İçime İşleyen Yalnızlık

83 12 18
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İçime İşleyen Yalnızlık

GÜNÜMÜZ

Ben hiçlikler çağında yaşayan kaybolmuş bir ruhtan ibaretim. Yalanlarla kuşatılmış köşkler ve sahte yüzlerle çevrelenmiş maskeli bir baloda tutsak edilmiştim. Yalandan gülüşler, hilekâr bakışlar, biri bile doğru olmayan "seni seviyorumlar"...

Dost sandığım insanların ruhlarını dalkavukluk, kalplerini ise sinsi düşmanlıklar kaplamıştı. Karanlığın derinliklerinden atılan sessiz çığlıkların, kulaklarımda bıraktığı acıyla yaşamaya çalışıyorum.

Kıyafetlerime sinmiş asil yalnızlığımı içime çekerek, zihnimdeki gizemli yüzleri düşündüm. Artık kimseye güvenim yoktu, parçalanmış hatıralarımdan başka...

Aralarında yaşadığım insanların anlattığı çok sayıda yalana gözlerimi kapatmıştım. Gerçeği bulma uğrundaki zaaflarımı dizginleyip mantıklı hareket etmeliydim artık. Geçmişime ulaşma arzusuyla yanıp tutuşuyor, diğer yandan bunu tek başıma başarmam gerektiğini zorla da olsa idrak etmeye çalışıyordum.

Tüm ipuçlarını toplayıp, noktaları birleştirmeliydim. Geçmiş, şimdi ve gelecek. Tüm hayatımı geri almak zorundayım. Geçmiş çoktan yazıldı, mürekkebi kurudu...

"Hadi Anna yapabilirsin, sadece görmeyi bilen bir gözle bakman gerek..."diyerek sesli olarak söylenmeye başladım.

Tamamen yırttığım duvar kâğıdını bir kenara koyarak duvardan bir iki adım uzaklaştım. Bazen resmin bütününü görebilmek için uzaklaşmak gerekir. Bu resmi daha önce nerede gördüğümü düşünmeye başladım.

"Gördüklerime değil, asıl göremediklerime inanmalıyım diyerek" Gözlerimi diğer duvarlara diktim. Son derece sessiz olmaya çalışarak odamdaki tüm duvar kâğıtlarını yırtmaya başladım. Titreyen ellerim, duvarları benden önce hatırlamaya başlamıştı sanki.

Yırttığım her parçanın altından yeni bir gerçek ve yeni bir bilinmezlik buluyordu beni. Bir dağcının adım adım zirveye tırmanışı gibi, anılarıma ulaşmaya çalışıyorum. Zaman tarafından yutulmuş birinin son çırpınışlarıydı bunlar. Kendine doru koşan bir koşucuydum ben... kendisi tarafından terk edilmiş bir koşucu...

Açığa çıkarttığım her resim, gerçeği bulmaya olan cesaretimi toplamama yardımcı oluyordu. Gri dumanlar tarafından yutulan tüm anılarıma ışık tutmalıydım. Ben, beni bulmalıydım artık.

Son parçayı da uzanıp kopartmıştım. Geçmiş, gelecek ve şimdinin birbirine karışıp birleştiği bir kaosun yaklaşmakta olduğunu hissediyorum. Ben küçük bir kelebeğim, koca bir fırtınaya sebep olmak üzereyim...

Sükûnet içinde geçmişimin yansımalarına bakıyorum. Duvarların birinde, belli belirsiz bir gülümsemeyle resmedilmiş bir kadın bulunmakta. Halime acıyormuş gibi sessizce bana bakıyor. Diğer duvarda ise bu duruma tam anlamıyla tezat düşen bir resim karşılıyor beni. Var gücüyle çığlık atan bir adam. Bana, beni haykırıyor sanki.

Son duvarda ise tüm bu resimlerin aksine, son derece mütevazı ve sade fırça darbeleri görüyorum. Kibar ve ölçülü renkler hafifçe eğilmiş çizgiler. Sakince kulağıma bir şeyler fısıldıyorlar "burada hiçbir şey bulamazsın..."

Yüreğim yeniden avuçlarımda atmaya başlamıştı. İçine düştüğüm engin sabırsızlık, beni oda da tutmaya yetmiyordu. Geçmişle alakalı tüm yapboz parçalarını bir araya getirmeye çalışıyordum. Gözlerimin önüne gelen bulanık anılar beni çağırıyordu. Duvarlardaki tüm resimler aynı yöne gitmemi söylüyordu ama kulaklarım bir türlü işitemiyordu söylediklerini. Ayaklarım istemsizce birkaç adım attı kapıya doğru. Beni hakikate götüreceklerini düşündüğüm için gitmelerine izin verdim.

Sessizce anahtarı çevirerek, kapının kilidini açtım. Sakince başımı kapıdan uzatıp koridorda göz gezdirdim. Annemle babamı uyandırmamak için parmak uçlarımda yürümeye başladım. Kimselere yakalanmadan merdivenleri indim ve mutfak kapısından dışarıya çıktım. Ayaklarım beni garaj kapısının önüne kadar getirdi. Ses çıkarmadan yavaşça kapıyı açıp, ışığı yaktım. İçeride bir sürü raf ve kullanılmayan eşya vardı. Köşede ise oldukça geniş bir masa bulunmaktaydı.

Teker teker tüm raflara bakınmaya başladım. Kiminde tamir aletleri, kiminde ise eski paslanmış demir parçaları, tozlanmış kitaplar, yıpranmış boya kutuları...

Garajın sonuna kadar ilerledim. Etrafa bakınırken, yerlere damlamış birkaç boya kalıntısını fark ettim. Damlaları takip ettiğimde, büyük bir koliye ulaştım. Üzeri itinayla bantlanmıştı. Raflardan birinde gördüğüm maket bıçağını alıp koliyi açtım.

Kolinin içinden tuval, boyalar, birkaç karalama yapılmış bir defter ve bir kitap çıktı. Kitabın sayfalarını hızlıca karıştırırken, duvarımda çizdiğim resimlerin bulunduğu tabloları gördüm. Bunları neden tuvale çizmek yerine, odamın duvarlarına çizmiştim ki?

Elimdeki kitabı masanın üzerine koyup, deftere uzandım. Bir sürü karalama yapılmış defterin sayfaları arasından bir çizim düştü yere. Eğilip çizimi elime alacaktım ki, dışarıda bir ses duydum. Hemen elimdeki defteri ve masadaki kitabı kucağıma alıp kapıya doğru yürüdüm. Ama seslerin kapının hemen ardından gelmekte olduğunu anlayınca, ışığı söndürüp masanın altına saklandım. Telaştan yere savrulmuş çizimi almayı unutmuştum ama artık onu almak için çok geçti...

Kapı birden açıldı ve içeriye biri girdi. Işığı açarak garajın içinde ilerlemeye başladı. Masanın altında olduğum için, gelen kişinin sadece ayaklarını görebiliyordum. "tanrım lütfen beni görmesin..."diye dualar etmeye başladım içimden. Gelen kişi masaya doğru birkaç adım attı ve yerdeki çizimi fark etti.

"Tanrım olamaz... ya şimdi beni görürse..."

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin