20. Kimi Tavuk Sever Kimi Arı

622 52 155
                                    

      Bölüm yazmayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki. Hala inanamıyorum açıkçası zaman bulup bunu bitirebildiğime. Umarım hala buradasınızdır sevgili okuyucularım. Sizi çok özledim ve yorumlarda buluşmak için bekleyemiyorum çünkü. Özlediniz mi beni? Umarım cevap evettir.

     Türk eğitim sisteminin psikolojimin içine etmesine bir dur dedim ve bir hafta önce yeni bölümü yazmaya başladım. İyi ki de yapmışım. Bir ara vermiş oldum ders çalışmaya. Maalesef yarın test kitaplarına geri dönsem de bugün bu bölümü tamamlamak güzeldi.

      Şimdi ilk olarak söyleyeceğim bir şey var. Axel'ın temsili yüzünü değiştirdim. Çok daha uyduğunu düşündüğüm ve sevdiğim birini seçtim: Diego Barrueco. Belki bu adamı tanıyorsunuzdur. Tanımıyorsanız ilk kitabın ve bu kitabın tüm bölümlerine bakarak Axel'ın fotoğraflarını değiştirdim. Artık bu adam temsili yüzü olsun diye. Axel'ın ağzından olan bölümlerden bakabilirsiniz fotoğraflarına. Bence çok da iyi oldu bunu yapmam. Elime sağlık. :)

     Son olarak diyeceğim şey şu ki, okuyunca da anlayacağınız gibi, bu bölüm diğerlerinden iki bin kelime kadar kısa bir geçiş bölümü. Umarım beğenirsiniz. Yeni bölüm için yine bir söz veremeyeceğim. Ne zaman geleceğini hiç bilmiyorum. Başka bir şey söyleyecek miydim ki? Hımm... Hatırlamıyorum söyleyeceksem bile. 

      Multimedyaya Jack ve Sally'yi koydum. Yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen düşüncelerinizi yazın olanlar ile ilgili. İyi okumalar!!!

     "Başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır."       - Bülbülü Öldürmek / Harper Lee

*-*-*-*-*-*-*-*

Sally

     Terlemiş ellerimi şortuma silerken bir kaplumbağanın beni geçebileceği bir hızda olan yürümeme devam ettim. Roscoe'yla iki saat boyunca antrenman yapmak kafamı dağıtmama fazlasıyla işe yaramıştı. Birbirimizi dövmeye çalışırken aynı zamanda kavga etmemiz sinirlerimi boşaltmam konusunda baya yararlıydı dürüst olmak gerekirse.

     Axel'ın durumunu öğrenmemizin üzerinden tam bir gün geçmişti. Morluklar ve yaralarla kaplı vücudunun aklımdan çıkmadığı bir gün... Dün sabahtan beri aklımı dağıtmak için elimden geleni yapıyordum. Dylan ile satranç oynamış, yenilince sinirlenmiş; Kevin'ın neredeyse yanından ayrılmamıştım. Alyssa ile saçma sapan bir romantik komedi bile izlemiştim hiçbir şey işe yaramayınca. Kafalarını dağıtmak için benim kadar ümitsiz olduklarından dolayı belki de, benimle vakit geçirmek için gereğinden fazla heyecanlı davranmışlardı. Tüm bu yaptıklarıma karşılık düşüncelerimi gerçekten dağıtabilen şeyin sabahın köründe gıcık eğitmenimden ders almak olduğunu bilsem bunu çoktan yapardım.

     Gri ve bomboş olan koridorlarda yavaş yavaş yürürken aklımı yine revirde bilinçsiz bir şekilde yatan arkadaşımın görüntüsü doldurmaya başlamıştı. Bu sabahtan itibaren yanına girmemiz yasak olmadığı için oraya gitmeye karar vermiştim antrenmandan sonra. Fakat Axel'ın adeta parçalanmış bedenini görmek için fazla istekli değildim açıkçası. Yanında olmak için bir arzuyla dolsam da onun duyamayabileceği ihtimali aklıma geldikçe midem bulanıyor, yediklerim ağzıma kadar geliyordu. Sadece... Dehşet verici, düşünmek bile istemediğim bir gerçekti. 

     Göğsümdeki nefes almamı zorlaştıran sıkışmayı hissetmem algılarımı da etkilemiş olmalı ki, birinin yanıma geldiğini ancak omzuma dokunan elle anlayabildim.

"Sally?" Fazlasıyla kibar ve temkinli çıkan sesin sahibini maalesef ki çok iyi tanıyordum. Yan tarafıma dönüp o tanıdık sızının kalbimi ele geçirmesine izin vermeden önce derin bir nefes aldım. 

Siyah Kutup YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin