★ Düzenlendi.
Karşımda oturup kahvesini yudumlarken sabırsızca bacağımı sallandırmaya başlamıştım. Bir insan bu kadar rahat olmamalı, hemde karşısında patronu varsa. Umursamaz tavırlarına gözlerimi devirip cebimdeki telefonu çıkarıp saati kontrol ettim. Daha zamanımız vardı. Uçak bir buçuk saat sonra kalkacağı için ve Bade herşeyi ayarladığı için rahattım bu kadar. Yoksa şimdiye karşımdaki adamdan istediğim herşeyi öğrenmeye başlamıştım. Sonunda elindeki fincanı masaya bırakınca derin bir nefes aldım.
"Bayan İlter, neden bu kadar telaşlısınız?"
"Telefonda anlattıklarımı dinlemediniz mi?"
"Dinledim fakat bunlar önceden de başınıza gelmiş ve şuan karşımda gayet sağlıklı bir şekilde oturuyorsunuz. Demek ki önemli bir-"
"Saçmalık! Ben bütün hayatımı bırakıp buraya geldim ve ondan böyle kurtuldum. Hayatımı tekrar mahvetmesine izin vermeyeceğim duydunuz mu beni. Size bunun için para ödüyorum bana akıl verin diye değil."
İki elini masanın üstünde birleştirip başını anladığını belirtircesine olumlu salladı.
"Peki polise gittiniz mi?"
"Tabii ki de evet! Ama hiçbir şey bulamadılar."
"Anlıyorum. Siz geri döndüğünüzde ben burada bununla ilgileneceğim. Buradaki işlerim bitince de sizin yanınıza her hafta sonu uğrayıp sizi bilgilendireceğim."
"Hemen bulamaz mısınız? Yani ne bileyim mesajın nereden gönderildiğini falan bulup oradan da kimin gönderdiğini anlayamaz mısınız? Bu işte en iyisi olduğunuz için sizi seçtim. Fakat sizde bulamıyorsanız.."
"Bakın Zeynep Hanım, bu iş çocuk oyuncağı değil. Ben gerçek bir dedektifim. O dizilerdeki ya da filmlerdeki gibi her istenilen bilgiye hemen ulaşılamıyor. Sabırlı olmalısınız ki bende işimi yapabileyim."
Bu sefer ben birşey söylemedim. Sanırım haklıydı herşey benim istediğim kadar hızlı olsaydı polisler halledebilirdi. Karşımdaki adam zarifliğini belli edercesine sandalyesinden kalkıp ceketini giydikten sonra elini uzattı.
"Yakında görüşmek üzere Bayan İlter."
Ayağa kalkıp elini sıktıktan sonra yüzüme samimiyetten uzak bir gülümseme yerleştirdim.
"Görüşmek üzere."
Çınar Bey kasada hesabı ödedikten sonra arkasına bakmadan kapıdan çıktı. Gözlerimi kapıdan ayırıp dışardaki deniz manzarasına kilitledikten beş dakika sonra telefonumun o sevimsiz sesini duyunca yanaklarımı şişirdim. En kısa zamanda iç rahatlatıcı bir melodiyle değiştirmem gerekiyordu şu kulak tırmalayıcı sesi. Duman'ın ismini görünce açmak için ekrana dokundum.
"Zeynep Hanım?"
"Efendim Duman?"
"Bade Hanımlar evden ayrılmak üzere size haber vermemi istedi. Ayrıca eve uğramanıza gerek yok bütün eşyalarınız önceden uçağa gönderildi."
"Peki teşekkür ederim bende birazdan yola çıkarım."
Telefonu kapattıktan sonra soğumaya yüz tutmuş kahvemi elime alıp bir yudum aldıktan sonra yüzümü buruşturup masaya geri koydum. Soğumaya yüz tutmuş yanlış kelime olmuş anlaşılan, bildiğimiz buz tutmuş iki dakika da. Yandaki sandalyenin üstünde duran hırkamla çantamı elime alıp masadan ayrıldım. Hesabın bana kalan kısmını ödemek için kasaya ulaştığıma kadın Çınar Bey'in ödediğini söyleyince gülümseyip kafeden ayrıldım. Fazlasıyla zarif bir adamdı. Birde bunu konuşmalarına yansıtıp insanları çileden çıkartmasa daha iyi olacaktı. Kafenin önündeki küçük otoparka ilerleyip arabamın yanına ulaşana kadar iki kere arkama dönüp bakma zorunluluğu hissetmiştim. Sanki biri beni takip ediyormuş gibi bir his içimde uyanmıştı. Ama ne bir ayakkabı sesi duymuştum ne de beni takip eden birini görmüştüm. Çınar Beyin bir an önce bu sapığı bulması lazım yoksa en kısa zamanda ben akıl sağlığımı kaybedeceğimden korkuyorum. Son bir kez daha arkamdan birisinin gelip gelmediğini kontrol ettikten sonra arabanın kapısını açıp kendimi sürücü koltuğuna attım.
★★
Bir saate yakın bir yolculuğun ardından havaalanına ulaştığımda arabayı park edip içeri girdim. Etrafa bakındığımda ne Badeler vardı ne de Duman. Çantamdan telefonumu çıkarıp Duman'ın numarasını tuşladım. İkinci çalışta telefonu açtı.
"Buyrun Zeynep Hanım?"
"Ben şimdi havaalanına geldim."
"Tamam ben hemen yanınıza geliyorum Zeynep Hanım."
Birşey söylememe fırsat vermeden telefon kapanınca nefesimi dışarı verip kenarda Duman'ı beklemeye başladım. Zaten çok beklememe gerek kalmadan Duman yanımda belirdi. Arabamın anahtarlarını ona teslim ettikten sonra sessizce Bade'lerin yanına yürürken bizim uçağımızın kalkış duyurusu yapılınca adımlarımızı hızlandırdık. İkisi de geniş bir bankın üstünde oturmuş sessizce etrafı inceliyorlardı.
"Bade Hanım, Zeynep Hanım'da geldiğine göre artık gidebiliriz."
Duman'ın konuşmasıyla Bade'ler bizi yeni fark ediyordu. Birşey söylemeden ayağa kalktı, bende yanında oturmuş elindeki telefonuyla oynayan oğluma yönelip kucağıma aldım. Yanağını sulu bir şekilde öptükten sonra çıkardığı seslere gülümsedikten sonra Duman ve Bade'nin peşinden yürümeye başladım. İki günden beri ne kadar itiraz etsem de dediklerime kulak asmayıp buradaki her şeyini bırakıp Bade'de bizimle geliyordu. Duman da buradaki işlerini hallettikten sonra yanımıza gelecekti. Her ne kadar onları bu oyunun içine sürüklemek istemediğimi dile getirsem de Bade kesin bir dille beni susturunca daha fazla itiraz etmedim. Gözlerimi etrafta son bir kez daha gezdirdim. Burayı bir daha görebileceğimden pek emin olmadığım için her yeri son bir kez daha inceledim. Buraya geldiğimde ne kadar heyecanlı ve mutluydum. Şimdi bütün ruhum bedenimden çekilmiş gibi hissediyordum. Her attığım adımda kurtulmaya çalıştığım geçmişime biraz daha yaklaşıyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT
General FictionTutunacak bir daldı belki de benim için.. Minik parmakları ellerimin arasında kaybolurken, gözlerinin içindeki ışıltıydı belki de beni bu hayata bağlayan. Siyahın içinde boğulmuş hayatımıza gözlerini açan, hepimizin hayatına yön veren, minik bir vü...