Çok şey oluyor.
Bazen geçtiğini düşünüyorsun.
Ama bilmen gerek o el hep omuzunda.
Sen unuttum dediğinde dokunuyor saçlarına.
Güçlüyüm sanıyorsun.
Güçlü insanlar kimseye yenilmez. Zaafı olmaz.
Peki güçlüyüm dedikten sonra, sana söylenilen kırıcı şeylere aldırış etmemen ömründen kaç yıl götürüyor ? çok kalabalık bir ortamda kendini yalnız hissettiğin olmuştur illa ki. Düşünmedin mi hiç neden böyle ?
Bir de sevdiğinle karşı karşıya olduğunu varsay ,
inan hayatındaki en büyük kalabalık budur.Değişik insanlarız.
Yararlanıyoruz,
hiç umursamadan yürümeye devam. Lan bir dur,
belki çok ağır.
Etrafa bak belki bir yardım eder.
Belki birisi iyileştirir.
Yok ama,
umursamıyoruz biz,
o bıçak yarasını açan kişiyi takip ediyoruz.
işin komik yanı da geriye bakarak yürüyor onlar.
Yani senin ne halde olduğunu biliyor , görüyor.
Ama katiyen beklemiyor.
Kesinlikle umursamıyor.
Bu yaralarla kaç bahar geçirdiğimiz belli değil,
üstelik aynı insanlarla kaç kez daha aynı yalnızlığı yaşayacağımız da belli değil.
Hep varlar onlar.
Dilimizde, içimizde, aklımızda hep varlar.
Güzel yuvalar inşa ettik onlara. Harkulade çiçekler büyüttük.
Cam kırıklarından oluşan ama insana zarar vermeyen şiirler de yazdık.
Şimdi düşünün ; elimizde, içimizde, yanımızda , seviyorum onu , deli gibi aşığım dediğiniz yanınızdamı ?Birine sığınmak güzel şey değil mi
Birine aşık olmak
Birine aşık ölmek.
En çok sevdiğine sarılmak ve onun en ufak lafına darılmak.
Böyle böyle...
Sonra günü gelince o kaldırım taşını hatırlamamak , o sokaktan geçmeye korkmak.
İçinden çıkamayacağın sorunlar olabilir ,
çok sevdiğin halde ayrıladabilirsin.
en kötü şey giderken birine kötü bir anı bırakmak.
Özenle yapılan şeyleri yıkmak
oysaki ayrılırken tanınırmış en çok.
giderken yıkmasalar
tekrar yuvalarına dönmelerini müsade eder miyiz ?
Muamma.
İnsan bazen canın içindeki acının geçeceğini bilse bile
"hayır istemiyorum" ,
demeyi öğreniyor
deli gibi isterken.