Norwich'te ne yapması gerektiğini epey düşünmüştü. Hali hiç de iç açıcı değildi, bir yanda Sandra'nın gereksiz huysuzlukları, bir yanda Dük ve kapının eşiğinde beklediği iddia edilen Ferdinand ya da başka talipler vardı. Çok acil ve etkili bir çözüm bulmalıydı ve aklına Juan'la Mercedes'in, Don Alberto'nun davetindeki dansı gelmişti. Her türlü dedikoduya çanak tutacak bir dans hem Mercedes'in hem de Don Alberto'nun itirazlarını bıçak gibi kesmiş ve bir anda düğün tarihi belirlenivermişti, öyle değil mi? Tabii ki Sandra bir Latin kadını gibi dans etmeyi bilemezdi ama pekala saygıdeğer bir vals beklenmedik bir figürle sonlandırılabilirdi. Kız için pek hoş olmayacaktı ama o da Gelincik denen yabani yüzünden kendisine ettiklerine saysındı.
İşte bu kadar basit bir çözümle sevdiği kızı doyasıya öperken, salondaki bütün dedikoducu kadınların itiraz dolu nidaları genç adamın kulağına havai fişek atılıyormuş gibi coşkulu geliyordu. Dük Hazretleri şimdi ne yapacaktı bakalım? Kim kimden özür dileyecekti?
Bu kadar gösterinin herkese yeterli geleceğini düşünen Arthur, dudaklarını serbest bırakıp gözlerine yarım bir tebessümle baktığı kızın felç inmiş gibi hareketsiz durduğunu fark edince, belinden kavrayıp babasının tam karşısına doğru yürüdü. Boşta kalan eliyle dudaklarında kızdan kalan izlere dokunan genç adama, dağılan saçları ve çarpık gülüşüyle biraz sefih bir hava gelmişti. O ne de olsa bütün Avrupa taçlılarının önünde sevgilisini öpmekten çekinmemiş bir adamdı. Muhtemelen davetlilerin ortak tezi de babası tarafından en sonunda delirtildiği yolundaydı ki yalan da sayılmazdı.
Dük ile aralarında bir adım mesafe kala duran Arthur, bir anda üstüne yürüyen Tony'ye elini uzatırken gözlerini babasınınkilerden ayırmamıştı. Dük de oğluna bakarken kavradı Miller'ın kolunu. Hala tepki vermeyen Sandra'yı kuvvetle sarmaya devam eden Marki, babasıyla kozunu rahat paylaşmak için müstakbel kayınbiraderini sakinleştirmeliydi.
- Miller sen bu işe karışma. Önce biz Dük ile konuşalım.
- Ne demek karışma? Kızkardeşimin adını...
- Sus dedim, Miller. O kelimeyi asla kullanma. Bekle.
Dük nihayet ağzını açıp tıslarcasına konuştu.
- İkiniz de kesin. Tartışma yok. İnsanlar yanlış anlıyor. Özür falan istemiyorum. Pes ettim. Temizle şu işi Arthur.
- Öyle mi? Ama ben istiyorum. Ben özür istiyorum, hayatım için, otuz yılım için.. Yüzüme karşı değil tabii, hiç katlanamam. Ama insanlar nasıl pişman olduğunuzu bilsinler. Ayrıca herkesi Sandra'yı benim için sizin seçtiğinize nasıl inandırdıysanız aksine de öyle inandıracaksınız. Ben birkaç gün yokum. Sizden istediğimi yapın ve düğün işini de halledin. Günü geldiğinde orada olurum.
Sonra gözlerini öfkeyle kocaman açmış kendisini dinleyen Tony'ye döndü.
- Haydi, Miller. Dışarıda konuşuruz.
Genç adam da yalnız konuşmanın daha mantıklı olduğunu düşünerek sessizce, kızkardeşini belinden tutarak götürmeye devam eden adamın arkasından yürüdü. Zavallı kız haylaz bir çocuğun elinde oradan oraya sürüklenen bez bebek gibi görünüyordu. Refakatçilerin bulunduğu bölümden olanları izleyen Bayan Philips de peşlerine takıldı ve hiç sağa sola bakınmadan saraydan ayrıldılar. Arthur'un müstakbel gelini ve kayınbiraderi ile beraber salonu terk etmesi ve Dük'ün moraran bir suratla öylece dikilip kalması insanlara genç adamın bu terbiyesizliği babasına inat yaptığı ve çok da iyi yaptığını düşündürmüştü. Son tahlilde herkes Arthur'un haklı olduğuna kanaat getirmişti bile.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demir Dük'ün Oğlu
Ficção HistóricaTAMAMLANMIŞ HİKAYE WATTYS 2017 KAZANANI TARİHİ KURGU 2. KİTAP TARİHİ KURGU #1 12.08.2017 Alexandra kimsesizliğine çare olacak bir liman arıyordu, Arthur ise babasının onu mecbur bıraktığı evlilikten kurtulmaya çalışıyordu. Kader bu iki insanın yoll...