〰14. Bölüm: Geym Of Yiğit/1〰

6.2K 531 230
                                    

"Kendine gel Türkan... İnan sinirlerin bozulmayacak. Sadece biraz birilerinin ağzına sıçmak isteyeceksin. Ama sonra geçecek."

Kendi kendime telkin verirken bir yandan da saçlarımı okşuyordum. Cinnet geçirmem an meselesiydi. Bu aralar evrendeki bütün olumsuzluklar hep beraber toplanıp "Türkan'ın başına üşüşmeliyiz." demiş gibi her şey benim başıma geliyordu. Bunlardan en kötüsü de Şadiye Teyze olmalıydı.
 
  Aklından yine ne tür şeytanlık geçtiğini bilmiyordum. Sadece benimle bir akşam yemeği yemek istediğini söylemişti. Onlara akşam yemeğine gidecektim.

Resmen aslanın inine giriyordum!
 
  Ancak o aslanın bir çakallıklar yapacağını düşünüyordum nedense. Dün çıkardığı rezillik ve savaşımızın resmiyeti olan göz kırpmasından sonra bugün evine yemeğe çağırıyorsa mutlaka bir şey olmalıydı. Belki de bütün bulaşıkları bana kitlenecekti. Hayatta yıkamazdım! Bunun için Tuba'ya mesaj attığımda beni arayıp acil bir şey olduğunu söylemesini istemiştim. Ayıpladığınızı, 'A-aaa oldu mu şimdi?' dediğinizi duyar gibiyim. Ancak ben bulaşıktan nefret eden bir insandım. Gerekirse yük bile taşırdım. Ama bulaşık yıkamazdım.

"Ya abla düşünme bu kadar. Muhtemelen en fazla laf atar. Sen de bir iki saatliğine çeneni tutuver."

Tuba da yanıma oturup "Aynen Türkan. Bence sen biraz abartıyorsun." dedi. Herkes abartttığımı düşünüyordu. Ancak o kadının benden nasıl nefret ettiğini ve neler yapabileceğini gözlerimle gördüm. Sıkıntılı bir nefes verip kafamın dağılması adına elimdeki kumandayla tüplü televizyonumuzu açtım. O sırada Tuba sağ omzuyla beni dürttü.

"Eniştemin abisi de baya iyiymiş. Onu da bana mı yapsak diyorum?"

Ne? Ben ve Yiğit sallantılıyken bir de Mehmet ile Tuba'yı mı yapacaktım? Hayatta olmazdı. Hem onların ikisi çok farklıydı.

"O sana büyük gelir. Çok olgun birisi. Sen de çok çatlaksın. 'Olmaz' diyorum."

Tuba dizlerinin üzerinde yükselip bana üstten baktı. Tek kaşını kaldırarak ciddi bir hal aldı.

"Ne güzel işte birbirimizi tamamlarız. 'Diyorum!'"

Ben de onun gibi yükselip kaşlarımı çattım. Şu an kafa kafayaydık.

"Olmaz diyorum!"

"Olur diyorum!"

"Olmaz!"

"Olur!"

En sonunda onun saçına yapışıp kanepeye ittiğimde kavga saatlerimiz başlamış oldu.

***

Hazırlanmak için bu kez kızlardan yardım istememiş kendim siyah, günlük bir elbise seçip giymiştim. Turuncu saçlarım ise zaten farkı yaratmıştı. Danla Bilic'in 'Sevgilisinin annesiyle tanışmaya giden kız makyajı' videosunu izleyip makyaj yapmış, sonra iki tel toka yardımıyla saçlarımın iki tutamını arkadan bağlamıştım.

"Nasıl oldum? Sizce güzel miyim?"

  Melis gözlerini devirip elleriyle saçlarımı biraz daha düzeltti.

"Güzel oldun tabii. Sen de sırf duymak için soruyorsun değil mi?"

  O sırada ev telefonu çalınca Melis yanımızdan ayrıldı. Tuba ellerini göğsünde bağlamış ifadesiz bir halde bana yaklaştı. Azıcık saçlarını yolduğum için bana kırgındı. Ancak o da benim kolumu tırmalamıştı. Yani ödeşmiştik. Birden soğuk yüzü sıcak bir tebessüme büründü ve yanağıma bir öpücük kondurup "Çok güzel olmuşsun." dedi. Kıkırdayarak ben de onun yanağını öptüm. İşte küslüğümüz de buraya kadardı.

  Melis salondan "Ablaa! Serkay Abi seni istiyor." diye bağırdı. Ne? Serkay mı?!

  Sanırım sonum geldi.

  Durun önce size Serkay'ı anlatayım. Hani şu kilolu, saçları üçe vurulmuş, altın künyeler takan, marka ayakkabı-eşofman giyen, Almanya'da yaşayan, hanzo kuzenler olurdu ya... Hah! İşte Serkay tam olarak oydu. Sıkıla sıkıla ev telefonunun yanına gidip varla yok arası bir sesle "Alo." dedim. Serkay sesimi duyunca o sinir bozucu şivesiyle konuştu.

"He napıyon kusen yaa?"

"İyiyim Serkay. Sen nasılsın?"

"İyi iyi. Geçen gün televisonda gördüm seni. Bir de girip İnstagram'a baktım. Senin takipçilerin ne kadar çok olmuş! Sen benden habersiz ünlü mü oldun yoksa?"

Eyvah! İşte şimdi başlıyorduk.

"Evet Serkay'cım. Sanırım biraz ünlü oldum."

"Ya kızım albüm yapan adama bu şimdi mi söylenir yaa?! Tamam bak ben yakında Turkey'e geliyom. O zaman bu konuyu tekrar konuşuruz. Bildiğin müzik şirketleri varsa hemen ara."

Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatmıştık.

"Türkçe katili pis embesil seni!"

Kendi kendime söylendikten sonra Tuba'nın yanına gitme için odadan çıktığımda kapı çaldı. Galiba Yiğit gelmişti. Açtığımda doğru tahmin ettiğimi anladım.

Siyah, dar pantolonunun üzerine bol, beyaz bir tişört giymişti. Saçları, her zamanki gibi dağınık değildi. Bugün saçlarını geriye doğru atmıştı. Tanrım... Her zamanki gibi mükemmeldi.

"Çok yakışıklı olmuşsun."

Sözlerimle ukalaca gülümsedi.

"Sana layık olmak istedim."

Söyledikleriyle kıkırdadım ve ona hafifçe vurup nazlı nazlı "Yaaa!" dedim.

"Hadi çık artık. Geç kalırsak annem bizi yolar."

Gülen yüzüm biranda solarken hızlı adımlarla içeri geçip çantamı aldım ve kızlara "Ben çıkıyorum." dedim. Kapıya gittiğimde Melis arkamdan bağırdı.

"Çabuk gel. Babamı oyalayamam."

"Babam beni Tuba'ya gittim diye biliyor."

Kapıyı kapatıp ilerlemeye başladığımda Yiğit'in sorgulayıcı bakışlarına maruz kaldım. 'Ne oldu?' diye sorarcasına başımı iki yana salladım.

"Babanın benden haberi yok mu?"

"Tabii yok. Öğrenirse birazcık öfkelenebilir."

Sorduğu soruyla nasıl toparlayacağımı bilemedim.

"O zaman evlilik programına katılmana nasıl izin verdi?"

Ne diyecektim şimdi? 'Babama ünlü olmak için gideceğim dedim. O da zar zor ikna oldu.' mu diyecektim?

"Şey... Çok karşı çıktı tabii oraya çıkmama. Biraz zor ikna oldu. Beğendiğim birisi çıkarsa da ilk önce ona danışmamı istedi. Ben de yapmadım tabii. İnşallah yakında siz de tanışırsınız."

Söylediğime inanmış gibi görünmese de neyseki üstelemedi. Ancak bu konunun tekrar gün yüzüne çıkacağını biliyordum.





.

Gel Seni De Everelim!~Tamamlandı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin