〰1. Bölüm: Gel Seni De Everelim!

24K 1.3K 454
                                    


Yaşamak... Çoğu zaman anlamsız gelen yine de tutunacak bir dal olan, isteklerin hat safhada olduğu bir ömür... Hayatta ulaşmak istediklerimiz bizi yaşatırdı zaten. Fadime Nine'nin dersleri iyi olan torununun isteği doktor olmaktı mesela. Ya da Muazzez Teyze'nin isteği oğlunun biran önce evlenip çoluk çocuğa karışması... Kardeşim Melis'in istediği okulun popüler çocuğunun ona bakması... Ve benim isteğim!

  O ana kadar sadece 'Olsa iyi olurdu. Ama olmasa da olur.' dediğim, herkesin mutlaka hayal ettiği bir şey. Ünlü olmak... Hayalimi ayaklarıma seren şey ise o gün babaannemin beni zorla götürdüğü o evlilik programı olmuştu. Nefret ettiğim o programların ajansları kapıma dizeceğini bilemezdim.

"Türkan! Acele etsene gavurun kızı! Kız bak geç kalacağız."

  Rimelimi de sürüp bağıran babaannemin yanına salona gittim.

"Ne bağırıyorsun ya?! Yayın önüne çıkacağım. Biraz süslenmek hakkım değil mi?"

  Bu konuda haklıydım. Hem zorla beni saçma sapan evlilik programlarına götürüyor hem de mızmızlanıyordu. Derdi neydi bu kadının?

  Sinirle annemin çeyizliğinden kalma mavi kanepenin üzerine oturup kıçımı babaanneme döndüm ve televizyona gözlerimi diktim. O sırada babaannem hışımla ayağa kalktı.

"Kalk hadi dellendirme beni. Bugün Ecenaz kararını söyleyecek. Kaçırmak istemiyorum. Ah çocuk da pek bir boylu posluydu! Bana bak kız... Eğer bu iş olmazsa seni yapalım çocuğa."

  Yapabildiğim tek şey gözlerimi devirip ayağa kalkmak oldu.

"Of babaanne! Heves edip seninle geliyorum. Lütfen burnumdan getirme."

  Babaannem suratını buruşturup "Aman tamam be!" dedikten sonra kızıl saçlarını düzeltti. O sırada annem de eli köpüklü yanımıza geldi.

"Türkan! Sen gitme demedim mi kızım sana? Ne işin var öyle ucuz programlarda?"

  Babaannem bunu kendine bir hakaret olarak algılayıp ellerini beline koyup burnunu dikleştirdi. Bu babaannemin savaş pozisyonuydu.

"Ne demek istiyorsun sen? Hem kız benim yanımda. İki kafa dağıtacağız ona da izin vermiyorsun. Hayır zaten şunun şurasında bir hafta sonra memlekete döneceğim. Ayağımın tozuyla İstanbul'a gelmişim. İki gezmeyeyim mi yani?"

  Annem söylediklerine pişman olmuştu. Zaten ne diye babaannemle laf dalaşına girmişti ki? Bu kadınla baş edilmeyeceğini bilmiyor muydu?

"Yürü Türkan! Gidiyoruz."

  Komutan gibi emir verdiğinde onun bu tatlı cadı haline kıkırdamadan edemedim. Herkes ayrı, babaannem ayrıydı benim için.

***

  Stüdyoya geldiğimizde ortam televizyondaki gibi sıcak değildi. Her tarafta koşuşturan kamera arkası ekipleri vardı. Ve burası çok büyüktü. Seyirci koltuklarındaki yerimizi aldık ve beklemeye başladık. Bu koltuklarda sadece kırk yaş üstü teyzeleri görünce biraz utandım sanki. Tek başıma evlilik programına gelmiştim. Sırf babaannemle biraz vakit geçirip biraz olsun televizyona çıkmak için yapmıştım bunu.

Sahi ben neyin kafasını yaşıyordum ben?

Sonunda program başladığında muhteşem Arzu Topaç kızıl saçlarını savurarak stüdyoya giriş yapınca ortamın havası bir anda değişti. Bu kadın kesinlikle şarap gibiydi. Yıllandıkça değerleniyordu.

O sırada saçma bir ezgi duyuldu.

"Kimse için üzülme

Gel beraber eğlenelim.

Elbiseni giy makyajını yap

Gel seni de everelim!"

Sözleri duyunca kıkırdamış, babaannemin sert bakışlarını görünce turuncu saçlarımı önüme almış ve gülmeye devam etmiştim. Şu an büyük bir şakaya maruz kalmış gibi hissediyordum. Ve bu sinir bozucuydu.

Program son hızla devam ederken yan tarafta Şadiye Teyze ve babaannem sürekli yorum yapıyorlardı. Babaannemin dünden beri söyleye söyleye bitiremediği Ecenaz ve Ferhat hakkında konuşuyorlardı. Ecenaz istemediğini söyleyince Şadiye Teyze olumlu olması için, babaannem ise bu işi tamamen bitirmeleri için uğraşıyordu. Ancak Ecenaz kimseyi dinlemeyip "Kararım olumsuz. Ferhat'a geldiği için çok teşekkür ediyorum." dedi.

Teşekkür ediyormuş! Çocuk kalkıp elin Almanya'sından buralara gelmiş, Ecenaz Hanım da zahmet edip teşekkür etmişti!

Küstah kız.

Birden ne olduğunu anlamadan babaannem "Benim torunum Ferhat'a talip!" demiş ve beni kolumdan tutup iç taraflara doğru sürüklemeye başlamıştı. Stüdyodaki herkesin gözü bizim üzerimizdeyken ben ise şaşkınca babaanneme bakıyordum.

"Ne yapıyorsun sen kadın? Ne yapıyorsun?"

Dişlerimin arasından tıslayarak söylediğim sözler babaannemin umrunda değil gibiydi. Beni sürüklemeye devam ediyordu. Öfkeyle dudaklarımı ısırdım. İzleyen arkadaşlarım varsa kesin rezil olacaktım.

Arzu Topaç'ın yanına geldiğimizde göz ucuyla Ferhat'a baktım. Yakışıklı suratında yandan bir gülümseme oluşmuştu. Demek beni beğenmişti.

"Aman da aman! Sen ne güzel bir kızmışsın böyle. İsmin ne canım?"

Sessizce "Türkan." diye fısıldadım. Arzu Topaç beni baştan aşağı süzdükten sonra şuh bir kahkaha attı.

"Türkan için bir alkış!"

Bir alkış tufanı koptuğunda artık bu işin geri dönüşü olmayacağını anladım. El mecbur Ferhat'ın karşısındaki koltuğa oturdum. O sırada günün ikinci bombası da patladı. Canlı yayına bağlanan bir telefon eve gidine bacaklarımın kırılacağının garantisini verdi.

"Türkan! Hemen eve gidiyorsun. Seni bacaklarından tavana asacağım!"

  Arzu Topaç kamera arkasından birisine "Reklama gir!" diye bağırırken babaannem de eline bir mikrofon aldı.

"Ekrem! Kız benim yanımda işte. Hem ne varmış? Mis gibi damat bulduk sana."

"Anne! Anne! Hemen çıkıp eve gelin."

Bu adam programı nereden bulmuştu? Hayır normalde televizyon bile izlemezdi.

"Baba valla benim bir suçum yok babaannem yüzüden geldik buraya."

Arzu Topaç fenalaşmış ve biranda stüdyo karışmıştı. Tek kelimeyle rezil olmuştuk.

"Eve gidin çabuk. Ben size ne yapacağımı biliyorum."


  İnstagram: hantal.kedi

Gel Seni De Everelim!~Tamamlandı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin