Nipyalı asker hücresinde sessizce oturuyor onunla konuşan gardiyanın teklifini düşünüyordu.Her iki durumda da hayatı tehlikedeydi.Gardiyanın dediğini yapsa bile yakalandığı takdirde Lord Farad onu oracıkta öldürürdü.Öbür durumda da sonunun pek iç açıcı olmadığının farkındaydı.Muhbir olarak suçlanıyordu ve onu ölümden kurtaran rahip yüzünden şimdi yeniden ölümle burun burunaydı.Rahibin ölümü aklına geldiğinde ister istemez üzülmüştü.
" Hey Nipyalı senden benim için bir iyilik yapmanı isteyebilir miyim?"
Trolyalı mahkumun sesini duyduğunda içinde bulunduğu düşüncelerden kurtulmuş yeniden gerçeklerle karşılaşmıştı.
" Ne tür bir iyilik?"
Trolyalı mahkum şimdi onix çeliğinden yapılmış hücre demirlerine yüzünü yapıştırmış ona bakıyordu.
" Sana vereceğim bir parçayı dışarı çıktığında Trolyalı herhangi birine verebilir misin?"
Nipyalı şimdi şaşırmış bir şekilde karşısındaki mahkuma bakıyordu?
" Ne parçası? Hem buradan çıkabileceğimi nereden çıkardın?"
" Aptal olma? Her şeyi duydum.Seninle önemli bir şey için pazarlık yapıyorlar.Sen zeki yetenekli birisin Nipyalı.Buradan kurtulmanın yolunu bulacağından eminim."
Nipyalı şimdi gözlerini iyice Trolyalının yüzüne dikmişti.Mahkumun onunla dalga geçip geçmediğini anlamaya çalışıyordu.
" Zeki olsaydım burada işim ne ? Ben de senin gibi hücredeyim.Hem istediklerini yaptıktan sonra beni sağ bırakacaklarını mı sanıyorsun.Bu iş fazlasıyla tehlikeli."
" Yapmadığında da sağ bırakmayacaklardır.Şu Golyalı mahkuma güzel bir akşam yemeği mi olmak istiyorsun? Aklını kullan.Onların istediği şeye karşılık özgürlüğünü iste.Ve onları Farada ispiyonla."
Nipyalı şimdi daha şaşırmıştı.Bu kadar entrikalı bir duruma daha önce hiç girmemişti.Şimdi kirli bir pazarlığın bir parçasıydı ve bu işten nasıl kurtulacağını bilmiyordu."
Trolyalı mahkum onun hücresine bir bez parçasına sarılı bir şey fırlattığında gözünü hücresine düşen şeye dikti.Bu oldukça kirli bir beze sarılı bir nesneydi.
" Dediğim gibi bunu bir trolyalıya ver.Senden tek isteğim bu."
Hücrelerin sıralandığı koridordan sesler duyulduğunda ikisi de susup hücre demirlerinin gerisine çekilmişti.Gelen nipyalıyla pazarlık yapan gardiyan ve onun gerisindeki iki muhafızdı.
" Teklifimi düşündün mü Nipyalı?Bence düşünmene bile gerek yoktu.Buradan çıkış şansın benim."
" Sana neden güveneyim.istediğini aldıktan sonra beni öldürmeyeceğini nereden bileyim?"
Gardiyan onu gözlerini kısarak dinlemişti.Nipyalının konuşması bittiğinde elinde tuttuğu küçük cam bir tüpü ve keskin izoit taşından yapılmış bıçağı onun hücresine bıraktı.O sırada iki muhafız da trolyalı mahkumun bulunduğu hücreye girmişlerdi.Şimdi trolyalı mahkumun hücresinde büyük bir gürültü kopmuştu.Hırıltıya benzeyen sesler ve ardından yere düşen bir nesnenin çıkardığı tok sesi duydu.İyice o tarafa dönüp baktığında trolyalının kafasının ona doğru baktığını gördü.Acıyla sarsılmış iri gözler tuhaf bir şekilde ona bakıyordu.Bu gözlerde bir yalvarış ifadesi vardı.Nipyalı tiksinerek önüne döndü.
" Çok şey gördü ve çok şey duydu.Şimdi sonunun onun gibi olmasını mı istiyorsun Nipyalı?"
" Lord Farad fark ederse sonum onunkinden farksız olmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜRGÜN
Science Fictionİnsanlığın dünya dışı varlıklarla tanışmasının ve birlikte yaşama mücadelesi vermesinin destansı hikayesi. Beklenen felaket gerçekleşip dünya yaşanmaz hale geldiğinde,insanlık dünya tekrar yaşanılabilir bir yer haline gelinceye kadar CORDELİA adını...