Her zaman hayatta en güzel anılarımızın harcandığından yakınıyoruz.
Okul , ödevler . sınavlar , sorumluluklar...
Kişiliğimizin oturmaya başladığı , hayatı , kendimizi tanımaya başladığımız zamanlarda kendimize vakit ayıramamaktan yakınıyoruz.
Hep çantamızı alıp gitmeyi hayal ediyoruz.
Akşam uykuya dalmadan önce , olmak istediğimiz yerleri , yaşamak istediğimiz hayatları canlandırıyoruz zihnimizde.
Bu yüzden bırakıyoruz kendimizi kitapların satırlarına , filmlerin dakikalarına.
Çünkü onlar , sahip olmak istediklerimize sahipler.
Onlar , sarılmak istediğimiz karakterlere can veriyorlar.
Onlar , aşık olduğumuz kişilikleri gösteriyorlar.
Onlar , sorunların aslında son bulacağını ve kitabı bitirdiğinde , filmin sonuna geldiğinde her şeyin güzel bir şekilde biteceğini gösteriyor.
Bu yüzden hayattan zevk alamıyoruz ya !
Belirsizlik hakim çünkü hayata.
Bugün sıkıntıda isek , yarın olmayacağımızın garantisi yok.
Bugün sıkıntıda isek onu geçirecek şey aniden belirmiyor önümüzde. Acaba o kitaplardaki gibi , filmlerdeki gibi mutlu sonla bitecek mi hayatım diyoruz.
Bu yüzden kızıyorum bazen kitaplara , filmlere.
Amaçsız beklentilere sürüklüyor bizi.
Aslında orada geçenleri her gün yaşadığımızı unutturuyor bize.
Küçük anların mutluluğunu konu alıyor sayfalarca , saatlerce ve bize gerçek hayatta yetmiyor bu birkaç dakika.Aslında hayat biz onu nasıl görüyorsak ondan ibaret.
Yağmurlu bir günde ıslanan ayaklarına mı odaklanıyorsun yoksa su birikintisine düşen yağmur damlalarının çıkardığı sese mi ?Bugün bir köpek yavrusunun sevinmesine neden oldum.
Bugün bir yaşlı kadının gülümsemesine neden oldum.
Bugün bir arkadaşımın güvendiği , hayatında vereceği karar için danıştığı insan oldum.
Bugün , güneşin batışınada mutlu oldum.Bence hayat bu.
Sen onu nasıl görüyorsan o da sana öyle davranıyor.Bu yüzden , hayatta en güzel anılarınızın harcandığından yakınmayın. O anlardan birini yaratın.
Anı yaşayın.