Kavanozdaki Bir Kelebek Kadar Çaresiz
GÜNÜMÜZ
Diğer elimle tersini çevirdim avucumdaki parayı. Yine aynı profilden çizilmiş resim vardı. Peki bu para buraya nasıl gelmişti? Dahası "nerde olduğumu bile bilmediğim bir sokaktayken, nasıl olurda bu para bu kadar tanıdık gelebilir?" Diye kendime yeni ve içinden çıkılmaz sorular sordum...
Gözlerimi suya dikmiş yansımama bakarken, tıpkı az önce hayalini gördüğüm gibi biri omuzuma dokundu. Heyecanla arkamı döndüğümde Criss'i gördüm. Omuzuma dokunan kişi Criss idi. İçimi saran heyecan yerini tarifi olmayan bir kuşkuya bıraktı.
"Beni çok korkuttun Anna" diyerek bana sarıldı bir anda. Öylece tepkisizce kalakaldım. Hareket edemedim. Dilim lal oldu ve konuşamadım. Sarılmayı bırakıp iki omuzumdan tutarak gözlerimin içine baktı ve "tanrıya şükürler olsun ki iyisin. Çok korktum. Bir an seni yeniden kaybettim sandım" dedi. Seni yeniden kaybettim derken ne demek istemişti ki...
Güçlü elleriyle beni sarmalarken bense sadece "iyiyim" diyebildim. Başka ne diyebilirdim ki... bir hayalin peşinden koşarken bilmediğim tenha sokaklara daldım, sonra da kendimi hiçliğin ortasında buldum. Kendimi arıyorken, bir de bakmışım ki kaybolmuşum mu? demeliydim. Ellerini yavaşça bıraktı ve "istersen biraz oturalım ve konuşalım" dedi.
Birlikte ilerlemeye başladık az önce hayallere daldığım banka doğru. Bankın yanına vardık ve yavaşça oturduk. Heykel tam karşımızda kalmıştı ve bizi izliyordu sanki. Bir an durup sessizce, hiçbir şey konuşmadan oturduk ve ben heykeli izledim Criss ise beni. Caddeden geçen arabanın çıkardığı ani korna sesiyle bozuluverdi bu büyülü sessizlik. Criss'e doğru dönüp yüzüne baktım "sana sormak istediğim çok şey var fakat nerden başlayacağımı bilemiyorum" dedim.
Criss ise samimi bir şekilde "istediğini sorabilirsin Anna. Benden bir şey saklamana yada çekinmene gerek yok. Biz eski arkadaşız sonuçta" dedi. ama yine de ses tonundaki ani değişen ses çıkışları ve endişeli bakışlarından dolayı hala kendimi rahat hissedemiyordum. Ciğerlerime çektiğim derin bir nefes ile tüm cesaretimi toplayarak "sanırım ailem benden bir şey saklıyor, dahası Summer da bu yalana ortak olmuşta onlarla ağız birliği yapıyormuş gibi geliyor" dedim.
Ağzımdan dökülen bu kelimeler Criss'in gözbebeklerinin büyümesine sebep olmuştu. Anlam veremediğim bir şekilde tedirginleşti. Ellerini saçlarının arasında gezdirdi ve hafifçe öksürerek konuşmaya başladı.
"Bak Anna, bu yaşadıkların kolay şeyler değil biliyorum. Çok ağır bir kaza atlattın, aylarca komada kaldın. Ailen ve biz arkadaşların olarak çok üzüldük. Seni sonsuza dek kaybettik sandık. Doktorlar bile umudunu yitirmişken, sen bir anda uyandın ve bize geri döndün. Kazadan sonra hiçbir şey hatırlayamadığını öğrendiğimizde ise bir kez daha yıkılmıştık. Ama sen artık buradasın, yanımızdasın ve önemli olan da bu zaten" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZ
AdventureBu kitabı bitirdiğinde, senin hikayen baslayacak... *** Sizce yaşamak nedir? Yaşamak anlamaktır... Dengini bulup anlaşılmaktır yada bir ömür bulmaya çalışmaktır... Aramaktır. Neyi? Senin için ne önemliyse onu... Tıpkı Da Vinci'nin Mona Lisa'yı aram...