~YAZAR~
Yoongi, mesajı okuduktan sonra transa girmişti. Taehyung onu dürtmenin bir işe yaramadığını anlayınca, telefonu elinden alıp mesajı okudu ve gülmesini tutmaya çalıştı.
Yoongi, Taehyung'un ağzından çıkan domuz sesiyle kendine geldi. (Y/N: Çok gülmek istediğinizde ama tutmak zorunda kaldığınızda kendinizi sıkarsınız ya, heh işte o zaman genizinizde garip bi horlama sesi çıkar. O ses işte.)
Yoongi, Taehyung'un neden güldüğünü düşünmeyi boşvermek istiyordu ama nedenini de öğrenmek istiyodu. Sevgilisi kaçırılmıştı ve zor durumdaydı... Bunun nesi komikti?!
"Neye gülüyorsun seni aptal!?"
Yoongi'nin sesi sert çıkmıştı. Tae, onun ciddi olduğunu anlayıp kıkırdanmayı kesti.
"H-hiç... Afedersin."
Yoongi, telefonu Tae'nin elinden alarak kapıya yöneldi. Adrese gitmeli ve sevgilisini kurtarmalıydı. Polise haber vermeyi aklından geçirmişti fakat tereddüt etmeden de duramamıştı.
Polise Haber Verirsen Jungkook Ölür...
Onun ölmesini göze alamazdı. Hızla adrese doğru yürüyordu. Taehyung ona seslenene kadar, Adresin neresi olduğunu ve yürüme mesafesi kadar yakın olmadığını bilmiyordu.
Beraber Tae'nin arabasına atladılar ve navigasyondan adresi aradılar. Burası eski bir deliler hastanesiydi. Artık kullanılmayan bir yerdi ve Issızdı.
Taehyung arabayı adrese sürerken, Yoongi sinirle burnundan soluyor ve elindeki telefonu sıkıyordu. Torpidoda, Namjoon'un Yoongi'ye verdiği silah vardı.
Hastanenin önünde durduklarında kapıda yüzleri maskeli iki tane adam vardı ve Gelen arabayı farkedince içeri koştular. Yoongi, inmeden silahı beline sıkıştırdı.
Taehyung, onların koşuşlarını görünce ciddiliğini kaybetti ve deli gibi kahkaha atmak istedi. Ama kahkaha atamazdı. En azından böyle bir durumda, atamazdı.
Yoongi, hızlı ve sert adımlarıyla içeri girdiğinde ciğerlerine dolan tozla yüzünü buruşturmadan edemedi. Hiç konuşmuyor, ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
Odalardan birinde Jungkook'un boğuk mırıldanmasını duyunca tüyleri diken diken oldu. Taehyung ile beraber hızlı adımlarla o odaya girdiler.
Jungkook...
Tişortü yırtık pırtıktı. Pantolonunun diz kısımlarında ve baldırlarında kan vardı. Yüzü... yüzü hala kusursuzdu. Göz kapakları kapanmak üzereydi. Göz altları mordu ve ağzı bağlıydı. Saçları dağınıktı ve boynunda kızarıklıklar vardı.
Yoongi, hızla Jungkook'una ilerlerken kenardan çıkan silahlı adamlar yüzünden adımlarını durdurmak zorunda kaldı.
Jungkook, yaptığı şeyden Yoongi'nin gözlerindeki endişeyi görünce vazgeçmek istedi ama artık çok geçti. Hem Hoşuna da gitmişti.
Yoongi belindeki silaha yönelirken silahlı iki adamın gözlerinden korktukları belli oluyordu. Jungkook gözlerini hızla açıp Yoongi'ye ağzındaki bezin izin verdiği kadarıyla bağırmaya çalıştı.
Yoongi silahını sağındaki adama doğrultunca, adam silahı yere bıraktı. Aynısını soldaki de yapınca, Yoongi alayla sırıttı ve silahı indirmeden Jungkook'una yürüdü.
Jungkook'a dokunucağı sırada ensesine yediği darbeyle bağlı bedenin üzerine bayıldı.
Jungkook, hızla ensesine vuran şahısa baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BETTER TOGETHER // Yoonkook // TaeMin // Namjin //
FanfictionHayat benim için sadece siyah yüzünü gösteriyor,her gözyaşıma yenisini ekliyordu.Bende sadece siyah yaşamaya çalıştım. B Başardım ve göz yaşı akıtmamaya alıştım, birdaha hiç ağlamadım. Şimdi Yeterince Siyahtım. Jungkook siyahıma damlatılan mavi bir...