Ψ.
..
...Ayaklarımın yere değdiğini hissettiğimde gözlerimi açtım. Ormanın yüksek bir yamacındaydık. Lucifer tam karşımda duruyordu. Göz alıcı kanatları sanki gökyüzüne kadar uzanıyordu. Nefes alışverişimi düzene sokarken bir yandan da hala elimde tutmakta olduğum kitabı sırt çantamın içine koymak için hamle yaptım. O esnada bir anda kolumu tuttu. Ne yaptığını anlamama fırsat vermeden omzumdaki yarayı görüş açısına çevirmişti.
"Yaralanmışsın." O söylediğinde yaraya bakma fırsatı bulabilmiştim. Yaranın derinliğini bilmiyordum ama epey bir kanamıştı. "Ufak bir ağaç kesiği. Önemli bir şey değil." Gözleri siyahın en koyu tonundan ateş kırmızısına dönmeye başladı. Eş zamanlı olarak elini yaranın üzerine kapatmıştı. Hiç bir şey söylemeden ne yaptığını izlemeye başladım.
Gözlerini yumdu. Dudakları hareket ediyordu. İçinden duyamadığım bir şeyler söylemeye başladı. Acısını unuttuğum kolumda karıncalanma hissetmeye başlamıştım. Bir kaç saniye içinde sızlamaya başladı. İstemsizce yüzümü buruşturdum. Acımayan kolum şu an acıyordu ama her ne yapıyorsa engel olmadım.
Bir süre sonra önce gözlerini açtı ardından yaranın üzerinden elini çekti. Yaraya baktığımda tamamen kaybolduğunu gördüm. Gözlerime inanamamıştım. "Bu-bunu nasıl yaptın?" Elimle az önce orada olan yaraya dokundum. Hiç bir acı hissetmiyordum. Tamamen kaybolmuştu. Yerinde sadece ufak bir iz kalmıştı. Soruma karşılık vermedi. Ben ise teşekkür ederek şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım.
Ardından bana daha da yaklaştı. Gözleri hala ateş gibi yanıyordu. Ellerini yüzümde gezdirmeye başladı. Dokunmaya korkarcasına önce yanağıma ardından dudaklarıma dokundu. Heyecan tüm vücudumu ele geçirdi. İlk kez böyle hissediyordum. Hemen sonra parmakları çenemi kavradı. Başımı omzuma doğru çevirmişti. Bu seferde boynumdaki bıçak izine dokunuyordu. Büyük ihtimalle orası da kanamıştı ama kolumdaki yara kadar büyük değildi.
Orayı da iyileştiriceğini düşünürken parmaklarını boynumdan çekti. Hiç bir şey söylemeden dudaklarını boynuma bastırdı. İşte tam şu anda ne hissettiğimi kestiremiyordum. Tutku mu? Şehvet mi? Heyecan mı? Öylece beklemeye başladım. Kılımı kıpırdatamıyordum. Adeta boynuma değen dudakları beni karşısında kas katı kesmişti. Oradaki yarada sızlamaya başladı. Dişlerimi sıktım ve bitmesini beklemeye başladım.
Canım yanıyor muydu? Evet. Dudaklarını boynumdan çekmesini istiyor muydum? Hayır. Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da sonu geldi ve dudaklarını boynumdan çekti. Orayı elleme gereği bile duymadım çünkü oranında iyileştiğini biliyordum. İyileşmediyse dahi az önceki yaşadığım saniyeler benim için yeterliydi.
"Benden korkmuyor musun?"
"Neden korkayım?
"Ben şeytanım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNET Ψ
Fantasy... Efsaneye göre en kudretli melek olan şeytan haddini aşıp cennetten kovulduğunda yeryüzüne sürgün edilmiş. Dünyaya indiğinde beraberinde kötülük ve laneti de getirmiş. İlk olarak ayak bastığı topraklar kuraklaşmaya başlamış. Sular çekilmiş, hayv...