.XII.

254 105 14
                                    


Ψ

Ψ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.
..
...

"Hadi asma suratını" Lucifer'ın dediğine aldırış etmeden bedenimi arabanın camından sarkıttım. Rüzgar tüm gücüyle suratıma çarpıyordu. Çığlık atmak istedim. Ardından beni tutan bir şeyin olmadığını farkedip delice bağırmaya başlamıştım. Benim adrenalin seviyemle aracın hızıda artmaya başladı. Lucifer eğlendiğimi farketmiş olacakki daha hızlı sürüyordu arabayı. "Ben bunlar olsun istemedim!"

Kendi kendime bağırmaya devam ettim. "Madison benim en iyi arkadaşım!" Beni duyduğunu bildiğim için onun adına da bir şeyler söylemek geldi içimden. "Lucifer bir şeytan! Kaçırılıyorum! Nereye gittiğimizi dahi bilmiyorum!" Ardından bedenimi içeri soktum. Lucifer'ın suratına bir gülümseme hakimdi. "Bence Mad seni affedecek."
"Nereden biliyorsun?"
"İç güdü."

Dudağımı büzüp telefonumu çıkardım. Bir yandan Mad'e yazdığım onlarca mesaja yenilerini eklerken diğer yandan Lucifer ile konuşuyordum. "Sonraki beş ders boyunca yüzüme bakmadı. Ve epey ağır konuştu ama."

İki yol ayrımından dönmeye çalışırken  "Sinirliyken herkes her şeyi söyleyebilir." diyerek hızlı bir dönüş yaptı. Telefonumu umutsuzca kapatıp tekrardan cebime koydum. "Demek şimdi siz iki arkadaş bana olan aşkınızdan düşman oldunuz ha? Vay be nasıl bir adammışım ben?" Tüm bu söylediklerini beni güldürmek için söylediğini varsaydım. Yoksa onu şuracıkta öldürebilirdim.

"Nereye getirdin beni ya? Burası neresi böyle?" Geldiğimiz yerden epey uzaklaşmıştık. Yaklaşık yarım saattir yoldaydık ve şimdi çevremizde ağaçlardan başka hiç bir şey yoktu. "Az kaldı dayan." Can sıkıntısından hemen önümdeki torpido gözünü kurcalamaya başlamıştım. "Hem biz niye uçarak gelmedik. Senin kanatların yok mu? Hemen varırdık."

Tekrardan gülmeye başladı. "Öyle beleşe uçmak yok artık. Ben kuş muyum?" Gülmeye başladım. Bir yandan da torpidoda bulduğum parfümü kendimde deniyordum. Aracın durmasıyla başımı kaldırdım. Büyük bir kilisenin önündeydik. Burası eski bir yapıttı. Hatta o kadar eskiydi büyük ihtimalle terk edilmişti. Hemen yanında ise büyükçe bir çan kulesi vardı.

Arabadan indiğimizde "Günah çıkarmaya mı geldin? İşimiz epey uzun desene." diyerekten dalga geçmiştim. Bu sefer aldırış etmeden kiliseye doğru yürüdü. Onun bu hipnoz olmuş hallerinden etkilenmiştim. Bende peşinden ilerledim. Kapı gürültüyle açıldı. İçerisi karanlık ve tozluydu. Lucifer pencerelerdeki naylonları sökmeye başlamıştı. İçeri yavaş yavaş güneş ışığı doluyordu. İlerideki kürsüye doğru ilerledim. İsa'nın hemen hemen benim boyumdaki heykeli tam karşımda duruyordu.

Onu incelemeyi bitirdikten sonra etrafı dolaşmaya başladım. Kürsünün üzerindeki masada toz içinde bir incil duruyordu. Tozları temizlemek adına üfürerek kitaba dokundum. Kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Burası nefes almamı engelliyor gibiydi. Lucifer pencerelerdeki naylonları bitirmiş başka bir şeyle uğraşıyordu. Yanına ilerledim. Ne yaptığını buradan göremiyordum.

CEHENNET ΨHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin