11. Gözlerini Kullanmadan Gör

1.1K 90 124
                                    

    Merhaba! Bu sefer çok daha kısa ve sıkıcı olan bir geçiş bölümüyle karşınızdayım. Bölümün bu kadar kısa olmasının sebebi sadece olaylar arasında bağlantı kurmaya ihtiyaç olmasıydı. Bildiğiniz gibi bir önceki bölüm 'artık her şey başlıyor' bölümüydü. Bu bölüm ise biraz daha 'her şeyin başlaması bir bölüm rötar yaptı' bölümü gibi bir şey. Bunun için üzgünüm. :/

    Umarım bu yorum yapma ve oy verme isteğinizi kırmaz. Lütfen beni aşırı derecede mutlu eden bu iki şeyi benden esirgemeyin. Neyse ki yeni bölümü hemen yazmaya başlayacağım. Bir dahaki bölüm baya uzun olacağından ne zaman gelir bilemiyorum ama uzun sürmeyecektir herhalde. Off. Yine çok konuştum değil mi?

    Multimedyada Mark'ı bulabilirsiniz. Hepinize iyi okumalar. Yorum yapmayı unutmayın. :)

    Umudun sorunu bu, karşı koyması çok zor. - Doctor Who    

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

Alyssa

    Elimdeki kitabın son sayfasındaki son yazısına boş boş bakmaya başladığımda ne kadar zamandır orada oturduğumu bilmiyordum. Sadece dün Mark'tan ödünç aldığım kitabı bir an önce bitirmek istemiş, bunun içinde yemekhaneye oturup okumaya başlamıştım. Açıkçası sonunda okuyacak yeni bir şeyler bulduğum için sevinmiştim. Evden kaçtığımızdan beri, aslında GAO'dan, neredeyse hiçbir şey okumamıştım. Yanımda yalnızca bir tane kitap vardı. Bu yüzden Mark'ın bana okuyacak bir şeyler teklif etmesine balıklama atlamıştım. Bana elindeki en güzel kitabı vereceğini söylemiş ve dediğini de yapmıştı. Suç ve Ceza bu zamana kadar okuduğum en iyi kitaplardan biriydi.

    Nasıl ifade edebilirdim bilmiyordum ama Dostoyevski öyle muhteşem bir şey başarmıştı ki. Okurken kendimi gerçekten kitabın içinde hissetmiştim. Belki de bu yüzden bitişine bu kadar üzülüyordum. Önümde duran son yazısını kabul etmek istemez gibi iç çektim. Hayat gerçekten adaletsizdi. Neden sadece birkaç sayfa daha fazla olamıyordu ki kitap?

"Vay, bu kadar çabuk bitirmeni beklemiyordum." Ben hala kitaba bakarken kulağıma dolan sesle kafamı kaldırdım. Mark'ın parlak gülümsemesi ve her zamanki gibi elinde tuttuğu bir kupa kahveyi görünce gülümsemek istedim. Kibar olmak, teşekkür etmek... Ama tek yapabildiğim o karşıma oturup kollarını bağlarken boş boş ona bakmaktı. "Eee? Nasıl buldun?"

"Kalbimi kırdı." dedim bir süre daha kendime gelmek için uğraştıktan sonra. Mark dişlerini az da olsa gösterecek kadar güldü. "Sanırım psikolojik çöküşteyim. Neden bana bunu yaptın?" Okuduğum kitap her ne kadar güzel olsa da ve derinden etkilese de insanı bunu hak etmiyordum... Yani sanırım...

"Elimdeki en iyi kitabı sordun. Elbette ki sana Suç ve Ceza'yı verecektim." Omuzlarını silkip bilmiş bir şekilde bakmaya başladı. Ben ise onun aksine kafamdaki kitap karakterlerinden kurtulamayarak mavi gözlerini seyrettim. O ise benim garip bakışlarıma karşılık gözlerini kıstı ve onları benden ayırmadan kahvesinden bir yudum aldı.

"Nasıl mümkün bu?" Kelimeler ve düşündüklerim birer birer ağzımdan çıkarken engel olmadım kendime. "Bir katilin üzerinde hissettiği psikolojik baskıyı bu kadar iyi yazabilmek normal mi? Tüm o düşünceleri, vicdanıyla tartışması, herkese adeta 'ben katilim' diye bağırması Raskolnikov'un... Sadece bunlar-"

"Senin hissettiğin şeylerin aynıları." diye cümlemi tamamladı yüzü ciddi bir hale bürünürken. İstemsizce kafamı salladım. 

    Otelde o dört adamı öldürdükten sonra hissettiğim şeylerdi bunlar. Aynı Raskolnikov adlı karakterde olduğu gibi pişman değildim. Ama kızgındım. Kendime karşı, bana bunu yaptıranlara karşı, hatta arkadaşlarıma karşı... O kadar öfkeliydim ki kendimi polis karakoluna atasım geliyordu. Gecelerce düşünüyordum ne yaptığımı. Yaptığım şey doğru muydu? Bir yararı dokunduğu, toplumu dört yanlış yönlendirilmiş katilden temizlediğim için haklı mıydım? Yoksa bunu yapmaya hakkım yok muydu? Cezamı çekmeli miydim? Yoksa doğru şeyi mi yapmıştım?

Siyah Kutup YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin