Düzenlendi/2018.
★ Sleeping At Last ✱ Saturn.
Birkaç gündür şirkette çizimlerden başımızı kaşıyacak vaktimiz yoktu. Bu yoğunluktan şikâyet edecek zamanı bile bulamıyordum ve babamlarla birlikte evin yolunu bile unutmuştuk. Gün içerisinde bir iki saat yemek için Kerem ve Umut beni dışarıya çıkartıyordu ve ailemle zaman geçirme fırsatını bulabiliyordum. Babamsa şirkette Direnç'i görmezden gelip onunla konuşmamak için birkaç projeyi ona devretmişti ve Direnç'e karşı olan sinirinin geçmesini bekliyordu.
Geçtiğimiz aylarda birkaç tane zor projenin altından hep birlikte kalkmıştık ve daha bunun yorgunluğunu üstümüzden atamadan babamın birkaç gündür Kızıltoprak ailesi ile birlikte yaptığı görüşmelerin sonucunda Mete Bey'in isteği üzerine yeni bir anlaşma yapmıştık. Ve bütün bu koşuşturmacanın sebebi buydu.
Elimdeki kalemi masanın üstüne bırakıp çalan telefonumu kapatıp çantama koyduktan sonra masanın üstündeki taslakları da alarak odadan çıktım. Babamın odasına gideceğim sırada onun da odasından çıkmasıyla yanıma gelmesini bekledim.
"Bende yanına geliyordum tam. Çıkıyor musun?"
"Biraz dinlenmem lazım. Yarın Mete Bey gelecek toplantı için."
Babamı onaylarken birlikte asansörle en alt kata indik. Kerem'in Umut'la birlikte lobide oturduğunu görünce yanlarına gidip oğlumu kucağıma aldım. Yeterince birlikte zaman geçirememiştik kaç gündür, onu özlüyordum.
Hep birlikte şirketten çıktığımızda Kerem babamla bir şeyler konuşurken elimdeki taslakları arabamın bagajına koyup Keremlerin yanına geri döndüm. Kerem arabamı şirkette bırakmamı söyleyince taslakları almak için geri döneceğim sırada yarın erkenden şirkete geleceğimizi almama gerek olmadığını söyleyince anahtarlarımı tekrar çantaya bırakıp Kerem'in arabasına bindim. Doktor kendime daha çok dikkat etmemi söylemesine rağmen işlerden dolayı uyku düzenim bile mahvolmuştu. Bu yüzden Kerem'le birçok kez karşı karşıya gelsek de babamı bütün işlerle yalnız bırakmak içime sinmiyordu. Ve Kerem arabaya yalnız geldiğinde yine dinlenmem için babamla birlikte plan yaptığını anlamıştım.
Yolculuğumuz biraz uzun sürerken şehirden uzaklaşmıştık. Kerem arabayı küçük bir butik otelin önünde durdurduğunda gülümseyerek arabadan indim. Şehrin gürültüsü arkamızda kaldığı için mutluydum. Kollarımı Kerem'in bedenine dolayıp birlikte içeri girdiğimizde resepsiyondan kalacağımız odanın anahtarını alıp üst kattaki odaya çıktık birlikte.
Haftanın yorgunluğunu yatağa yattığımızda Kerem'e sarılıp uykuya dalarak çıkartmak oldukça kolay olmuştu çünkü ikimizde çok yorgunduk.
Bütün gün uyumak istesem de akşamda bir şey yemediğim için sabah erken kalkmak zorunda kalmıştım. Bir süre Kerem'i izlesem de daha fazla aç duramayacağımı fark edip Kerem'in kolları arasından sıyrılarak banyoya girdim önce. Ilık bir duşla uyku isteğim dağılırken tekrar kıyafetlerimi giyip odaya geri döndüm. Resepsiyonu arayıp kahvaltıyı odaya göndermelerini söylediğimde beklediğimden daha geç gelince bu süreyi odanın balkonunda oturup etrafı izleyerek geçirdim.
Kahvaltı geldiğinde Kerem hala uyuyordu. Birkaç gündür benimle uğraştığı için biraz daha dinlenmesi için Kerem'i uyandırmadım. Televizyonun karşısındaki koltuğa oturup sessizce kahvaltımı yaparken ıslak saçlarım yüzünden üşüdüğümü hissedince bu yoğunluğun arasında birde hasta olmamak için kahvaltımı yarıda kesip banyoya geri döndüm. Saçlarımı kuruturken biraz fazla ses çıkarttığım için Kerem'i uyandırmıştım. Gülümseyerek yanıma gelse de gözlerinin içi hafif kırmızıydı ve kendimi kötü hissetmeme neden oluyordu.
"İşim bitti sayılır, yatağa geri dön istersen. Yorgun gözüküyorsun."
"Daha fazla uyuyamam tekrar işe dönmemiz lazım. O yüzden yarım bıraktığın kahvaltıya geri dönelim."
Elimdeki kurutma makinesini alıp kalan ıslak saçlarımı kurutmama yardım ederken bende aynadan onu izledim. Kerem işini bitirdiğinde birlikte odaya dönüp kahvaltı yaptık. Kerem kahvaltı faslını kısa keserken başını bacaklarıma yaslayıp televizyonu açtı. Rastgele kanallarda gezinirken bende tabaktaki salataları kemiriyordum. Ve ekranda kısa bir sürelik beliren görüntüyle elimdeki tabağı masaya bırakıp Kerem'in elindeki kumandayı alıp birkaç kanal geriye gidip dikkatimi çeken görüntünün olduğu kanalda durdum.
Televizyondaki sabah haberinde bizim şirketi gösteriyorlardı. Kerem'de ekrandaki haberle birlikte başını yasladığı bacaklarımdan kaldırıp ayağa kalkarken televizyonun sesini açtım. Haberin sonuna gelmiştik ama şirketin önündeki yanan arabamı görmüştük ikimizde. Kerem'le birbirimize şaşkın şaşkın bakarken Kerem benden önce davranıp masanın üstüne bıraktığı telefonunu eline alıp yüzünü buruşturdu.
"Sessizde kalmış. Bir sürü cevapsız arama var. Bize ulaşamadıkları için çıldırmışlardır. Zeynep istersen babana haber ver bende neler olduğunu öğreneyim."
Soğukkanlı olmaya çalışarak başımı sallayıp Kerem'i onaylarken çoktan oturduğum koltuktan kalkmış çantamın içindeki telefonumu elime almıştım. Kerem'in dediği gibi birçok arama vardı. Hepsini görmezden gelip babamı aradım. Çok bekletmeden telefon açılırken kulağıma dolan gürültüyle yüzümü buruşturdum.
"Kızım sen iyi misin?"
"İyiyim baba. Şimdi haberlerde gördük. Neler olmuş öyle?"
"Sabah telefonla arayıp haber verdiler bana da. Birisi arabanı ateşe vermiş kamera kayıtları silinmiş, güvenlik görevlisini de bayağı bir darp etmiş her kim yaptıysa."
"Peki, şimdi durumu nasıl? Hastanede mi?"
"Evet evet hastaneye götürdüler. Polisler ifade almak için bekliyorlar. Yakın çevredeki kamera kayıtlarını kontrol ediyorlar şimdi."
"Baba, Kızıltopraklar ile yaptığımız anlaşma için çizdiğim taslakların bir kısmı arabanın bagajındaydı. Önemli bir kısmı gitti. Ne yapacağız?"
"Önemli değil Zeynep çizimler. Tekrar çizilir onlar. Daha kötü şeyler olabilirdi. Arabanın içinde sen oturuyor olabilirdin kızım."
"Biz birazdan geliriz. Umut iyi mi baba?"
"Siz bugün buraya gelmeyin tamam mı? Zaten çok karışık bir de senin için endişelenmeyeyim. Umut'ta Direnç'le birlikte evde şimdi, bugün o da okula gitmesin. Benim şimdi kapatmam lazım."
Babam telefonu kapatırken ekrandaki diğer bildirimlere göz attım. Sabah atılan mesajlara göz attığımda birçoğu geçmiş olsun mesajıydı. Tanımadığım numaralardan gelen bir diğer mesaja tıkladığımda önüme gelen kısa metinle az önce kalktığım koltuğa geri oturdum. Bu tehditler hiç durmayacaktı, korkutucu bir hal almaya başlamıştı artık ve bunu kimsenin durduramıyor olması da ailemin ve benim hayatımı tehlikeye atmayı da geçmişti bugünkü haberle ve çalışanlarımızın da hayatını etkilemeye başlamıştı.
"Bu hayatta ne kadar güçlü olursan ol hepsini elinden almak için son nefesime kadar savaşacağım. Seni ve çevrendekileri yok etmek için elimden geleni yapacağım. Bütün bunları durdurmam için yalvardığında sana sadece gülüyor olacağım."
Mesajı tekrar okuyup endişeyle Kerem'e döndüğümde yanıma oturup telefonun ekranında yazılanları okudu. Elimdeki telefonu kapatıp sinirle oturduğu koltuktan kalkıp odanın içinde dolanmaya başladığında ise benim az önce aklımdan geçirdiklerimi düşündüğü için ve onunda elinden bir şey gelmediği için odanın içinde dolanmaya bir son verip tekrar yanıma oturarak kollarını belime doladı. O da tüm bu olanların farkındaydı ve en az Kerem'de benim kadar çaresizdi bu konuda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT
General FictionTutunacak bir daldı belki de benim için.. Minik parmakları ellerimin arasında kaybolurken, gözlerinin içindeki ışıltıydı belki de beni bu hayata bağlayan. Siyahın içinde boğulmuş hayatımıza gözlerini açan, hepimizin hayatına yön veren, minik bir vü...