Bölüm ▪ 35

4.3K 124 16
                                    

 Düzenlendi.

 Annie Lennox ✱ I Put A Spell On You

Burada çok fazla insan var. Mutlu, eğlenen, hayatının tadını çıkaran pek çok insan var. Ah, onlardan olmayı o kadar çok isterdim ki, anlatamam... Derdim tasam olmadan sadece içip, eğlenmek şuan ihtiyacım olan tek şey. Fakat şuan da ne dans edecek enerjiye sahibim ne de benimle içip eğlenecek birisine.

Tırnaklarımı ahşap bar masasının üzerine birkaç kez vurup etraftakileri izlemeye kaldığım yerden devam ettim. Hâlbuki bu gece kendime bir fırsat tanıyacak ve hiçbir şeyi düşünmeyecektim. Bunu bile başaramıyordum.

Garsonun getirdiği yeşilimsi kokteylden bir yudum alıp ağzımda oluşturduğu yakıcı tadı boğazımda da oluşturmasını beklemeden ikinci bir yudum daha aldım. Bade arkadaşlarıyla diğer insanların arasına karışmış ve dans ediyordu. Arkadaşlarının ortasında sanki o an bir tek kendisi varmışçasına belini kıvrak bir şekilde hareket ettiriyordu.  En son ne zaman bu kadar umursamaz olduğumu düşünmeye çalıştım ne yazık ki uzun zamandan beri omuzlarımda bitmek bilmeyen sorumluluklar vardı ve ben bunlardan kurtulamıyordum. Derin bir nefes alıp yeşil sıvının hepsini içerken ahşap masanın üstündeki telefonumu da alıp barmenin önündeki boş bar taburelerinden birine oturdum. Barmen çok kısa bir an yüzüme baktıktan sonra hızlı bir şekilde içkilerin olduğu bölüme yöneldi. Bu sırada çalan şarkı bitip yerine daha gürültülü bir şeyler başlayınca yüzümü buruşturdum. Buraya ait değilmişim gibi hissediyordum.

Siyah mermer masanın üzerine geniş cam bir bardak koyulunca başımı kaldırdım. Barmen suratsız ifademe omuz silkip diğer müşterilerle ilgilenmeye başlayınca gülümsedim.

"Teşekkür ederim."

Çok sesli söylemesem de barmen bardaklarla uğraşmaya bir son verip karşıma geçti. Siyah mermerin arkasında bir şeylerle uğraşırken gülümsedi.

"Önemli değil."

"Burası daha ne kadar böyle kalabalık olacak?"

Elimle etrafı gösterip tekrar barmene döndüm. Kaşlarını çatıp aklında kısa bir hesaplama yaptığını belli eden bir yüz ifadesine büründü.

"Tahminen iki üç saat daha böyle kalabalık olur. Ortamı beğenmedin galiba?"


"Benim için fazla gürültülü bir ortam."

Başını iki yana sallayıp gülerken içkimden büyük bir yudum aldım. Barmen elindeki bezle siyah mermerin üstünü silerken parmağındaki alyans gözüme çarptı.

"Evli misin?"

"Üç yıllık."

Derin derin parmağındaki alyansa bakarken gülümsedim. Demek hala bu kadar güzel seven erkeklerde var. Böylesine her anlamda akıl dağıtıcı olan bir ortamda bile eşine bağlı kalabilen erkeklerde var.

"Sanırım çocuğunuz yoktur?"

"Henüz çocuk düşünmek için çok genciz."

Başını iki yana sallarken önümdeki içkiyi bitirip bardağı barmene uzattım. Arkasını dönüp yeni bir şeyler hazırlarken düşündüm. Acaba hayatıma Umut dâhil olmasaydı neler olurdu? Belki biz Kerem'le hala birlikte olurduk, ya da işler daha da sarpa sarar ve ayrılırdık.. Sonuçları ne kadar kötü veya iyi olacaksa olsun bir çocuğumun olmasına asla değişmezdim. O bu hayatta bana verilen tek ve en değerli mucizeydi. O benim mucizem.

UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin