10. Hiç Kimse Ama Herkes

1.3K 98 75
                                    

    Çok sıcak. Sanırım ölüyorum. Her gün ortalama üç litre su içerim ve sanırım içtiğim tüm sular üç litre tere dönüştü. Umarım siz de benim gibi değilsinizdir. Benim gibi erimek yerine güzel bir tatil geçirmenizi tercih ederim. :)

    Her zamanki gibi bir bölümle karşınızdayım ve her zamanki gibi bir nutuk çekmek istiyorum. *Topuzunu kontrol eder, önündeki dosyaları karıştırıp konuşmaya başlar* Sizden sadece ilk bölüme gitmenizi, oy ve yorum sayısına bakmanızı istiyorum. Sonra da bir önceki bölüme gitmenizi ve bu ikisini karşılaştırmanızı. Bence bu anlamanıza yetecektir. Ne kadar üzüldüğümü ve bunu başıma dert ettiğimi. En azından bir cümle de olsa düşünceleriniz belirtmenizi isterdim. Neyse... Şu an bunları yazacak kadar bile enerjim yok ve patlarım diye korkuyorum. O yüzden bölüme geçelim.

    Bölüm zaten fark edeceğiniz gibi bir geçiş bölümü. Daha çok "Her şey şimdi bundan sonra başlıyor işte." bölümü gibi bir şey. *Duraklar yaptığı tanımlamayı düşünür.* Ben biraz depresif bir şekilde yazdım bölümü. Bu yüzden öyle görünebilir. Aslında zaten vermek istediğim duygu bu olduğundan eğer öyle görünürse bu iyi olur. Hepinize iyi okumalar. :)

Delirmek bazen gerçekliğe verilebilecek en uygun tepkidir. -Philip K. Dick

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

Axel

     İnsanların hayatlarında bazı noktalar vardır. Daha doğrusu her şeyi değiştiren, hayatınıza yön veren olaylar. Bir durumdan tamamen başka bir duruma geçmenizi sağlayan, yaşam tarzınızı değiştiren olaylar. Herhangi bir şey olabilir. İş değişikliği, yeni biriyle tanışmak, başka bir şehre taşınmak... Bazen de küçücük şeyler olurdu bunlar: uçak biletini unutmak, bir öğretmenin iltifatı, çiçekleri sulamayı unutmak...

     Biz insanlar hangi olayların kendi dönüm noktaları olduğunu anlayamayız. Çünkü eğer o olaylar olmasaydı yaşayacağımız geleceği bilemeyiz. Çoğu zaman küçücük bir olayın hayatımızı ne denli değiştirdiğinin farkında bile olamayız. Hayatımda kaç tane böyle dönüm noktası oldu bilmiyordum ama bir tanesini net bir şekilde ayırt edebiliyordum. Parker'a aşık olmamı sağlayan o saçma olayı o kadar iyi biliyordum ki en küçük detayları bile sıralayabilirdim.

     İki buçuk yıl önce, Parker'la en az bu kadar yakındık. Bu yüzden sürekli birlikte takılırdık. Saçlarını boyatacağı renk için benden tavsiye alır daha sonra da tamamen farklı bir renge boyatır, tüm yaşadığı şeyleri anlatır ve ısrarla benimkileri bilmek ister, kardeşlerimle benden daha iyi anlaşırdı. O zamanlar babam henüz ölmemiş, Parker ailesinden dolayı saatlerce ağlayıp saçlarını maviye boyatmamıştı. Saçları sarıydı ve daha uzundu. Şimdiki hali daha güzel olsa da bunun da yakıştığını reddedemezdim. Ayrıca annemle de fazla iyi anlaşıyordu ki, bu da neredeyse tüm zamanını kendi evi yerine bizimkinde geçirmesi için iyi bir destekti. Eh, tabi benim de hiç itirazım yoktu. Parker'ın yanında olmak benim için dünyadaki en eğlenceli şeylerden biriydi.

     Bu yüzden salonumuzdaki koltukta uyuyakalınca kimse onu kaldırmaya çalışmadı. Annem kardeşlerim Seina ve Serena'ya sessiz olmalarını tembihlerken babam çoktan Parker'ın üzerine bir battaniye örtmüştü. Saat daha beş olduğundan ben de onu rahatsız etmemek amacıyla odama gittim ve bir şeyler okumaya başladım. Ne kadar geçti bilmiyorum ama evin normalden daha huzurlu olduğunu düşünmeye başlamıştım. Tabi ki de bu uzun sürmedi. Evde yedi yaşında iki kız çocuğu ve bir Parker varken sessizlik ne kadar olabilirdi ki zaten? Bundan ötürü Parker'ın yarı çığlık yarı inleme dolu sesi beni şaşırtmamıştı.

Salona gittiğimde Parker'ı yüzü yağlı boyayla kaplı bir şekilde kardeşlerimin peşinden koşarken bulmuştum. Anında gülmeye başladığımı hatırlıyorum. Mavi ve yeşil renkle kaplı yüzü ve saçları o kadar saçma görünüyordu ki... Ayrıca sinirden yüzü de kızarmıştı. Eliyle saçlarını tutuyor ağlamak üzere olan bir şekilde kardeşlerime hakaret ediyordu. Neden sonra fark ettim bu halde bile çok güzel göründüğünü.

Siyah Kutup YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin