.XXIII.

231 83 171
                                    


Ψ

Ψ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.
..
...

Korkuyla geri çekildiğimde gözlerini kırpıştırarak bana bakan büyük meşe ağacı önce dallarını silkti ardından köklerini toprağın dışına çıkartmaya başladı. Meşe ağacının boyu şimdi daha da büyümüştü. Köklerinden destek alarak meleklere doğru ilerlemeye başladı. Olanları hayretler içerisinde izlerken diğer ağaçlarında hareketlendiğini gördüm. Hepsi toplanıp bir ordu haline gelmişti. Meleklerin arkasında yerlerini aldıklarında onlara doğru ilerlemeye başladım.

İblislerin tarafında ise yaratıklardan oluşan bir ordu vardı. İki tane büyük dev metrelerce uzaktan görünebilecek şekilde duruyorlardı iblislerin yanında. Ejderha hala gökyüzünde hiç bir şeye zarar vermeden uçuyordu. Tuhaf, insana benzemeyen, neye benzediği bile belli olmayan yaratıklarla beraber atlı askerlerde belirmişti.
'Mahşerin dört atlısı' diye geçirdim içimden. Atlı askerlerin ön safında dört atlı vardı.
Ölüm, kıtlık, hastalık ve savaş.

Lilith tüm gücünü tüketmiş gibi yükseldiği yerden ayaklarının üzerine sendeleyerek bastı. Kendinde değil gibiydi. Agares hemen onun koluna girdi ve yaratıkların arasından geçip gözden kayboldular. Suriel ve Raphael en önde yer alıyordu lakin onlarında önüne yaşlıca bir melek geçti. Asırlardır hayattaymışta dokunsalar ölecekmiş gibi görünüyordu. Logos'tu adı yaşlı meleğin. Meleklerin arasında en bilge ve en yaşlı olanıydı.
"İblisler yaptığınız yanlıştan dönün ve Tanrı sizi bağışlasın!"

Logos yüksek sesle bağırmıştı iblislere. Lakin onlar bunu kabul etmedi. İblislerin yanında düşmüş meleklerde vardı. Okuduğum kitaplardan bildiğim kadarıyla Exael meleği dünyada yaşamak istediği için cennetten düşen melekler arasındaydı. Baraqyal meleği dünyadaki kadınlarla beraber olmak istediği için cennetten düşmüştü. Grigori melekleri ise Tanrı'nın emirlerine karşı geldikleri için cezalandırılarak düşen dev meleklerdi. Büyük devasa siyah kanatları vardı. Düşmüş meleklerle Tanrı'nın melekleri arasındaki en büyük farkta kanatlarının renkleriydi.

Tanrı'nın meleklerinin kanatları iyiliği ve saflığı belli edercesine pamuk gibi bembeyazdı. Düşmüş meleklerin ve Lucifer'ın ise aksine kibir ve kötülüğü simgeleyen cinsten simsiyahtı. Uzaktan bakıldığında iblisler daha kalabalık ve korkunç duruyordu. Onlar sayıca üstünlerdi lakin melekleri öldürmek kolay değildi. İblisler melekleri öldüremezlerdi ama düşmüş melekler Tanrı'nın meleklerini öldürebilirdi.
Logos bu sefer düşmüş meleklere seslendi.
"Exael ve Baraqyal meleklere ihanet etmeyin. Eğer iblislerle beraber savaşacaksanız sonunuz onlara olacağı gibi yok olmak olacaktır."

Logos'un söylediklerini umursamayan düşmüş melekler siyah devasa kanatlarını gerdiler ve savaşmaya hazır bir tavır takındılar. Logos yaratıldıklarından itibaren düşmüş melekleri de Tanrı'nın meleklerini de eğitmişti. Şimdi eğittiği öğrencileri kendisine saldırmak için an kolluyordu. Hayal kırıklığı yaşayan Logos bir adım öne çıktı. "Çok üzgünüm çocuklar..."
Tek bir hareketiyle iki tarafta birbirlerine doğru hızla ilerleyerek savaşmaya başlamıştı.

Gog ve Mogog devleri devasa yumruklarını kendilerine saldıran ağaçlara geçiriyorlardı. Ağaçlar ise dallarını onların çevresine dolamış sıkıyorlardı. İblisler ve yaratıklar meleklerle savaşırken sayıca az olan melekler bir süre sonra iblisleri alt etmeye başladı. Çünkü iblisler her ne kadar çok olsalarda melekleri öldüremiyorlardı. Ağaçlar aynı şekilde mahşerin atlılarını da ele geçirmişlerdi ve hareket etmelerini engelliyorlardı. İblisleri alt etmek sandığımdan daha kolay oldu lakin düşmüş meleklerle karşı karşıya kaldıklarında bir an iki tarafta tepkisiz kaldı.

İzlemekle yetinmek istemiyordum ama elimden de bir şey gelmiyordu. Resmen kıyamet kopuyordu. Onlar çok güçlülerdi. Logos'u savaşan meleklerin arasında yere düşmüş bir şekilde gördüğümde ona doğru koştum. Yanına vardığımda dizlerimin üstüne çökerek ona yardım etmek istedim. Bir zamanlar nasıl kendini savunması gerektiğini öğrettiği öğrencisi Exael şimdi onun ölümüne sebep olacak kişi olmuştu. Logos elimi tuttu ve zar zor konuşmaya çalıştı.
"Elena, bunu durdurabilirsin."
"Hayır yapamam."

Başımı kaldırdım ve olanları izledim. Melekler malup oluyordu. Etrafta çok fazla iblis cesedi vardı ama melekler öldüklerinde ışık saçıp yok oluyorlardı. Devlerin ağaçları nasıl parçaladığını gördüm. Atlıların ve diğer yaratıkların melekleri esir alıp öldürdüklerine şahit oldum. Lucifer'a yardım eden Raphael ve Suriel hala savaşıyordu ama güçleri tükenmiş gibiydi. Her geçen saniye melekler ve onların iki katı kadar iblisler ölüyordu.
"Elena, Lilith onları yer altından çıkardı. Sadece sen hapsedebilirsin. Siz aynı kandansınız."

Söylediğini anlamamış gibi yüzümü buruşturdum. 'Siz aynı kandansınız.' derken ne demek istemişti. Elini elimin üzerine koydu ve ben o esnada hissetmemem gereken bir duyguya kapıldım. Gözlerimi yumduğumda gerçek olmadığını bildiğim işaretler ve yazılar görmeye başladım. Ve ne zamana ait olduğunu bilmediğim bir anı... O esnada yanımıza bir melek geldi. Korkuyla ve şaşkınlıkla baktı Logos'a. Hemen ellerini onun kalbinin üzerine koydu ve yardım etmek için bir şeyler söylemeye başladı. Ayağa kalktım ve onlardan uzaklaştım. Bir kaç adım daha ilerleyip arkamı döndüğümde Logos'un yattığı yerden parlak bir ışık yayıldığını gördüm. Logos yok olmuştu ve başındaki melek üzüntüyle başını ellerinin arasına almıştı.

Derin bir nefes aldım ve kitapta okuduğum ibranice kelimeleri tekrardan söylemeye başladım.

"Ecce venit diabolus. Aperi ad eum omnes portas tuas. Post saecula, venit ad ultimum votum suum implendum."

Yer titremeye başladı. Aklıma Lucifer ile kilisedeki yaşadığım olay geldi. Gözlerimi yummuştum korktuğum için lakin neler olup bittiğini görmek için göz kapaklarımı araladığımda birbirlerine saldıran iki tarafında dönüp neler olduğunu anlamaya çalıştıklarını gördüm.

"Satanas iam exspectat hoc tempore in saecula. In paradiso vos exspecto.
Or deus qui hodierna.
Quaeso, quemdam manere."

Yerdeki yarık büyüdü ve yaratıklar ilahi bir gücün etkisiyle istemsizce yarığın içesine çekilmeye başladılar. Devler az önce kurtulmaya çalıştıkları ağaçlara şimdi sıkı sıkı tutunmuşlardı ama bu da işe yaramadı. Yer hepsini tek tek içine çekti. Bunu gören iblisler geri çekilmişlerdi. Sonrasında geride yalnızca ölen iblis bedenlerini bırakarak gözden kayboldular. Lilith ve Agares'te zaten ortalıkta yoklardı.

"depelle malum. Eos voco.
Redite unde venistis."

Son kelimelerimle beraber mahşerin dört atlısıda yer altına girdi. Geldikleri yere geri dönmüşlerdi. Her şey bitti gibi görünse de yerdeki devasa yarık kapanırken Leviathan güçlü bir şekilde ağzından alevler saçarak gökyüzünde uçmaya devam ediyordu. Yarık tamamen kapandığında kilisede olduğu gibi gözlerimin önü karardı. Olduğum yere düştüğümde gözlerim tamamen kapanmadan önce gördüğüm son şey ejderhanın bana doğru geldiğini görmem oldu.

Ψ

Ψ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
CEHENNET ΨHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin