Bizde derin bir nefes aldık.
Ülfetle beraber salona geçtik ve Ülfeti uğurladım.
Daha sonra hemen evime gittim.
Yeter Hanımı takip edememek beni üzsede başka bir gün takip edebilirdim.
*******
Evde babam yoktu. Sessizlik sardı içimi. Televizyonu açıp birkaç kanal degiştirdikten sonra şarja takmış olduğum telefonum çaldı. Arayan babamdı.
-Alo baba!
-Kızım ne yapıyorsun?
-İyiyim.
-Ben sana bir şey diyeceğim ama itiraz etme.
-Ne diyeceksin ki?
-Ben iş için bir haftalığına yurt dışına gideceğim.
-Önemli değil ben evde dururum.
-Bunu diyeceğini biliyordum. Ama olmaz. Gözüm arkada kalsın istemiyorum. O yüzden de ben gelinceye dek Yeter Hanımda kalacaksın.
-Ne!?
-Lütfen itiraz etme.
-Baba! Ben evde tek başına kalacak kadar büyüğüm.
-Kızım, bir hafta boyunca evde tek başına kalmana izin veremem!
-Ama baba...
-Melodi lütfen çocuk gibi davranma. Ben Yeter Hanımla konuştum. Şimdi kıyafetlerini toplayıp Yeter Hanımın evine git. Yeter Hanımı arayacağım. Gitmezsen haberim olur!
-Tamam baba!Telefonu kapatıp yere çöktüm.
Yeter Hanımın evinde bir hafta kalmak hem iyi hem de kötü.
Bir deliyle aynı evde kalmak kötü olsada bu sırlarını çözmek için iyi olabilirdi.
Aman allahım!
Elimden başka bir şey gelmiyordu. Tek yapabileceğim gidip valizimi hazırlamaktı.
Odama gidip valizimi hazırladım. Kapıyı kilitleyip çıktım.
**********
Zile istemsizce bastım. Yeter Hanım gülümseyerek kapıyı açtı.
Selamlaştıktan sonra içeriye geçtim.
Ev sessiz ve garipti. Yeter Hanım yanıma oturdu.
"Nasılsın Melodiciğim?"dedi sevecen bir sesle.
"İyiyim."dedim kısa ve net bir cevap vererek.
"Babanla konuştum."dedi.
"Biliyorum."dedim yine kısa bir cevap vererek.
"Baban seni çok seviyor. Üzerine bu kadar titremesi güzel bir şey."dedi Yeter Hanım.
"Ne demessin!"dedim alaycı bir sesle.
"Sana çok özel değilse bir şey sormak istiyorum."dedi ufak bir çocuk gibi.
"Tabii sorabilirsiniz"dedim kibarca.
"Annen ne zaman öldü?"dedi.
Bu konu açılınca biraz üzüldüm.
"Ben doğarken."dedim kafamı öne eğerek.
"Özür dilerim. Bu konuyu açmamam gerekiyordu."dedi benim üzüldüğümü anlayınca.
"Özür dilemenize gerek yok. Alıştım ben." dedim gülümseyerek.
"Evet insan bir süre sonra herşeye alışıyor. Tıpkı benim gibi. Biliyor musun, benim bir kızım vardı. Şu an yaşasaydı senden bir iki yaş büyük olurdu muhtemelen."dedi ve sustu.
"Öldü mü?"dedim üzülerek.
Yeter Hanım dolan gözlerini sildikten sonra derin bir nefes aldı.
"Maalesef evet."dedi sesi titreten.
"Peki nasıl oldu bu?"dedim merak ederek.
Yeter Hanım gözlerini tekrar sildikten sonra söze başladı.
"Adı Esindi. Yaklaşık 3-4 yaşlarındaydı. Ve aslında o ölmedi öldürüldü!"dedi gözleri kinle dolarken.
Tüylerim diken diken olmuştu.
"Kim yaptı?"dedim aniden.
Yeter Hanım ağlamayı kesmiş. Bana dikkatlice bakıyordu.
"Babası!"dedi kısık bir sesle.
O an kanının donduğunu hissettim. Bir bana bunu nasıl yapabilirdi ki? Ağlamamak için kendini kasarken Yeter Hanım çoktan ağlamaya başlamıştı.
"Bu bu nasıl olur?"dedim kekeleyerek.
"Ah zavallı Esin. Canım kızım!"dedi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Göz yaşları sicim gibi boşalıyordu.
Yeter Hanım ağlamaya devam ediyordu. Bu durumda daha fazla soru soramadım. Nasıl öldürüldüğünü, neden yaptığını sormaya fırsat olmadı.
Yeter Hanım yüzünü yıkamak için tuvalete gitti. Geldiğinde daha iyiydi.
Koltuğa tekrar oturdu.
O oda gözüme çarptı yine ve aklıma o gün geldi.
"Yeter Hanım size bir şey diyeceğim. Ama nasıl demir bilemiyorum."dedim.
"Söyle canım."dedi tebessüm ederek.
"Hani şu oda var ya. İşte orada biri varmış. Charlie haklıymış."dedim.
Yeter Hanımın gözleri irileşti.
"Yine mi aynı şey!"dedi biraz kızarak.
"Cam kırılmıştı. Kapı da açıktı. Evde de sadece ben ve Charlie nin arkadaşı-yeter hanım charlinin arkadaşı olarak biliyordu- vardı."dedim onun hastalığını çok yüzüne vurmamaya özen göstererek. Yeter Hanım tedirgin gibiydi.
Bıkmış bir sesle konuşmaya devam etti.
"Melodiciğim, Charlie bunu daha önce de yapmıştı. Kendini haklı çıkarmak için eve gizlice giriyor ve odadan camı kırarak çıkıyor. O odada birinin olduğunu inandırmak için yapıyor tüm bunları. Kendi hastalığını kabullenemiyor ve nedense sürekli beni kötü göstermeye çalışıyor. Benim deli olduğunu söylüyor herkese. Ama ben öyle değilim. Bana karşı çok mesafeli. Galiba babasından ayrıldığım için böyle. Babasının bir katil olduğunu ona söylemek istemedim. Zaten ablası o doğmadan ölmüştü. Bir ablasi olduğunu bilmiyor. Herşey daha kötü olabilir babasının katil olduğunu öğrenirse. Bilmemesi daha iyi. Lütfen sen de bir şey söyleme!"dedi. Yine duygulanmıştı. Gözlerinden alan birkaç damla yaşı elinin tersiyle sildi.
"Söylemem."dedim kısık bir sesle.
Yeter Hanım da bana minnettar bir bakış attı.
"Gerçekten çok zorlanıyorum. Beni sevmemesi günden güne yıpratıyor duygularımı."dedi ve elimi tuttu. Sevecen bir gülümseyen Yeter Hanım sarıldı bana.
"Teşekkür ederim. Bana inandığın için."dedi ve aniden ayağa kalktı.
"Rüya ağlıyor. " dedi ve koşarak Rüyanın odasına çıktı.Charlie yüzünden masum ve
zavallı bir anneye deli muamelesi yapmıştım. Charlienin odasına sinirle girdim.
Her zamanki gibi yatağına uzatmıştı.
"Hey!"dedim sertçe.
Kulaklarını çıkarıp yüzüme baktı.
"Ne oluyor?"dedi.
"Sen nasıl vicdansız bir insansın!
Annene nasıl deli dersin. Bence deli olacak en son kişi Yeter Hanım!"dedim onu azarlayarak.
" Ne dediğini anlamadım. Hesap soracak biri varsa o da benim. Buraya gelip ahkâm kesemezsin!"dedi.
"Ne hesap sorması ya!"dedim dediklerini anlamayarak.
Charlie yataktan kalkıp bana doğru yaklaştı. Sonra benim kapatmayı unuttuğum kapıyı kapatıp konuşmaya başladı.
"Neden bana o odadaki pencerenin kırıldığını söylemedin!"dedi.
İlk başta ne dediğini anlamasam da sonra Ülfetle olan olay geldi aklıma.
"Söyleyecektim. Unuttum. Ama zaten konumuzun bununla alakası yok."dedim.
"Bu konu daha önemli! Ben sana demiştim. Şimdi gelmiş annene deli diyemezsin diyorsun. Hala göremiyor musun olanları?"dedi.
Ufak bir tebessüm ettikten sonra güldüm.
"Gerçekten alkışlamaya değer!"dedim.
Charlie neler olduğunu anlamamış gibi baktı.
"Sen iyi misin?"dedi endişeyle.
Kendimi onun bir psikopat olduğunu söylememek için sıktım. Yeter Hanım olmasa söylerdim. Çünkü o kadının üzülmesini istemiyordum.
"Ben iyiyim de sen pek iyi değilsin."dedim.
"Ben iyiyim. Rüya hakkında diyeceklerim yarım kalmıştı. Rüya normal bir bebek değil."der demez onu durdurdum.
"Kesin öyledir."dedim.
"Neden inanmiyorsun. Rüya sandığın gibi değil. Sana bunu ispatlayabilirim."dedi hararetli bir şekilde saçmalarken.
"Bak en iyisi bu konuşma burada bitsin. Çünkü sen iyi değilsin. Yatıp dinlen ya da müzik falan dinle."dedim tam gitmeye hazırlanırken.
"Dur bir dakika. Rüya neden hiç ağlamayor?"dedi.
Durdum. Ona doğru döndüm.
"Sen iyi misin ya?! Şu an Yeter Hanım Rüya ağlıyor dedi ve onun yanına gitti. Ağlamaya neden gitsin. Hadi onu geçtim. Bu bebek hiç ağlamıyorsa ne demeye bebek telsizi aldı kadın!"dedim.
"Neden olacak. Normal bir insan gibi görünmek için. O zaten gerçek bir ağlama sesi duymuyor. Deli olduğu için sanki Rüya ağlamış gibi sesler duyuyor. Anla deli işte !"dedi ve sabrımı taşırdı.
"Daha fazla saçmalığı kaldıramayacağım."dedim kapıyı açarken. Tam o sırada Charlie koluma girip beni Rüyanın odasına sürükledi.
"Ne yaptığını sanıyorsun! Bırak beni!"desende bırakmadı kolumu.
"Şimdi anlayacaksın deli kimmiş!"dedi ve Rüyanın odasının kapısını sertçe açtı.
Yeter Hanım karşısında bizi görünce biranda hafif bir 'ay' sesi yükseldi.
Yeter Hanım beşiğin başında Rüyayı sallıyordu.
"Bir kapıyı tıklasaydınız."dedi gülümseyerek.
Charlie sınırlı bir şekilde kolumu bıraktı.
"Git bak bakalım. Rüya normal bir insan çocuğu muymuş?"dedi bağırarak.
Yeter Hanım Charlienin yanına gidip bağırdı.
"Ne yapıyorsun? Bırak kızı. Ne bu bağıramalar!"dedi azarlayarak Charlieyi.
"Bırakın şunu Yeter Hanım! Bakarım ben."dedim Charlieye sinirli bir bakış atarak.
Beşiğin yanına doğru gittim. Beşiğe yaklaşıp Rüyaya baktım.
Charlie ve Yeter Hanıma döndüm. Charlieye baktım uzunca bir süre. Ne diyeceğimi bilemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KOMŞUM
Mystery / ThrillerHemen diplerindeki eve taşınan yeni yan komşuları biraz garipti. Hatta fazla garipti. Normal bir aile gibi görünselerde Melodi'ye göre hiç de normal değillerdi. Melodi yeni komşularının evine küçük bebeklerine bakmak için gidince her şey gün yüzün...