"Ben şimdi ne yapacağım..." diye düşünürken otobüsten bir iki adım geriye doğru çekildim. Tam arkamı dönüp eve gidecektim ki, bir ses "Anna, Anaa..." diye bağırdığını fark ettim. Kafamı çevirip baktığımda sesin Josep'ten geldiğini anladım. Bana doğru var gücüyle koşuyor bir yandan da "otobüsü durdurrrr" diye bağırıyordu.
Onu görünce başımı otobüs şoförüne doğru çevirdim ve "abi iki dakika bekleyebilir misin? Arkadaşım geliyor. Lütfen... lütfen..." diyerek yalvaran gözlerle ona baktım. Ama nafile şoför benden tarafa bile çevirmediği yüzünü önüne bakarak; "yeterince bekledim zaten, bir sonraki otobüs onbeş dakikaya gelir. Ona binersiniz" dedi ve otomatik kapıyı kapatarak duraktan ayrıldı.
Neden böyle yaptı? Neden bizi birkaç saniye daha beklemedi? Arkada başka otobüs yoktu, içerisi o kadar da dolu değildi. Bizi almamak için hiçbir sebebi yoktu. Bunu neden yaptı? Aslında bir teorim vardı. Kötü biri olduğu için, yada bencil, yada kibirli yada her neyse işte...
"Bu teoremin müthiş bir ispatını buldum ama burada yazacak kadar yer yok!"
Diyerek söylendim kendi kendime. Otobüs benden uzaklaşırken onu yetkililere şikâyet etmeyi bile düşündüm. O yüzden son kez plakaya baktım. ASL 235711. Ben kalbimden bu sözleri geçirirken Josep yanıma geldi ve "neden durmadı?" diye sordu.
Bende bilmiyorum anlamında omuz silktim. Ona bakıp "peki şimdi ne olacak?" diye sordum.
"Bilmiyorum Anna, artık vaktinde orda olmamız imkansız." Dedi.
"Diğer otobüs onbeş dakika sonra gelecekmiş."
"Ama bizim onbeş dakikamız daha yok Anna. Bekleyemeyiz."
"Ama nasıl? Ne yapacağız ki bu saatten sonra? Herkes okulda toplanmıştır çoktan. Hatta servis bile çoktan hareket etmiştir." Dedim.
"Ne servisi?" diye sordu şakın ifadesiyle. Ben de ona "Haberin yok mu? Tabi ya... Seçmelere gittiğin gün okula gelmedin ki. Ben bunu sana söylemeyi nasıl unuttum" diyerek kendime kızdım ayaküstü. Açıklamaya devam ettim "bugün herkes okul bahçesinde toplanacak ve servisle, şenlik alanına gidilecek. Uçurtma şenliğinde verilecek notlar. Sana söylemeyi unuttuğum için özür dilerim" dedim titreyen yorgun sesimle.
"Sorun değil Anna, biz şenlik alanına daha yakınız. Buradan otobüse binersek, onlardan önce oraya varabiliriz" dedi. Sesindeki heyecan beni de sarmaladı bir anda. Sola, sağa bakıp yaya kaldırımından karşıya geçtik ve otobüsü beklemeye başladık.
Birkaç dakika sonra gelen otobüse bindik, Josep'e kartım olmadığını söylediğim için iki kere bastı ve arka tarafa doğru ilerledik. Otobüs çok kalabalık değildi en arkaya geçip oturduk. İçeride birkaç orta yaşlı teyze, cam kenarında kulaklıkla şarkı dinleyen iki genç, az ileride kucağında bebeği olan bir kadın ve birkaç çift vardı.
Onlara bakıp hayallere daldım saniyeler içinde. Acaba bir gün Josep ve ben de onlar gibi aşkla bakar mıyız birbirimize? Farklı bir boyutta, bambaşka bir evrende bekli mümkündü. Ama ya bizimkinde? Sanırım bu çok uzak bir ihtimal diye düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZ
AventureBu kitabı bitirdiğinde, senin hikayen baslayacak... *** Sizce yaşamak nedir? Yaşamak anlamaktır... Dengini bulup anlaşılmaktır yada bir ömür bulmaya çalışmaktır... Aramaktır. Neyi? Senin için ne önemliyse onu... Tıpkı Da Vinci'nin Mona Lisa'yı aram...