Akşam yemeği için aşağı indim. Üç kişilik hazırlanmış masada annemin yanına, babamın ise tam karşısına oturmuştum. Uzun süre annem benden bahsetmeye devam etti. Dokunsan ağlayacakmış gibi çıkan titrek ses tonuyla anlattığı hikâyeler, zar tuttuğu gözyaşlarını gizlemeye yeterli olmuyordu. Sürekli tabağıma en sevdiklerin diyerek koyduğu yemekler birbirine karışıyor, yenisini koymaya yelteniyor ve kendini bir şeyler yapmaktan alıkoyamıyordu. Bense teşekkür ederim demekten başka bir şey diyemiyor, ne yapacağımı bilemiyordum.
Babam ise annemin tam tersi olarak sessizliğini bir türlü bozmuyor, endişeli bakışlarını da benden esirgemiyordu. Göz ucuyla beni izliyor bir an göz göze gelince başını aniden başka yöne çeviriyordu. Ailem bana yabancı geliyordu ama daha da önemlisi ben de ailem için bir yabancıdan ibaret değil miydim? Sonuçta onlar hakkında bir şey bilmiyor olmam kadar onlarda bu yeni Anna hakkında pek bir şey bilmiyorlardı.
Sahi ben kimdim?
Aynaya baktığımda gördüğüm kişi kim?
Anna kim?
Aklımdaki sorular bitmek bilmiyor dahası geçen her dakika bir yenisi ekleniyordu. Tabağımdaki yemekle oynamaya devam ettiğimi gören annem bitirmem konusunda ısrar etmeden " Anna istersen biraz daha dinlenebilirsin, kendini iyi hissettiğinde bizimle istediğini konuşabilirsin." Dedi. Yine bütün gece olduğu gibi teşekkür ederek yanlarından ayrıldım. Odama girdim ve kapıyı yavaşça kapattım. Bir yabancının odasına girmişim gibi eşyalara dokunmuyor, sanki ait oldukları kişiden izin bekliyormuşum gibi davranıyorum. Bir süre kapının eşiğinde yere oturmuş hafif loş bir gece lambasıyla aydınlatılmış odayı izledim.
Gözlerimi kapatıp bir şeyler hatırlamaya çalıştım ve parça parça bir anı sürüklendi zihnime. Yüzü olmayan bir adamın elinde bir broş tuttuğunu anımsıyorum. broşun üzerinde dalga motifi var. Beni derinden etkileyen bir söz dökülüyor dudaklarımdan "değişim". Kısa süre sonra annemin ışıkları söndürdüğünü ve odalarına çekildiğini işittim.
Oturduğum yerden kalkıp içeri doğru bir iki adım attım. Giydiğim pelüş ayakkabının tabanındaki plastik tok tok ses çıkarınca ayağımdan çıkardım ve yatağımın kenarına yerleştirdim. Yalın ayak odada gezinmeye başladım. Odam tavan arasında olduğu için başımı hafif eğerek yürüyorum.
Odanın duvarları ahşap plakaların birbirine tutturulmasıyla örülmüş, hatta yeni boyanmış olacak ki içerisi ağır bir kokuyla dolmuştu. Bazı duvarlar ve tavan, üzerinde sade desenler ve ahşap görünümlü duvar kağıtları ile kaplanmıştı.
Tuhaf... odayı neden yeniden boyadılar ki? Acaba artık uyanmayacağımı düşünerek benden vaz mı geçmişlerdi? Saçmala Anna, onlar senin ailen senden vazgeçmediler sadece döndüğünde temiz bir oda bul istediler. Yani en azından iyi düşünmeye çalışıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZ
AventureBu kitabı bitirdiğinde, senin hikayen baslayacak... *** Sizce yaşamak nedir? Yaşamak anlamaktır... Dengini bulup anlaşılmaktır yada bir ömür bulmaya çalışmaktır... Aramaktır. Neyi? Senin için ne önemliyse onu... Tıpkı Da Vinci'nin Mona Lisa'yı aram...