~~~~~~~~~~~~~Jimin'in ağzından~~~~~~~~~~~
Yaşadığım siniri kimse bilemezdi. Kardeşimin çocuğu ölmüştü. Hoseok bana bakıyordu. Elimde çoktan kapanmış olan telefonu duvara atıp binbir parçaya bölünmesini izledim.
"Jimin bunu Sehun yapmış olamaz!" Gözlerimi kırık telefondan ayırıp Namjoon'a baktım. Bağırmasıyla SeNa gözlerini yavaşça açmış ve direk ağlamaya başlamıştı. Hoseok'a sarılmak istiyordu ama Hoseok sinirden ve şoktan hareket edemiyor sadece gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerinde saf kin ve nefreti görüyordum. Koyulaşmış gözleri bir doluyordu daha sonra o nefretini hatırlayıp gözyaşlarını akmadan gönderiyordu.
"Jimin."
Ses öyle bir nefretle çıkmıştı ki SeNa'yı koruyamadığım için kendimden nefret etmemi sağlamıştı. Hoseok'a cevap veremedim. Ama hala yüzüne ısrarla bakıyordum.
"Jimin o adamı nerde bulabilirim." Şirketi nerde biliyordum. Evini biliyordum ama söylersem katil olucağına emindim. Onu kendim halledicektim fakat Hoseok'un da sinirini çıkarması için ona şans tanıyacaktım.
"Jimin! Sana. O. Adamı. Nerde. Bulabilirim. Dedim." Sesi tehtidkârdı.
"Hoseok. Onu sana bulup getireceğim."
Onu bulup öldüresiye dövdükten sonra Hoseok'a getirip onunda öldüresiye dövmesine izin vericektim. Kime bulaştığını bilmiyordu. Ona haddini bildiricektim. Kafasını sallayıp ağlamayı bırakmayan SeNa'nın yanına oturdu. Kollarını ağlayan küçük bedene sardığında ceketimi kollarımdan geçirerek giydim. Daha sonra gidip SeNa'nın anlından öpüp ellerimi yanaklarına koyarak eğildim.
"Artık ağlama SeNa. O cennete gitti. Bende bunu yapanı cehenneme göndermeye gidiyorum. Beni bekle. Ve artık ağlama."
Kafasını salladığında yanaklarımı öptü ve sarıldı. Bende sıkıca sardım kollarımı.
"Çabuk gel abi olur mu?" Kafamı salladıktan sonra eğilip saçlarını öptüm. Hoseok'a dönüp kollarımı yorgun bedene sardım. Kollarımı çekmeden konuştum.
"SeNa'ya ben gelene kadar iyi bak kardeşim. Kendini yıpratma ayrıca. Gücünü topla, kullanman için sana zaman vericem. O zaman kendini istediğin kadar yorabilirsin."
Ayrıldığımızda güç vermek adına omzunu sıktım. Namjoon Hyung'u ve Yoongi'yi de yanıma alıp hastaneden çıktık. Son anda peşimize Taehyung'ta takılınca ona bir zarar gelmesini istemediğim için göndermeye çalıştım ama kabul etmedi ve şuan o da bizimle birlikte geliyor.
Sehun'un şirketinin önüne geldiğimizde içeri girerken bizi engellemelerini bekledim ama ilginç derecede korumalar bile yoktu. Bizden korkmadığını bi nevi gösterme yada kanıtlama şekliydi herhalde.
Içeri girdiğimizde direk asansöre yönelerek en üst kata Sehun'un odasına çıktık. Kapıyı çalmadan açıp içeri girdiğimizde Sehun'u sanki bizi beklermiş gibi ayakta ve sırtı bize dönüktü. Odaya girdikten sonra sert bir şekilde kapıyı çarpmıştık. Hala bize sırtı dönüktü. Yüzümüze dönmeden konuşmaya başladı.
"Beklediğimden de erken geldin,Jimin."
"Seni öldürmek için daha fazla beklemeyemedim."
Iğrenç kahkahası kulaklarıma ulaştığına sağır olmayı diledim.
"Demek beni öldürüceksin." Hala kahkaha atıyordu. Sahteliğini belli eden bir kahkaha.
"Ya da baksana Seni öldürmeyeceğim kendin bana yalvaracaksın, Sehun."
Oldukça sakindik arkası hala bize dönüktü. Yüzümüze bakmaması sinirimi bozuyordu. Onun kansız suratını görmeliydim çünkü dayak yedikten sonra bu yüzü tanınmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BETTER TOGETHER // Yoonkook // TaeMin // Namjin //
Fiksi PenggemarHayat benim için sadece siyah yüzünü gösteriyor,her gözyaşıma yenisini ekliyordu.Bende sadece siyah yaşamaya çalıştım. B Başardım ve göz yaşı akıtmamaya alıştım, birdaha hiç ağlamadım. Şimdi Yeterince Siyahtım. Jungkook siyahıma damlatılan mavi bir...