Saat gecenin bir yarısı. Belki de burukluk değil benimkisi,
sadece , sade bir sitem.
Bir insanın sürekli mi canı sıkılır. Bir tarafa atılmış gibi hisseder yüreğini.
Bir boşluktur doldurulamaz. Yerine koymak istersin farkında olmadan kimilerini , koyamazsın.
Sarılmak istersin belki de ona hiç sarılmadığın kadar sıkıca ve yürekten.Bazen öyle insanlar çıkar ki karşına, öyle zayıf anlarında yakalarlar ki seni, o şiddetli sarılışları onlarla yaparsın. Tabiki oda karşılık verir , sanki yerini o an için o dolduruyormuş inancıyla , sen zorladıkça zorlayan cinstendir. Yok ama , bilmezki bu ayrıdır. Bir kere o çok eskilerden hatıra koku yoktur üzerinde koklamaya alıştığın. O tik tak atan, şiddetini göz bebeklerinin büyümesinden anladığın, dinledikçe hissettiğin yüreğin sesi başka türlüdür, yerini tutmaz.
Kollar başka türlü sarardı seni o sarılış bedeni sardı mıydı , korku , üzüntü, kaygı kalmazdı. O eve geç gelişlerini bekleyen meraklı gözler telaşla kapıyı açtığında seni karşısında görmenin verdiği mutlulukla bir başka parlardı.
Şimdi yoksun.
Uzaktasın.
Kulaklarım o her sabah beni uyandırdığın sese muhtaç şimdi. O merakla gittiğim , gördüğüm , yaptığım ettiğim her yeri , her şeyi dinlemeye hazır , seni özlüyorum.
O asabi tavırlarıma sabırla karşılık veren seni özlüyorum. Uzak değilsin belki ama sana istediğim an uzanamayan ellerimi bir yerlere sığdıramıyorum.
Her şey içimde patlıyor ; sevinçler, kederler, kaygılar... Kimse yerini tutmuyor.
Ama olsun.
Sen uzaklarda olsanda varlığını bilmek güzel. Hayatta olman bana güç veriyor. En azından senin için bir şeyler yapıyor olmanın gururu ve inancı ile yaşıyorum. Ama yine de ister 20 , ister 25 , ister 40 yaşında ol.
Suya muhtaç bir çiçek gibi sana muhtacım ve hep de öyle kalacağım.Çünkü sen benim , baba kokulumsun.