Ψ.
..
..."Böö" Yerimde sıçrarken korkuyla karışık ufakta bir çığlık patlatmıştım. Sesin geldiği yöne hızlı bir refleksle elimi salladığımda istemeden Mad'in yüzüne çarptı. Onun olduğunu fark ettiğim an korkum yatışsada kalp atışlarım hala deli gibi kulaklarıma doluyordu. "Ah..." Kınayan bakışlar eşliğinde yanağını ovuştururken özür bekliyor gibiydi.
"Beni korkuttun." demekle yetindim. Elimi kalbimin üzerine yerleştirmiştim ve kalbime 'Her şey yolunda.' diyordum. Bu izlediğim bir filmdeki adamın kendini sakinleştirmek için yaptığı eylemdi. "Acıdı" diyerek çocuk gibi mızmızlanırken etrafına bakınıyordu. Ve yeterince boş sandalye olmasına rağmen o masanın ucuna oturmuştu.
"Sen ne yapıyorsun burada?" dedi ve aynı anda ikimizde önümde duran kitaba odaklandık. Kitabın kapağı kapalıydı. Kapattığımı hatırlamıyordum. Belki de çığlık attığım esnada fark etmeden kapatmıştım. Kendi düşüncelerimle boğuşurken Mad bir anda kitabı önümden kaptı ve kucağına yerleştirip sayfalarını karıştırmaya başladı.
Başta tedirgin olsam da kitap normal görünüyordu. Ne sayfaları birbirlerine yapışmıştı ne de Mad elleri yandığından dolayı kitabı kaldırıp atmıştı. Ardından bana baygın bakışlarıyla bakmaya başladı. 'Noldu?' dercesine başımı sallarken "Gerçekten mi?" dedi. Sesinde hem bıkkınlık hem de şaşkınlık vardı. Okuduğum kitap tarzımı bilmesine rağmen neden böyle bir tepki verdiğini merak ediyordum.
Saniyeler sonra "Bu kitap boş Elena." diyerek kitabın sayfalarını bana doğru çevirdi. Gözlerimi kırpıştırarak bir kaç saniye kitaba baktım. Ardından elinden kaptığım gibi sayfalarını çevirmeye başladım. Gerçekten de bomboştu. Ne bir resim ne de bir yazı vardı. Tamamen boştu. "Artık hızını alamayıp boş kitapları mı okumaya başladın?" Kendi kendine benimle alay edip sırıtırken onun sesi kulaklarıma sadece birer vızıltı gibi geliyordu.
Kulaklarım bir anlığına hiç bir sesi algılayamaz oldu. Gördüklerim gerçekti. Kitap boştu. Az önceki okuduğum cümleler yoktu. Mırıldanmaya başladım. "Ama bu nasıl olabilir?" Sayfalarını hala deli gibi çeviriyordum. Tek bir kelime arıyordum. Akıl sağlığımı yitirmediğimden emin olabilmek için tek bir tanecik kelime.
"Eee bu gün nasılım?" Yere değmeyen ayaklarını ileri geri sallarken saçlarını düzeltmeye başladı. Bakışlarımı kitaptan Mad'e çevirdim. Her zamanki gibiydi. Uzun sarı saçları belki bu gün biraz daha fazla dalgalıydı. "Her zamanki gibi güzelsin." diyerek kısaca sorusunu cevapladım. Aklım hala kitaptaydı. "Teşekkür ederim El." diyerek aşırı bir heyecanla uzanıp yanağımı sıktı.
El ismimin kısaltılmış haliydi. Yani en azından Mad için öyleydi. Mad'de Madison'un kısaltılmış haliydi. Yani en azından benim için öyleydi.
Birbirimize böyle seslendiğimizde aramızdaki arkadaşlık bağının daha kuvvetli olduğunu düşünen enayilerdendik. "Hadi artık gidelim." diyerek masadan kalktı ve üzerini çekiştirmeye başladı. Bakışlarımı masanın üzerindeki kitaba çevirdim. Ardından Mad'e dönerek "Benim kısa bir işim daha var." dedim. "Peki" dedi sonunu uzatarak ve tedirgince önce bana sonra kitaba baktı. "O zaman sonra görüşürüz." "Görüşürüz."
Yanımdan uzaklaşırken onu izliyordum. Sadece bir kaç adım atmıştı ki bana doğru dönüp "Yarın okula geliyorsun. Tekrardan ekmeye kalkma." dedi. Ama unuttuğu bir şey vardı. Burası bağırılacak son yerdi. Etraftaki insanların kendisine baktığını gördüğünde yüzünü buruşturup özür dilemeye başlamıştı. Ama özürünü bile yüksek sesle diliyordu. Avcumu alnıma yapıştırdım.
Olayı daha fazla berbat etmemek için hızlı hızlı kapıya ilerlerken bana el kol hareketi yaptı. 'Gözüm üzerinde. Yarın okulda göreceğim seni.' diyordu elleri. Ardından herhangi bir cevap beklemeden gözden kayboldu. Bakışlarım karşımdaki kitapla buluştuğunda açıp açmamakta kararsız kaldım. Ya gerçekten deliydim ya da bu kitap beni delirtmek için uğraşıyordu. Her ihtimalde de zararlı çıkan kişi bendim. Ama merakıma yenik düşüp kitabı açtım.
Ağzım şaşkınlıkla açılırken diğer sayfalarına da göz attım. Her şey yerli yerindeydi. Parmaklarımı yazıların üzerinde gezdirdim. Bu bir tür ilizyon muydu? Nasıl olmuş olabilirdi? Gözlerimin önünde az önce bir mucize olmuştu ve ben gerçekten ne tepki vereceğimi şaşırmıştım. Gördüklerime inanıp inanmamam gerektiğinden bile emin değildim. Garip hislerim yüzüme büyük bir gülümseme olarak yayıldı.
Sanırım bu kitap benden başka kimsenin kendisini okumasını istemiyordu. Kaldığım yeri açtığımda okuduklarım karşısında tekrardan ürperdim.
Ψ
Hayır!
Gelen o değildi ama geliyor.
Çok yakında.
3022.2Kitabı hızla kapattım. "Bu kadar saçmalık yeter." Yine kendi kendime konuşuyordum. Korkudan ne dediğimden de emin değildim. İnanmamak istiyordum. Çünkü eğer bunlar gerçekse başım beladaydı. "İyice saçmalamış." Kitabı yalanlarken bir yandan da eşyalarımı topladım. Çantamı sırtıma taktıktan sonra geldiğim yöne ilerlemeye başladım.
Elimdeki kitapta sakince benimle geliyordu. Kısa bir bakış atıp "Saçmalık." dedim. Reddetmek korkumu azaltıyordu. Eğer gerçek olduğuna inanmazsam o zaman korkacak herhangi bir durum de kalmazdı. Ayaklarım beni yine koridora sokmuştu. Şimdi ise koridorun sonundaydım. Sağıma döndüm. Üçüncü rafta elimdeki kitabın yeri hala boştu.
Derin bir nefes alıp kitaba tekrardan baktım. Bırakmak istemiyor gibiydim ama tüm bunlar bana fazla gelmişti. Bir kaç satırla kendimi böyle hissediyorsam dedikleri doğru çıktığında ne yapardım hiç bilmiyorum. "Üzgünüm. Ben delirmeyeceğim." Kitabı aldığım yere geri bıraktım ve hızla ordan uzaklaştım. "Kendine başka bir kurban seç." Tam koridordan çıkacaktım ki büyük bir gürültü duyuldu.
Arkamı döndüğümde kitabın yere düşmüş olduğunu gördüm. Şimdi önümde iki seçenek vardı. Kitabın yanına gitmek ya da buradan hemen uzaklaşmak. Sertçe yutkunup hiç bir şey olmamış gibi arkamı döndüm. İkinci seçeneği seçmiştim ve tam ilerleyecektim ki sesle irkildim. Gürültüler artmaya başlamıştı. Korkuyla arkamı döndüğümde diğer bütün kitapların sırayla düştüğünü görmüştüm. Sinirlenmiş olmalıydı.
Koridorun sonundan düşmeye başlamışlardı ve bana doğru yaklaşıyorlardı. Olanları izlerken bir kaç geri adım atmıştım. Daha da yaklaştılar. Ve daha fazla beklemek yerine arkamı dönüp koşmaya başladım. Ben çıkışa ilerlerken insanlar gürültünün nereden geldiğini görmek için oraya ilerliyorlardı. Ben ise aksine hiç durmadan koşuyordum.
Ψ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNET Ψ
Fantasy... Efsaneye göre en kudretli melek olan şeytan haddini aşıp cennetten kovulduğunda yeryüzüne sürgün edilmiş. Dünyaya indiğinde beraberinde kötülük ve laneti de getirmiş. İlk olarak ayak bastığı topraklar kuraklaşmaya başlamış. Sular çekilmiş, hayv...