Bölüm 22

21.3K 1.4K 108
                                        

Scarlett, yetimhanede onu çağırdıkları Molly ismini fazla sıkıcı bulmuştu ve en sevdiği renk olan kırmızının şerefine Scarlett adını kendine hediye etmişti. Kırmızı onun gözünde ateşin, aşkın, tehlikenin ve günahın rengiydi, bir kadın casusun hayatında en bol bulunan şeylerdi bunlar. Yani tedirginlik hatta korku, yalnızlık, şiddet ve mecburiyetlerden sonra...

Kendini bildi bileli yetimhanede büyümüştü. Hayırsever bir vakfın sahipsiz kız çocuklarını toplayıp barındırdığı bir yerdi. Kızlara sadece yatacak yer ve yiyecek verilir, üstlerinin çıplak kalmaması sağlanır, biraz dini eğitim verilir, başka da hiç bir ihtiyaçları karşılanmazdı. Belli bir yaşa geldiklerinde akıllı başlı, elinden iş gelir olanları evlerde hizmetçi olarak işe başlar ya da başka yerden kız bulma şansı olmayan gariban adamlarla evlendirilir, diğerleri de sokağa atılırdı. Kızlara en yoğun ilgi besleyen kurumsa hükümetin gizli servisiydi.

Gizli Haberalma Servisi, askeri istihbarat birimi gibi kurumsal kimliği olan bir oluşum değildi ve bu sebeptendir ki insanların, hele de kadınların gidip iş başvurusu yaptıkları görülmemişti. Personel ihtiyacını karşılamak için, küçük yaşta zekası ve becerilerine göre seçip gönüllerince yetiştirebilecekleri, sahipsiz, kimliksiz, öldüğü taktirde kimse için problem arz etmeyecek ve gidecek yeri olmadığından istifaya da kalkışmayacak çocukları yetimhanelerden temin etmeleri olabilecek en mantıklı seçenekti. Dünyanın bütün benzer örgütleri de aynı yöntemi kullanıyorlardı zaten.

Scarlett, ki o zamanki adı Molly'di ama bu ismin ona annesi tarafından verildiğini hiç sanmıyordu, yetimhaneden alındığında sekiz yaşındaydı. Yılda bir kez gelen ekibin o koşullarda bile diğerlerinden çok daha gürbüz ve sağlıklı görünmeyi başararak dikkatini çekmişti. Güçlü bir çocuktu, büyüdükçe de güçlü bir kadın olmuştu.

Kadın casusların hem erkekler gibi yakın dövüş, silah kullanma, istihbarat toplama, kendini gizleme gibi beceriler kazanması hem de hedeflerini kolay etkileyebilmeleri için çekici görünebilmesi beklenirdi. İhtiyaç duyacağı her konuda en iyi şekilde eğitilen ve kendisine sunulan her bilgi kırıntısını oburca alan Scarlett, 15 yaşındayken, yaşından epey de büyük görünüyordu, eğitimini tamamladığına karar verildi ve ufak tefek görevler için sahaya sürüldü. Bir şeyleri başardıkça kendisine uygun görülen vazifelerin zorluk derecesi de artan genç kadın 23 yaşını doldurduğu şu günlerde Belçika Kralının Savunma Bakanı'ndan mühim bilgiler sızdırmaktayken ansızın acil koduyla Londra'ya çağırılmış ve Gizli Servis Başkanı Locker tarafından Mareşal Welles'in emrine verilmişti.

Wellington Dükü, beğenmediğini her fırsatta belirttiği askeri istihbaratla çalışmayı yetersiz gördüğü için Bay Locker'ı huzuruna çağırtmıştı. Gizli Servis Başkanı geldiğinde ona oğlunun peşine çok güvendiği genç bir askeri göndermek niyetinde olduğunu anlattı.

- Velhasıl, Locker, bu çocuğun yanına tecrübeli bir casus istiyorum senden. Sıradan bir genç değil ha. Bir Baron torunu ve görevinden dönünce ünvan ve miras hakkını almasını sağlayacağım. Yeter ki Arthur bulunsun.

Locker ne diyeceğini bilemiyordu. Ülkenin bütün kaynaklarını kendi kişisel çıkarları için kullanmaya hevesli yaşlı adama kimse çıkıp da dur diyemiyordu. Bourne Markisi babasından kaçmak istiyorsa kendi meselesiydi. Gizli Servisin bu aile dramının ortasında nasıl bir rolü olabilirdi ki?

- Efendim, benim ajanlarım dünyanın dört bir yanından Majesteleri Kralımızın hizmetinde ülkemizin güvenliği için bilgi topluyorlar. Bu koşullarda ülke çıkarları açısından...

'Locker!!' Dük Hazretlerinin sert çıkışıyla Başkan susmak zorunda kaldı. Welles, böyle bir yanıt alacağını tahmin ettiği için fazla sinirlenmemişti.

Demir Dük'ün OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin