Bölüm ▪ 28

4.7K 110 17
                                    

 Düzenlendi.

 Rihanna & Kanye West & Paul McCartney ✱Four Five Seconds 

"Buraya gelmemeliydin!"

"Onunla konuşmam gerekiyor. Beni dinlemiyor musunuz?"

Üst kattan gelen bağrışmalar uykumu bölerken gözlerimi yavaşça araladım. Ne yazık ki etrafı puslu görüyordum. Gözlerimi kırpıştırdım, ovaladım ama her şey bulanıktı. Zaten kısa bir süre sonra da çabalamaya bir son verip gözlerimi tekrar kapattım.

"Neden bu kadar uzun sürdü?"

"O iyi. Evine git artık."

Bu sefer yorgunluktan gözlerimi bile açacak cesareti bulamıyordum kendim de. Dudaklarım kurumuş, yakıcı bir tat boğazımdan damağıma kadar ulaşıp orada çekilmez bir hal alıyordu. Biri iç organlarımı eline almış sıkıyor gibiydi, bununla beraber karnıma durmadan sancılar giriyordu. Bacaklarımı kendime çekip yatakta cenin pozisyonu alırken aniden vücudumun terlediğini hissettim. Üstümdeki çarşafı bacaklarımla itekledikten sonra elimi yan tarafıma attım. Umut'un yanımda uyuyor olması gerekirken yoktu. Yine! Korkuyla yatakta hareket etmeye başladım. Neden bilmiyorum yaptığım her harekette vücuduma iğneler batırılıyor, kasılıyordum. Bedenimi kontrol edemezken dudaklarımı aralamaya çalıştım. Sanki vücudumun kontrolü başka birinin elindeydi de ben köşeden olan biteni izliyordum. Endişe, korku bir anda beynime hücum ederken bunlardan kurtulmaya çalıştım. Sakin olmalı ve birilerine seslenmeliydim.

"Uyanıyor mu?"

"Zeynep? İyi misin?"

"Bir şey yapsanıza."

Sadece sesler duymak sinirlerimi bozuyordu. O seslerin kime ait olduğunu bile anlayamayacak kadar beynim allak bullaktı. En son ne olmuştu? Duş alıp yatağıma girmiştim. Hasta olacağımı falan düşünüyordum ki adam akıllı gözlerimi bile açamadığıma bakılırsa ciddi bir hastalık geçiriyordum. Bedenim yorgun ve fazlasıyla halsizdi. Sanki beş dakika önce yatağa girmişim gibi hissediyordum. Belki de on. Dudaklarımın kuruluğu, boğazımda ki acı tat her saniye etkisini artırarak orada bekliyordu. Suya ihtiyacım vardı. Havada uçuşan cümleleri kulaklarım bölük pörçük beynime aktarsa da dediklerimi duymaları umuduyla dudaklarımı kıpırdattım. Uzun bir öksürük krizinin ardından sesimi derinlerde bulup yüzeye çıkarttım.

"S- Su."

Bırakın bir cümle kurmayı iki harfli bir kelimeyi bile zar zor söylemiştim. Konuşmak düşündüğümden de zor olmuştu. Gözlerimin üstündeki ağırlıkları, vücudumun her bir hücresinde büyümeye devam eden acıyı görmezden geldim. Bunu yapabilirdim. Bu zamana kadar her şeyi atlatmıştım, genç yaşta tek başımayken bebeğimi kucağıma almıştım. Basit bir hastalığın beni yıpratmasına izin vermemeliydim. Bir hastalık bile olsa ona zayıf yönümü göstermemeli karşısında dimdik durmalıydım. Dişlerimi sıkarak yavaşça gözlerimi araladım. Odada ki loş ışık gözlerimi ağrıtacak şekilde hücum ederken altımdaki çarşafı ellerim iyice sıktı. Burnuma dolan kokuyla kaşlarımı çattım. Gözlerimi açıp kapattıktan sonra burunlarımız değecek kadar aramızda çok az bir mesafe bırakana kadar dibime giren kişinin kim olduğunu anlamaya çalışıyordum. Gözlerim odağını kaybetmişçesine etrafı tararken sonunda onu buldum, tam anlamıyla yüzünü seçebilmiştim işte. Kerem korku dolu gözleriyle bana bakarken bir eli yanağıma çıkıp parmak uçlarıyla okşadı. O kadar sakindi ki bu beni şaşırttı. Kerem'i pek sık böyle göremezdiniz. O anı yaşardı. Hızlı ve eğlenerek. Yavaş yavaş ve hissederek değil. Hareketlerini şaşkınlıkla izlerken gülümseyip dudaklarını alnıma bastırınca gözlerimi kapattım.

UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin