〰16. Bölüm: Anana Sor Damat Lazım mı?/1〰

5.1K 457 153
                                    

  Babamdan izin almış ve Tuba'nın yanına gelmiştim. Tabii babam gelmeden önce beni sıkıca tembihlemiş, o sırada Yiğit ile ilgili de ağzımı aramıştı. İzlediği kadarıyla onu sevmiş görünüyordu. Ancak yine de işimi garantiye alacak bir şey biliyordum. Dahiyane bir fikir bulmuştum bununla ilgili.

  Yiğit'i Cuma'ya yollayacaktım.

  Böylece o sırada babamla konuşur, belki gözüne girerdi. Hem babam namazında niyazında olduğunu görürse beni kesin verirdi Yiğit'e. Zaten artık bu yolda olduğumu anlamıştı.

  Son olanları Tuba'ya anlattığımda Leyla gibi dinlemişti beni. Tabii bir de bol bol kahkaha atmıştı. Anlaşılan Aylin'i sevmişti. Nilay'ı da çok büyütmemem gerektiğini söylemişti. Yani... Aslında ben de öyle düşünüyordum. Normalde de insanlardan nefret eden, kin tutan bir yapım yoktu. Pamuk Prenses'e türlü oyunlar yapan cadının bile kötü olduğunu düşünmezdim. Sonuçta Cadı onları yapmasa Prenses, Prens'i bulamazdı değil mi? Nilay ve Şadiye de bizim ilişkimizin tuzu biberi olurdu en fazla. Onlarla kanlı bıçaklı olacak değildim.

  İkimiz de Tuba'nın tek kişilik yatağına uzanmıştık. Ben baş kısımda, Tuba ise tam tersine yatıyordu. İkimizin de elinde telefon vardı. Ayşe Teyze şu halimizi görse ikimizin de elindne alırdı telefonu. Aslında bu aralar ihtiyacım vardı buna. Artık şu telefonu bırakmak istiyordum. Ancak ne sponsorlar ne de takipçilerim bırakıyordu peşimi. Yiğit de son zamanlarda bundan nefret ediyordu. Bir de üzerine geçenlerde bizim Çingene Güllü artık dizi yapacaktı. Yiğit bunu görünce beni arayıp "Gördün mü bak senin çingene ünlü olmuş. Zaten bir o köşeyi döndü bir de sen. Gerçi kız zaten reklam için çıkmış oraya. İtiraf etmiş." demişti. O gün söylediğim yalanlar yine beni dürtmüş 'Ortaya çıkarsak sıçarsın.' demişlerdi. Ancak her zaman yaptığım gibi geçiştirmiştim. Şimdi gerçeği açıklamam Yiğit'i sonsuza kadar kaybetmem demekti.

"Of Türkan! Kalk hadi tatlı yapalım. Melis'i de çağıralım. Canım çok sıkıldı."

Bir of çekerek ayağa kalktım. Allah'ım... O kadar uzanmıştım ki birden kalkınca gözlerim karardı. Biraz bekleyip kendime geldikten sonra Tuba'nın arkasından mutfağa gittim. Dirseğini mutfak mermerine, yüzünü de eline yaslayan Tuba kara kara ne yapacağını düşünüyordu. Birden yüzü aydınlanınca antik kuntik tatlılarından birini yapacağını anladım. Tabiiki de kalkıp yardım etmeyecektim. Tuba varken ben elimi böyle şeylere sürmezdim. Bir sandalye çekip oturduğum sırada göğsümdeki telefonum çalmaya başladı. Çıkardığımda ise Yiğit'in aradığını gördüm. Heyecanla Tuba'ya "Yiğit arıyor." dedikten sonra telefonu açtım.

"Efendim canım?"

"Turunç! Nasılsın?"

  Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

"Sesini duyunca çok iyi oldum. Sen nasılsın?"

Yiğit öksürdükten sonra devam etti.

"Ben biraz hastayım. Annem de karşıya geçti. Bana çorba yapıp getirir misin diyecektim."

  Yaaa! Ama benim Yiğit'im hasta olmuştu. Aslında yazın hasta olmanın pek mantıklı olmadığı aklımın kıyısından teğet geçse de bunu soracak kadar akıllı değildim. Ama düşünmüştüm sonuçta.

"Tamam. Bak... Sen sıkı sıkı üstünü ört. Ya da örtme! Ateşin falan çıkar. Sen soğuk bir duşa gir. Ben Tuba'yı alıp geliyorum."

  Tuba yanıma gelip sessizce "Ne oldu?" diye sordu. Ona işaret parmağımı kaldırarak 'Bir saniye bekle.' dercesine baktım. Yiğit ile biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatıp telaşla sordum.

"Evde tarhana var mı?"

***

  Arkadaşlarıyla oturup kara kara ne yapacağını düşünüyordu Yiğit. Her ne kadar evlenme kararını en baştan belirtmiş olsa da Türkan ondan haklı olarak bir evlenme teklifi bekliyordu. Yiğit, Türkan'ın beklediği gibi romantik bir adam değildi. Aslında yeri geldiğinde atasına kadar küfür eden, mahallenin ağır abisi olan ancak ortamlara akmaktan da çekinmeyen birisiydi. Ancak bu durum Türkan'ın yanındayken ufak değişikliklere uğruyordu. Mesela onun yanındayken asla kötü bir söz çıkmıyordu ağzından. Anlamlandıramadığı bir hale giriyordu. Sürekli Türkan'ı mutlu etmek istiyordu. Ve itiraf etmesi gerekirse kendisi de çok mutlu oluyordu. Türkan beklediği gibi geniş bir babaya sahip değildi. Ya da büyük bir egoya... Gerçekten evlenmek için çıkmıştı o programa. Gerçi neden bu yaşta buna ihtiyaç duyduğuna hala anlam veremiyordu Yiğit. Ancak üstelemiyordu da. Şimdilerde tek isteği Türkan'ı evine hanım almaktı.

  Şimdi de bunu yapmak için güzel bir evlilik teklifine ihtiyacı vardı. İki elini yumruk yaparak çenesini eline yaslayıp arkadaşlarına baktı. Bu itlerden de güzel bir fikir çıkacağını sanmıyordu. İbrahim telefonuyla oynuyor, Aylin ve Soner her zamanki gibi fotoğraf çekiniyordu.

"Ya gençler! Bir baksanıza yaa. Ben bu kıza nasıl evlenme teklifi edeceğim?"

  Yiğit'in yakınmaları artık İbrahim'i gıcık etmeye başlamıştı. Belki de bu durumu bir eğlenceye çevirebilirdi. Aklındaki munzur düşünceler yüzünde haylaz bir gülümsemeye neden oldu.

"Benim çok iyi bir fikrim var."



  TAHMİNLERİNİZİ YAZMAYI UNUTMAYIN! BEN KAÇTIM....

Gel Seni De Everelim!~Tamamlandı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin