〰11. Bölüm: Tanışma Faslı〰

7.7K 612 145
                                    

Yiğit gittiğinde hemen evi toparlamış, çayı üstüne koymuştum. Annemler anlamasın diye Yiğit'in geçtiği her tarafı defalarca kontrol etmiştim.

  Şimdi ise kendimi yüz üstü yatağıma bırakıp tavana bakarken aptalca gülümsüyordum. Yaşadıklarımıza doyamamıştım. Sanki daha fazla kalmalıydı yanımda. Mesela o kaslı göğsünde uyumalıydım. Güven veren kokusunu içime çekerek... İtiraf etmem gerekirse Yiğit babam gibi kokuyordu. Onun gibi huzur vericiydi. Bazen annem babama sarılır, ilk günlerini anımsar ve yüzündeki kırışıklıkların her birinin anılarla dolu olduğunu söylerdi. Ben de Yiğit'te bunu hissediyordum. Sanki yıllar sonra başımı onun göğsüne koyduğumda bugünlerimizi anımsayacaktım.

  Bakalım. Her şey kısmetti ne de olsa.

  Kapının çalmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Gelmiş olmalılardı. Atağa kalkıp kapıya gidene kadar en az beş kere çalmışlardı.

"Geldim! Patlamayın."

  Son sözümü mırıltı halinde söyleyip kapıyı açtığımda babaannemin anneme söylendiğini gördüm. Sonra da beni fark edince yüzünde açan gülleri... Gözleri dolup sıkı sıkı bana sarıldığında aynı karşılığı verdim.

"Hoş geldin bıdığım."

  Babaannem her ne kadar anasının gözü, dişli bir kaplan olsa da ikimizin arasında kuvvetli bir bağ vardı. O, bana kıyamazdı. Çok eskiden Ankara'da oturduğumuzda bizim evle babaannemlerin arası bir sokak mesafesindeydi. Ben de küçükken sürekli oraya gider, onunla kalırdım. Annem ve babam bu durumdan şikayetçi olsa da ikimiz de onları dinlemez, günümüzü gün ederdik. Mesela babaannem belediyenin yaptığı gezilere beni götürürdü. Ben de hiç şikayet etmeden bir ihtiyar heyetiyle giderdim. Beraber cenazeler, düğünler, gezmeler... Ne yaşadıysam babaannemle yaşamıştım ben. Tabii Melis doğduktan sonra kıskaçlık damarlarım kabarmış ve az da olsa eve gitmeye başlamıştım. Birgün de ansızın İstanbul'a taşınmıştık. O zaman babaannemi nasıl ağlayıp bana sarıldığını dün gibi hatırlardım. Ah! Benim tonton Rahime'm. Herkesin yeri ayrı, onunki ayrıydı benim için.

"Ne bıdığı kız? Kaç yaşıma geldim ben! Ee geç içeri de hemen anlat. Çatlayacağım kaç gündür. Neyin nesi bu Yiğit? Bir kere çıktı bir daha göremedim sizi."

"Of Rahime Sultan ya! Gelir gelmez başladın sen de. Gel bir soluklan önce."

"Tamam. Ama sonra anlat her şeyi."

Babaanneme cevap vermeden önce çalan telefonuma baktım. Tuba arıyordu.

"Anlatırım. İçeri gir sen hadi."

  Daha sonra seri adımlarla odama ilerledim.

"Oo Tuba Hanım! Siz beni arar mıydınız?"

"Ya kızım valla köye falan gittik arayamadım seni. Zaten enişteyle tanışmaya da gelemedim. Çok kızdın mı bana?"

"Kızmadım canım. Ah Tuba... Çok şey kaçırdın. Bu akşam enişten burada olacak. Keşke sen de gelseydin."

"Of be Türkan! Keşke gelseydim. Neyse başka zaman tanışırız artık. Kendine dikkat et. İşi yatağa taşırsınız falan..."

Tuba kıkırdarken gözlerimi devirdim. Zaten çevremdeki herkesin aklı aşne fişnedeydi.

"Kapat telefonu Tuba! Köyden gelince ararsın beni."

***

Bir yandan Yiğit ile olan birkaç fotoğrafımıza bakıyor öte yandan da şapşal şapşal sırıtıyordum. Babaannem de abdestini almış akşam ezanının okumasını bekliyordu. Hazır odada kimse yokken de yanıma gelip elimden tuttu.

Gel Seni De Everelim!~Tamamlandı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin